HABER MERKEZİ
Üçüncü Doğuş gerçekleşmesi içinde Devrimci Halk Savaşı kavramı neyi ifade etmektedir” Günümüzde bu savaş tarzının aldığı boyut nedir” Özyönetim direnişleriyle şehir gerillacılığı olarak ifadelendirilen savaş tarzının ortaya çıkardığı sonuçlar ne olmaktadır”
Kürtlerin 40 yıllık özgürlük mücadeleleri günümüzde somut olarak Demokratik Ulus kimliğini inşa etmek olarak devam etmektedir. Bu inşa sürecinde 15 Ağustos 1984 yılından başlamak üzere Devrimci Halk Savaşı toplumsal varoluşu gerçekleştiren bir unsur olarak devreye girdi. Önceleri Uzun Süreli Halk Savaşı olarak ifadelendirilen bu mücadele dün olduğu gibi bugün de bir öz savunma savaşı olarak devam etmektedir. Öz savunma savaşı sömürge altındaki bir toplumun, işgale uğramış, değerlerine el konulmuş, toplumsal gelişmesinin önüne engel konulmuş bir toplumun başvuracağı temel bir varoluş eylemi olarak hayata geçer. Topluma başka bir yol bırakılmamışsa ilgili halk ya da toplum zorunlu olarak öz savunma savaşına başvurur. Kişi veya toplumun varoluş kaynaklarına yönelik bir eylem ve saldırı karşısında kişi veya toplum kendi varoluş kaynaklarını korumak amacıyla bu saldırıya karşı direniş içinde olur. Saldırının düzeyine göre karşı direniş de kendi düzeyini belirler. Öz savunma olgusu bu ilişki ve çelişki içinde farklı düzlem ve alanlarda karşı koyuşu belirler. Varlığa yönelmiş saldırının düzeyi ne olursa olsun esası “öz”e dönüktür. Kimi saldırılar özü sınırlar zayıflatır; dal – budağını kopartır veya doğrudan özü öz yapan temel dayanaklara yönelerek özü ortadan kaldırmak isteyebilir. Öz savunma bu saldırıların düzeyine göre ortaya çıkar; ama gelen saldırı karşısında varlığın temel amacı özünü korumak olur. Öz savunma ideolojik, politik, ahlaki, örgütsel, ekonomik ve askeri alanlarda ve toplumu oluşturan diğer sahalarda da olabilir. En esaslı öz savunma, özgür toplum bilinci olmaktadır. Kendi varlığının bilincinde olmak, kendini ideolojik, politik, örgütsel ve ahlaki olarak donatmak böylece kendi varlık özüne sahip olmak en büyük direniş hali olmaktadır. Öz savunma olgusu içinde ele alınması gereken en önemli konu saldırıya uğrayan kişi veya toplumun direniş içerisinde kullanacağı zor ve savaş konusudur. Öz savunma pozisyonundaki kişi, toplum veya gücün savaş olgusuna başvurması, savaş seçeneği dışında başka bir yol ve yöntemin bırakılmadığı aşamada devreye girer. Eğer ideolojik, politik, örgütsel ve ahlaki mücadele yol ve yöntemlerinin kullanılma olanakları kati bir şekilde engellenir, darbelenirse ve savaş dışında başkaca bir yol bırakılmazsa öz savunma olgusu askeri bir niteliğe bürünür. Bundan sonraki süreci güçlerin karşılıklı ilişki ve çelişkileri belirler. Kürtler, dört parça Kürdistan”da sömürgeciliği uygulayan devletlere ve uluslararası güçlere, koşullar sağlanırsa, Kürtlerin demokratik ulus statüleri kabul edilirse, öz savunmanın askeri yönünü devre dışı bırakacaklarını defalarca ifade etmiştir. Bu amaçla Önder APO ve Kürt Halkının Özgürlük Gücü olan PKK defalarca ateşkes ilan etmiş ve diyalogla sorunların halledilebileceğini belirtmiştir. Ki bu yaklaşımın arkasında güçlü bir diyalektik algının olduğunu önemle belirtmeliyiz. Bu yaklaşım Önder APO tarafından “diyalog ve müzakere süreci”, 3. Dönem olarak ifadelendirilmiştir. Önder APO bu yaklaşımını “Savaşla kendini yaratmak ama nereye kadar” sözüyle anlama kavuşturur. Bu söz temelde öz savunma savaşının toplumsal varoluş içindeki rolünü oldukça iyi açıklamaktadır.
