HABER MERKEZİ
Zağroslar, tarihin en asi ve geçit vermez direniş kalesinin abidesi. İskender’e geçit vermedi, zorbalığa meydan okudu, asırlardır tarihe beşiklik edip evlatlarını yetiştirdi. Ana özgürlük kokan çocuklarına bağlılığı ve sözünü her zaman diliminde tuttu. Çocuklarını büyük bir şevkatle sarıp, tarihin her köşesine damarlarını saldı. Evlatlarını, tarihin değerleriyle büyüttü ve uygarlığın özüyle bütünleştirip özgürlüğe mal etti. Zağrosların silsilesi uygarlığın ana tanrıçasıdır. Nasıl ki Çarçela yaşamın su kaynağıysa, nasıl ki Govendê asiliğin kutsal abidesi ise, Cilo’da kahramanların yıkılmaz kalesi olup savaşçılarını sahiplendi ve evlatlarıyla tek vücut oldu. Bir yılanın süzülüşü gibi, dağların zirvelerinden sessizce akıp bu tarihe karışan Avaşin, sabrını batının sıkılan mermilerinde haykırdı. Govendê batısı Cilo’nun eteklerindeki Geliyê zap deresi, bitimsiz anıların canlı tanığıydı. Her birinde bir anlam, bir tarih ve bir tanıklık vardı. Her birinde bir sanat, bir kültür ve bir birlik vardı. Savaşçılar teker teker yollarını sürdürüp kararlı adımlarla Zağroslara doğru ilerliyorlardı. Şimdi hızlı ilerlemenin sırası gelmişti. Yeni bir zaman yolculuğunda, cilo sessizliğini bozmadan saygı duruşuna geçmişti.
Cilo’nun saygı duruşuna geçişi, Çarçela’nın ilham kaynağını dürtülenmiş yüreğindeki Diyarbakır sevdasının şarkısını evladı Amed için söylemişti. Amed yoldaş zamanı kendi bedeninde durduruyor ve sınırı basmış olduğu adımlarla ortadan kaldırıyordu. Çünkü o sınırı beyninde ve yüreğinde aşmıştı. Çünkü o gerillanın yenilmez birikim tecrübesiydi. Zağros’un vicdanı, yüreği ve beyniydi. Karlı yamaçlar onunla bütünleşmek için adeta yarışa giriyor ve güneşin sıcaklığına kendilerini bırakıp Amed’leşmek istiyorlardı.
Tüm doğa kendi derinliklerinde yol açmış, dağ taş doğanın ahenginde mermer olup önünde sıraya dizilen geçitler gibi selama duruyorlardı. Bütün yollardaki sular ve dereler bir kalbin duruşu gibi dona kalıyordu. Başı dik bir kararlılıkla Amed yoldaşa geçit veriyorlardı. Yaşamın anahtarı çözülmüş, kilitler kırılmış, kapılar sonuna dek büyük özgürlük yolculuğuna hazır bir halde açılmıştı. O gün Amed yoldaş hedefine ulaşmanın mutluluğunu yaşıyordu. Bastığı her bir yerin tozu dumana karışıp, gökyüzünde halaya dururcasına halkalaşıyordu. Doğa mutluluğunu yaşıyordu süslerken tabiatını, reyhanlar kokusuna kavuşuyordu bedenlere sinen güzellikleriyle. Bu güzellik ruhun ve bedenin özgürlük buluşmalarıyla süslenince, Agit yoldaşın diyarıyla bütünleştiriyor ve Botan’ın asi duruşuyla büyüleniyordu. Arazi, susuzluğunu Amed yoldaşın alın terinde gideriyordu. Son geçit bütün yürek ve doğanın bütünleşmesi, özgür ruhun kendi mekanına ulaşmasına sahne olmuştu.
Bir bir bütün yaşadığı olaylar gözünün önünde canlanıyordu. Yıllar ispatlasa da gözler bir türlü inanamıyordu. Bu yolun sonu, başkentin direniş abidelerinde son adımını atmaya çalışıyordu.
Amed yoldaş yüreğinin sesini dinliyor ve yüreğindeki aşkın güzelliğiyle Kürdistanlaşıyordu. Amed de yaşadığı güzel ve hiç unutmayacağı iki yılın aşkı ve gücüydü, onu Botan ve Zağroslara aşık eden. Gerilla hayatını daha çok Zağros ve Botan da yaşamıştı. Amed yoldaş bedeniyle yazılacak olan direniş destanına tanıklık ederken, yeni bir sayfa açmıştı. Başkentten sonra özlemini içinde taşıdığı hasretliliğini, mekanı olan Zağroslara gelerek aşmaya çalışıyordu. Bundandı yüreğindeki sevinci ve coşkusu. Her ne kadar ayaklar yürümek istemese de, dizler kırılmış olsa da, Zağroslara dönmek onun için bambaşka bir anlamdı. Çünkü o Zağrosların dili, yüreği ve beyniydi.
Helwest Partizan