HABER MERKEZİ
Zalim nemrutlara karşı hep başkaldıran, direnişçi ve Mem û Zin memleketi Cizîr Cizîra Botan. Cizre, Kürdistan tarihinden baktığımızda şavaşçı halkı ile methedilir ve kültürel boyutta da kendi dilline, tarihine, dengbêjliği ile kültürüne sahip çıkmış ve korumuştur.
Cizîra Botan ismi bile insanı merak ettiriyor doğrusu. Botan’da en çok Cizîri merak ederdim. Mem û Zin hikayesini, dengbejleri, halayları ve Cizîr’in kadınlarının yaman olduklarını ve Cizirli kadınların dengbêjliğini duymuştum ve sayamadığım birçok Cizîra Botan güzeliği beni hep merakta bırakmıştı. Gitmemiş olsam da Cizîra Botanlı arkadaşlarım oldu.
Cizre bodrumlarındaki sesleri unutmak mümkün mü? Evet ilk duyduğumda bu ses ve ismi tanıdığımı biliyordum. O güzel ses Mehmet’e aitti. Evet tanımıştım onu. O ses beni 2009 yılına, Urfa’nın güzel bir baharına götürdü. Ben ve kardeşim Ş.Tekoşin Kültür Merkezinde oturmuştuk, etrafımız kalabalıktı. Söz konusu yurtseverlik olunca herkes kendi çevresinin, köyün yurtsever olduğunu söyledi. Kardeşim Şehid Tekoşin (Hilal)’da “Valla bizim köy o kadar yurtsever değil” dedi. Bir arkadaş köyün ismi sordu. Ş. Tekoşin köyümüzün adını söyleyince Mehmet yoldaşın yüzü gülerek, “Heval niye öyle diyorsun bizim köy yurtseverdir. Belki sen bilmiyorsun ama öyledir. Sadece bizim köy değil tüm Suruç halkı Ş. Mustafa Gezgör (Ş.Zemani)’den etkilenmiş ve mücadeleye katılımları çoğalmıştır” dedi. Şehid Tekoşin ve ben çok şaşırdık ve mutlu olduk. İlk tanışmamız böyle oldu. Eve gittiğimiz de çok heyecanlıydık. Hemen annemize “bizim köy de yurtseverdir” dedik. Artık bizim köyümüzde de yurtseverlerin olduğunu, çalışmalarda ye aldıklarını bilmek bize ayrı bir güç ve moral veriyordu. Mehmet yoldaşla aramızda bir yaş falan vardı. Bizden küçüktü yaş olarak ama arkadaşlığıyla, paylaşımcılığıyla başkaydı. Ablamın gerilla saflarına katılımı beni çok etkilemişti ve onu tanıyan tüm arkadaşları da. Heval Mehmet de çok etkilenmişti. Ondan dolayı beni ve kardeşlerimi yalnız bırakmazdı. Her konuda yardımcı olurdu bana. Hep güçlü olmam gerektiğini ve Hilal’in onurlu en güzel yolu seçtiğini söylerdi. Evet Hilal en güzel ve onurlu yolu seçmişti. Ben ve dayım Şiyar arkadaş gerilla saflarına katıldık. Mehmet yoldaşı da çok merak ediyordum, sonradan zindana girdiğini öğrendim. Ş. Eylem Tolhıldan’la (Berivan Polat) hep heval Mehmet’den bahsederdik, sohbetlerimizin müdavimi olurlardı ve hep dağlarda selamlaşmayı, ansızın bir patikada karşılaşacağımızı umut ederdik.
7 Temmuz 2014 sabahı sevinçten çığlık attım. Abim İbrahim ve Mehmet yoldaşın mektupları gelmişti bana. Ama sanki o an mektup değil de onları görmüş ve tüm yüreğimdeki özlemimle onları kucaklamıştım. Kaldığım yer özgündü, hepsi kadın arkadaşlardı.Tüm arkadaşları toplamış, o mektubu herkese okumuştum. Heyecandan dizlerim ve ellerim titriyordu. Bu güzel günü asla unutamam. Ş.Mehmet Urfa kalesinde çektirdikleri bir foto arkasında “Yaşam Tekoşinlerle güzeldir” demişti.
