HABER MERKEZİ
Siyasal-toplumsal hareketler özgürlük, eşitlik, adalet, toplumsal refahın olmayışı ve siyasal yozlaşmalara alternatif olma iddiasıyla doğar ve iktidara yönelirler. AKP hükümeti de tam böyle bir ortamdan doğarak 17 yıllık iktidarının sonunda ülkeyi getirdiği nokta, Türkiye’de zaten hiç kurumsallaşamamış demokrasinin tabutuna son çivinin de çakılması halidir.
Demokrasi adına çalışabilecek Parlamento’nun yetkilerinin KHK’lerle tek adam tarafından esir alındığı, Anayasa’nın yok sayılarak yargının teslim alındığı, sivil toplum adına hareket edebilecek kurumların kriminalize edilerek tutuklama furyalarına maruz kaldığı, Kürt sorununda 2013‘de oluşan bahar havasının dağıtılarak uygulamaya koyulan ‘vahşet planları’ ile AKP-MHP iktidarı tam bir çıldırmışlık halini yaşıyor ve bütün topluma yaşatıyor.
Tarihte örneklerine sıkça rastlanan bu ceberut yönetimlerin sonlarının ne olabileceğini çok yakın tarihteki Tunus, Mısır, Libya örneklerinden görebiliriz elbette. Dünyada terörizmin finansmanı olarak anılan, Kürdistan’da açıkça savaş suçları işlemiş, Suriye topraklarında işgalci konumunda olan bir hükümetin son demlerini yaşadığı aşikardır. Ancak faşizmin sadece seçimlerle yenilgiye uğratılmasını beklemek ham hayal olur.
Gelelim bu ahvalde yaşanan 31 Mart yerel seçimlerine ve sonuçlarına.
AKP-MHP bloğunun arkasına aldığı medya gücü, seferber edilen iktidar ve zor aygıtları, bütün devlet kurumları, maddi olanakları yanında. ‘Beka sorunu’, ‘zillet ittifakı’, kayyım ve hapishane tehditleri, iftiralara maruz kalan muhalefet adayları, su faturalarının militanlar tarafından getirileceği gibi absürt söylemler eşliğinde 31 Mart günü geldi çattı.
31 Mart akşamı görüldüki;
1- AKP-MHP koalisyonunun stratejisi ve söylemleri boşa çıkmıştır.
2- Bütün bu tehdit ve baskılara rağmen Halk iradesini ortaya koymuş ve değişim istemektedir.
3- HDP ve Kürt halkı seçimin belirleyicisi olmuş ve “Türkiye’de HDP’yi hesaba katmadan siyaset yapılamayacağı” bir kez daha kanıtlanmıştır.
Kürdistan’da seçmen kaydırmalarla, görülmemiş ordu ve kolluk gücü baskısıyla Dersim, Ağrı, Bitlis ve Şırnak’da halkın iradesinin sandığın sonucunu belirlemesi engellenmiştir evet fakat Kürt seçmen HDP stratejisi ile İstanbul, Ankara, Antalya, Ardahan, Adana, Mersin gibi illeri AKP-MHP bloğuna kaybettirerek faşizmin kolunu kesmiştir. Biliyorsunuz İBB üzerindeki tartışmalar ve AKP itirazları hatta seçimin iptaline dönük söylemler gündemdedir, yine Ankara’da Mansur Yavaş’ı rahat bırakmayacakları görülmektedir.
Peki AKP-MHP ortaklığı bu gerilim politikaları ile nereye kadar gider, belediyeleri teslim eder mi – etmez mi? Sorularına birde seçimden öncede konuşulan ‘MİLLİ HÜKÜMET’ iddiası üzerinden bakalım.
Yabana atılır bir iddia değil zira faşist blok açısından iki temel seçenek masada duruyor.
1- Seçimleri yok sayma pahasına Suriye’de içine düştüğü durumuda kullanarak ülkeyi kendi bekası adına büyük bir savaşa sokma, ki bu yıkım olur.
2- ‘Milli hükümet’ adıyla diğer siyasi partilere bakanlıklar da vererek bilinen konular etrafında birleşmek.
Bunun işaretleri de yok değil
– Perinçekgillerden gelen ‘milli hükümet’te görev almaya hazırız.’
– Akşener cephesinden gelen ‘Ülke yararına atacağın her adımı destekleriz’ söylemleri bu iddiayı güçlendirmektedir.
– Peki CHP bunun neresinde duruyor?
– Teslim edilmeyen belediyeler CHP’nin bu ‘milli hükümet’ içindeki yeri ile ilgili pazarlık konusu mu yapılmaktadır? Kılıçdaroğlu yönetimi böyle bir siyasi gelişme karşısında demokrasi cephesinde yer alabilecek cesareti gösterir mi?
– Bilinmez ancak bu sorular CHP içindeki gerçek muhalefetin gündemi olmalıdır. Zira bu aşamada yapılacak tercih Türkiyelilik kavramından geriye ne kalacağını belirleyebilir.
– Peki nedir bu ‘milli hükümet’, kimleri içermektedir? Diye soracak olursak Cumhuriyettin kuruluşundan bu yana milli görülmeyen unsurlara bakmamız yetecektir.
– HDP stratejisi CHP’nin eleştirilmesi gereken duruşuna rağmen halkın desteği ile faşizmi sarstı ancak başta da söylediğimiz gibi faşizm seçimlerle darbelenebilir ama yıkmak için yetmez. 7 Haziran’a çok benzeyen bu süreçten çıkacak yeni faşist dalgaya geniş bir toplumsal muhalefet direniş bloğu ve yeni stratejik hamlelerle son vermek sonraki seçime ertelenemez.
Heval HEVÊDANÎ