HABER MERKEZİ
Direnmek, günümüzde de yakıcılığını koruyor.
Yeni yol, yöntem ve araçlar oluşturmuş olsak da yine de öz itibarı ile mevcut savaş durumu devam ediyor. Kürt halkı üzerinde uygulanan soykırım rejimi tümden kırılabilmiş değil. Ortadan kaldırılabilmiş değildir. İnkâr ve imha sistemi çok darbenmiş ve zayıflatılmış olsa da, tamamen kırılıp aşılabilmiş değildir. Dolayısıyla da kendini hakim kılabilmek, yaşatabilmek, sonuç alabilmek için çılgınca yöntemler de kullanarak, zaman zaman böyle yöntemlere başvurarak, zaman zaman ise kendini çeşitli biçimlerde değişikliğe uğratmaya, restore etmeye çalışarak saldırılarını sürdürüyor. Bu tartışma götürmez bir gerçek. Kürt halkı açısından belki soykırımın oluşturduğu tehlike, PKK’nin doğuş koşullarında olduğu kadar yakıcı değil. Aslında bu durum inkâr ve imha güçlerinin var olmaması ya da imha amacıyla saldırıdan vazgeçmiş olmasından kaynaklanmıyor. Bir yönüyle tersine darbelenmiş, zayıf düşmüş, her türlü saldırı yöntemi kulanmış olmasına rağmen sonuç alamamış olmasından kaynaklanıyor. Diğer bir yönüyle ise buna karşı her türlü yöntemle direnebilen bir halk gerçekliğinin bilinç, örgütlülük ve tecrübe düzeyinde ortaya çıkmış olmasından kaynaklanıyor. Yoksa özde hala tam bir değişiklik gerçekleşmemiştir. İnkar ve imha sisteminin, onun topluma dayattığı soykırım rejiminin, varlığında ve özünde gerçek bir değişiklik henüz tam ortaya çıkmış değildir. Zayıf düşmüş, darbelenmiş bir durum yaşanıyor. Ancak böyle olsa da hala kendi amaçları doğrultusunda saldırılarını devam ettiriyor, sürdürüyor. Dolayısıyla bunun yarattığı tehlikeye karşı, soykırım saldırılarına karşı direnmek, varlık için, özgürlük için, demokratik yaşam için direnmek, PKK’nin koşullarında olduğu kadar günümüzde de Kürt halkı açısından yakıcılığını koruyor.
Bu noktada avantaj ne oluyor? Bu durum Kürt halkının böyle bir direnişi daha güçlü, daha örgütlü, daha etkili yürütebilme noktasına ulaşmış olmasını ifade ediyor. Aslında değişiklik buradadır. Bu durum inkâr ve imha sisteminin saldırıdan vazgeçtiği, değiştiği anlamına gelmiyor. Ama onlara karşı Kürt halkının daha güçlü ve örgütlü bir direnme konumunda olduğu, saldırılara karşı kendini savunma direnişini daha güçlü ve etkili gösterebileceği anlamına geliyor. Eğer biraz tehdit ve tehlikede azalma varsa bu direnme gücünün örgütlülük ve bilinçte ortaya çıkartılmış olmasındandır. Yoksa inkâr ve imha sisteminin varlığı ve ısrarı anlamında da buna karşı direnmenin önemi anlamında da özünde bir değişiklik yoktur. Bu bakımdan da başta olduğu gibi günümüzde de Kürt halkının varlığı ve özgür demokratik yaşama kavuşması için büyük bir cesaret ve fedekarlıkla direnme temel bir insani görev olarak varlığını sürdürüyor. Çünkü soykırım rejimi, inkâr ve imha sisteminin saldırıları varlığını devam ettiriyor. Dolayısıyla bunun yarattığı tehlikelere ve tahribatlara karşı halkın da varlık ve özgürlük için direnmesi sonsuz bir cesaret ve fedakârlıkla bu direnişi sürdürmesi tarihi önemini koruyor. Nasıl ki başlangıçta Kürt halkı ve Kürdistan üzerindeki egemenliği deşifre etmek insanı büyük bir direniş göreviyle yüz yüze getiriyorduysa ve böyle bir direniş tarihi bir insanlık görevi olma özelliği taşıyorduysa, günümüzde de bu öz ve özellik devam ediyor. Bu nedenle gerçekleri günümüzde de daha iyi görmek, daha derinden anlamak ve onun bize yüklediği görev ve sorumlulukların bilincine ulaşarak, bunları yerine getirmek için büyük cesaret ve fedakârlıkla direnmek günümüz açısından da temel bir görev oluyor. Önderlik olarak, halk olarak, parti olarak böyle bir görev ve sorumluluk altında bulunuyoruz. Bu temelde direnişi devam ettiriyoruz.