Bir diğer fotoda da bir anı olarak kalsın diye açlık grevinde arkadaşlar şakalaşırken Suruçlu bir arkadaşın sözleri yazılmıştı: “İnan ki hiç aç değilim, yemek özlememişim. Ya Memo bari tek acı isot olsaydı.” En çok beni etkileyen ise “Zilan’ların mekanlarında bir dere kenarın da avuç avuç su içmek” ifade oldu.
Kaleme dökülen bu güzel sözleri aklıma, duygularıma nakşettim hep. Güneşin kızıllığı yüzüme vurduğunda o güzel tebessümlü özgür tutsak yoldaşlar ile tüm uzaklara inat, yüreklerimizin buluştuğu anı hissederim. Bir gün Mehmet yoldaş ile özgür dağlarda karşılaşacağımızı umut eder ve hayal ederdim. O mutlaka dağlara gelecek, diyordum. Bana gelen mektubu herkese anlattım. Acı isot espirisi onları da çok güldürmüştü.
İki yıl geçti aradan. Hep Mehmet arkadaştan bir haber bekliyordum. Zindandan ne zaman çıkacak diyordum. Zindandaki arkadaşları, Mehmet’i çok özlüyordum. Bakure Kürdistan büyük direnişler yazıyordu, TC devleti bir cellat gibi yine halkı katletmekten vazgeçmiyordu. Cizre de halkın bodrum katlarda olduğu ve yaralıların olduğu haberi geçti. Alt yazılara bakıyordum, Mehmet arkadaşın ismi geçti ama onu zindanda biliyordum. Sonradan TV’ye konuşan Mehmet arkadaşın ta kendisiydi. O ses genç Mehmet yoldaşın sesiydi ve zindandan çıkmış, şuan bir direniş içerisindeydi. Neye uğradığımı şaşırdım. Her şey karışmıştı, duygularım, hayallerim, öfkem her zamankinden daha çok olmuştu TC’ye. Cizre’deki direniş, Mehmet Tunç ve Mehmet Yavuzel yoldaşların direnişi, TC devletine teslimiyeti kabul etmeyeceklerini ve ne olursa olsun direneceklerini söylüyordu. Bana Mustafa Gezgör (Ş.Zemani) direnişini hatırlatırdı. Evet Mehmet arkadaş Mustafa Gezgör yoldaşın şahadeti döneminde dünya gelmişti. Hiç görmemiş, hep merak etmiş ve Gezgör yoldaşın teslim olmayışını, direnişini, kahramanlığını herkesten duymuştu. Mehmet yoldaşın direnen yüreği, Suruç ovasında doğup Botan’da Zemani düşen yürek olmuştu. Cizre yine direnişi ile tarih yazdı, bu direniş asla unutulamaz. TC cellat misali Mehmetleri, Feride, Asyaları katlederken onların direnişi asla unutulamaz. Her bir sözleri beynimizde nakşedilmiş artık.
Mehmet yoldaşın dediği gibi yaşam Tekoşinlerle, mücadele ile direnerek güzeldir. Teslimiyet ihanete götürür çirkinleştirir. O da mücadelemizin güzel tebessümlü, genç ama yüreği özgürlük için atan asla teslimiyeti kabul etmeyen direnişi ile gerçek güzelliğin ne olduğunu hepimize, gönüllerimize ve beynimize nakşeti. Yaşam Tekoşinlerle Güzeldir diyerek.
* Başta Cizre direnişinde şehit olan tüm yoldaşların ve Mehmet Yavuzel anısına yazılmıştır.
Nûpelda TEKOŞÎN