Bu sözün açılımı öz savunma olarak tanımladığımız savaş tarzını ifade eder. Bu başlık, kendi içinde üç temel kavram ve konuyu taşımaktadır. Bu sözün ana kavramlaşması “kendini yaratmak” sözüdür. İkincisi ise “savaşla” olurken üçüncüsü ise “ama nereye kadar” kavramlaştırması olur. Böylece kendini yaratma mücadelesinde savaşın rolünü; ama aynı zamanda nereye kadar diyerek sınırını çizen bir yaklaşımı görürüz burada.
Tüm diyalog çabalarına karşı ne Türk devleti ne İran ne Suriye ne de diğer devletler pozitif bir yaklaşım göstermemişlerdir. Bu durum yeni bir direniş sürecini gündeme getirmiştir. Önder APO bu süreci 4. Stratejik Dönem olarak Devrimci Halk Savaşı Dönemi kavramıyla ifade etti. Geçmiş süreçlerin savaş tarzı esasını kıra dayalı gerilla taktiğine göre geliştirmişti. Yer yer şehirlere de taşan gerilla mücadelesi olsa da esası dağa dayalı olarak verilmekteydi. Fakat Önder APO”nun 2010 yılı sonrasında gündeme getirdiği savaş tarzı tamamen şehirlere dayalı olup esas amaç şehirlerde bulunan işgalci devlet güçlerinin Kürdistan”dan sökülerek atılması ve Kürtlerin kendi özyönetimlerini kurarak kendilerini yönettikleri Demokratik Ulus Toplumunun inşa edilmesidir.
Bu amaçla 2015 yılı itibariyle önce Rojava Kürdistan”ında sonrada Bakur”da olmak üzere Kürtler, kendilerine yönelen imha savaşına karşı büyük bir Devrimci Halk Savaşı hamlesi başlattılar. Rojova”da Türk devleti destekli DAİŞİ çetelerine karşı başta Kobanê olmak üzere birçok yerde şehir savaşları yürütüldü. Hiç bir güç DAİŞ karşısında varlık gösteremezken Kürtler ve dostlarının kahramanca direnişleri sonucu DAİŞ çeteleri başta Kobanê olmak üzere Rojava”nın birçok yerinde geriletilerek etkisiz kılınmıştır. Bu durum Kürtleri dünyada büyük demokrasi ve özgürlük gücü olarak kabul edilmeye götürmüştür. Yürütülen ve halen de devam eden ve esası şehirlerde devam eden Devrimci Halk Savaşı Kürtler”in Ortadoğu”da demokrasinin ve özgürlüğün temel öncüsü olduğunu ortaya koymuştur. Kürtler özgürlüğe sevdalı bir halk olarak demokratik ulusun ve onun öz savunmasının nasıl yapılacağını tüm âlemlere göstermiştir.
