HABER MERKEZİ
Aylardır, Leyla Güven’in başlattığı açlık greviyle birlikte dünyanın birçok yerinde açlık grevleri, Tecridin kırılması, faşizmin ise yıkılması için sürdürülüyor. Açlık grevlerinin özgürlükçü tüm tutsaklarca Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da üstlenerek sürdürülmesi, eylemlerde yeni bir aşamaya geçildiğini gösterdiği gibi, yapılması gereklerini de açıkça dile getirmiş oluyor.
Leyla Güven ile Nasır Yağız’ın eylemleri 5’inci ayında. Yüzlerce eylemcinin ise açlık grevleri 3 ayın üzerine çıktı.
Özcesi; son derece kritik süreçlerde geçen tarihi bir an’ın tam ortasında bulunuyoruz. Öyle ki, bu tarihi an’da her an şehadetlerin yaşanabileceği bilinirken, açlık grevlerinde yer alan Zülküf Gezen isimli genç eylemci, tecridi kırmak ve faşizmi yıkmak için yaşamına son vererek şehitler kervanına katıldı. Ve yarın ne olacağı ise belirsiz.
Bu durumda, açlık grevleri eylemcilerini izlenilmekle mi yetineceğiz, susacak mıyız, yoksa bir şeyler mi yapacağız?
Bir eylemci, kendi duruşunu ifade ederken, özeleştirisel bir şekilde: ”Suçumuz Sessizliğimizdir” diye vermiştir. Bu kelimeleri sarf eden 3 aydır bedenini hücre hücre ölüme yatıran bir eylemci ifade ediyor.
Hatırlayanlar bilir, zamanında Mehmet Xeyri Durmuş büyük ölüm orucuna bedenini yatırırken ve faşist 12 eylül cuntacılarını dize getiren eyleminde ölümün eşiğinde iken; ”Ölürsem Mezar Taşıma borçludur” diye yazılsın demişti.
Bizlerin tecridini kırmak için bedenlerini ölüme yatıranlar, eylem yaptıkları halde özeleştiri veriyorlar. Duruşlarını sorguluyorlar. Daha önce niye yapmadıklarının, daha büyük eylemler niye gerçekleştirmediklerinin ve hatta niye kendilerinin geç kaldıklarını sorgulayarak, borçlu olduklarını, suçlu olduklarını ifade ediyorlar.
Bu durumda, dışarıda olanlar, ellerinde her türlü eylemi yapma imkanı olanların peki eylemsizliği, suskunlukları kabul edilebilir mi?
Elbette, hayır!
Ateş gibi tarihi bir an’da gençler, daha nereye kadar susacaklardır?
Nereye kadar eylemsiz ve atıl kalacaklardır?
Ne zamana kadar izleyecekler?
Bu ve benzeri soruları sormak mümkündür. Ama esas olan bu sorulara vereceğimiz cevaplardır.
Suçumuz sessizliğimiz ise, o zaman bir an evvel suçumuzu af ettirmek için sessizliğimizi yıkalım.
Mezar taşımıza borçlu yazılması istenmiyorsa borçluluğumuzu aştırmak için eyleme geçerek, tecridi kırarak faşizmi yıkalım.
Bilelim ki, bugün en fazla sesini yükseltecek olanlar, en fazla eyleme geçmesi gerekenlerin başında Gençler gelmektedir. Gençler, seslerini gür haykırmazlarsa, her yeri birer eylem alanına çevirmezlerse, hem genç olmaktan çıkacaklar hem de bilelim ki, gerçek manada ne tecrit kırılabilir ne de faşizm yıkılabilir. Tecridi kıracak olan da, faşizmi yıkarak Özgür bir Kürdistan kuracak olanlar da, yüz de yüz gençlerdir.
Bir Newroz arifesindeyiz. Newrozlar yeni başlangıçlar demektir. Bir Newroz Gençliği olan Kürt Gençliği, yeniden başlangıçlar yapa bilmesinin ve de yapmasının tam da zamanıdır.
Bugün Kürdistan’da faşist çeteler it sürüleri gibi halkımıza saldırmakta. Yine her yerde ihanetçi ve işbirlikçiler yaratarak halkımıza korku salmaktadır. Yine faşist zihniyetin borazanı gibi öten, kendisini satmış bir kaç hain ile halkımızın duygularıyla ve onuruyla oynanmak istenmektedir. Ve de Türkiye’de günlük olarak halkımıza linçlerle format çekilmek istenmektedir.
Böylesine bir ortamda genç olduğunu söyleyen gençlerin o kadar yapacakları eylemler var iken, sessiz kalmaları, eylemsiz kalmaları kabul edilemez. Halbuki Kürdistan’ın herhangi bir şehrinde, herhangi bir sokağının köşe başında, bir bıçak ile neler yapılmaz ki? Bir kibrit çöpü bile işbirlikçi ve ihanetçilere neler yapmaz ki? Türkiye metropollerinde bir taş, bir çivi, bir sopa, bir balyoz ile ne yapılmaz ki? Ve it sürüleri gibi saldıran salyalı faşistleri, köşe başlarında sıkıştırmak çok mu zordur?
Bunlar sadece bir kaç eylem biçimi, her genç onlarca ortaya çıkarabileceği eylem biçimi bulabilir. Eylemin büyüğü ya da küçüğü önemli değildir. Önemli olan ses vermektir. Önemli olan eylemi ile binlerce bedenini açlığa vererek, insan üstü bir iradeyle direnenlerle bir olunduğunun mesajının verilmesidir.
Yine belirtelim; Suçumuz Sessizliğimizdir, diyerek ve bu gerçeği de bilerek suçumuzu azaltarak, yapabilir isek af ettirme zamanı diyerek Newroz gençliğine çağırıyoruz.
Kasım ENGİN