Buna benzer bir süreci çok daha yoğun olarak Bakur Kürdistanı”nda yaşadık. Kürt Halkı kendi şehirlerinde artık yabancı, sömürgeci bir yönetimi istemediklerini belirterek, Kürt Halkını soykırım kıskacında tutarak ulus (toplum) olmaktan çıkarmak isteyen zihniyet ve politikalara karşı büyük bir direniş sürecini başlattılar. Bu yanıyla Türk Devletinin ve onun yeni sahibi olarak kimlik kazanan T. Erdoğan ve çete örgütü AKP”nin Kürdistan Halkına dayattığı soykırıma karşı askeri yönü ön planda olan toplumsal bir eylem hali ortaya çıktı. Varto”da başlatılan bu süreç kısa sürede Kürdistan”ın tüm kentlerine, ilçe ve köylerine kadar yayıldı. Bu sürecin sembol direniş mekânları Silvan, Lice, Gever, Şırnak, Cizre ve Sur il ve ilçeleri olmuştur. Kahramanca direnişler ve buna dayanarak önemli kazanımlar ortaya çıkmıştır. Bu direniş mücadelesi Kürdistan gençliği öncülüğünde yediden yetmişe tüm Kürdistan Halkının katılımıyla gerçekleşmiştir. Çocuğundan gencine, yaşlısına, kadınından erkeğine kadar bir halk tüm varlığıyla ayağa kalkmış ve öz savunma savaşı yürütmüştür. Aylarca süren, kazılan hendeklerle savunulan şehirler özgür toplumun kök hücreleri olarak inşa edilmiştir. Toplum bu mekânlarda kendi özyönetim sistemini inşa ederek kendini yönetmeye başlamıştır. Özgürleşen şehirlerde ortaya çıkan bu modeller demokratik ulus toplumunu ifade ettiği gibi bu toplumsallığın inşasında öz savunma savaşının da önemini ortaya koymuştur. Bu şehirlerde savaşmayı, bu şehirleri savunmayı ortaya çıkaran ruh da işte bu özgür toplum bilinci ve bunun açığa çıkardığı komünal ruhtur. Erdoğan ve şürekâsı ise bu direnişe karşı devletin tüm olanaklarını tankını, topunu, savaş uçaklarını kullanarak büyük bir katliam seferi düzenlemiştir. Ablukaya alınan şehirlerde yaşamsal tüm imkânlar bu ablukayla kesilmesine, devletin tüm savaş araçlarıyla saldırmasına rağmen Kürdistan Halkı Devrimci Halk Savaşını daha da büyüterek devam ettirmiştir. Erdoğan çetesinin yaptığı toplu katliamlar da Kürdistan Halkının mücadele azmini kıramamıştır. Tüm dünyanın yaşanan bu sürece göz yumması, tarafsız kalması, görmezden gelmesi de asla unutulmamalıdır. Yürütülen bu öz savunma savaşı bugün Kürdistan gerillasının sömürgeciliğe karşı yürüttüğü devrimci operasyonlarla devam etmektedir.
Yaşanan bu süreci ve sonuçlarını birkaç başlık altında ifade etmeliyiz. Öncelikle demokratik ulus olma konusunda Kürdistan Halkı kararlılığını, bu konudaki iradesini, özgürlüğe olan sevdasını bir kez daha ortaya koymuştur. Özellikle Kürdistan gençliği bu konuda sınırsız bir fedakârlıkla öncülük rolünü oynamıştır. Kürdistan Halkının özgürlük ve öz savunma gücü olarak gençlik devrim sürecinin militan kişiliğini ve devrimci tarzı destansı direnişiyle ortaya koymuştur. Bu süreçte yürütülen savaş sivil Halk savaşı olarak kimlik kazanmıştır. Yani sömürgeci Türk devletine ve Erdoğan çetesine karşı bir halk ayağa kalkmış ve böyle bir öz savunma savaşı yürütmüştür. Askeri olarak profesyonel bir orduyla yürütülen bir savaş olmayıp tamamen Kürdistan gençliğinin öncülüğünde halkın kendi imkân ve olanaklarıyla başlatıp yürüttüğü bir öz savunma savaşı olmuştur. Bu durum Önder APO”nun “Savaşan Halk Gerçeği” olarak tanımladığı toplumsal varoluş halini ifade etmektedir. Yürütülen bu direniş süreciyle savaşan halk gerçeğinde önemli bir düzey ortaya çıkmıştır. Ortadoğu”da yürütülen 3. Dünya savaşı göz önüne alındığında başarının ve zaferin ancak savaşan halk gerçeğiyle olacağı bu mücadele sürecinde kesinleşmiştir.
Kaynak/KOMÜNAR