Savaş İçinde Olma Gerçeği Devam Ediyor
Direnme görev ve sorumluluğunu nasıl başarıyla yerine getireceğimiz sorusuyla her gün yüz yüze bulunuyoruz ve bunu gerçekleştirmek için de bu soruya yeterli, başarılı cevap oluşturmak için de çaba harcıyoruz, çalışıyoruz. Önderlik olarak çalışıyoruz, parti ve gerilla olarak çalışıyoruz, halk olarak çalışıyoruz. Düşünce düzeyinde çalışıyoruz, siyaset ve örgütlülük düzeyinde çalışıyoruz. Serhıldanı geliştirerek çalışıyoruz. Gerilla düzeyinde çalışıyoruz. Askeri direnme alanında çalışıyoruz. Silahlı savunma direnişimizi de bu gerçeklerlerle daha uyumlu ve özle daha bütünlüklü, uyumlu, özü daha iyi temsil eden, sahiplenen ve başarıyla savunan hale getirmek için çalışıyoruz. Nicel düzeyini, nitel duruşunu böyle bir konuma ulaştırmaya çalışıyoruz. HPG’de değişim ve yeniden yapılanma adıyla yürüttüğümüz tartışmaların, aldığımız kararların, yaşadığımız değişikliklerin temel anlamı ve amacı esasında bu oluyor. Bu doğrultuda önemli bir mesafe kat ettiğimiz ve bunu mutlaka tam sonuca götürmemiz gerektiği de açıktır. Böyle bir net ve kararlı tutumla hareket ediyoruz. Böyle hareket etmemiz gerekiyor ve asla bu tutumda küçük bir tereddüde, gevşekliğe, geri adım atmaya düşmememiz gerekiyor. Bunu Önderlik çizgisinden, mücadele tarihimizin derslerinden, günümüzde karşıt güçlerin saldırılarından çıkartıyoruz. Böyle bir bilince ve bu bilinicin gereklerini yerine getirme iradesine sahibiz.
Dolayısıyla şimdiden temel sorunlarımızdan birisi imha amaçlı, soykırım amaçlı saldırılar karşısında direnmek, onları kıracak bir direnişi örgütleyip, pratikleştirmek oluyor. Hala çok yönlü ve derinlikli bir Meşru Savunma savaşı içerisinde bulunuyoruz. Hareket olarak, halk olarak savaş konumunu yaşıyoruz. Öyle savaşın aşıldığı, gereksiz hale geldiği, işlevini tamamladığı, kalıcı sonuçlar verdiği gibi bir durum söz konusu değil. Bu anlamda bir barışa ulaşılmış olduğu söylenemez. Bırakalım barış durumuna ulaşmayı, ciddi bir ateşkes durumu da henüz gündemleşebilmiş değildir. Geçici, kısa vadeli, savunma savaşının stratejik ve taktik gereklerinin birer parçası olarak daha alt düzeyde eylemlilikler, kısmi pasif savunma duruşları, alt düzeyli aktif savunma savaşı içinde olma gibi süreçleri yaşadık, yaşıyoruz. Bu bakımdan da savaş içinde olma gerçeği devam ediyor. Alt düzeyli çatışma içinde olmak demek savaşın daha üst düzeylere tırmanma ve savaşın topyekûn savaş haline gelme olasılığını içinde barındırmıyor anlamına kesinlikle gelmiyor.
Bütün bunların hepsi, savaşın bütün olasılıkları, içinde bulunduğumuz süreçte ve yürüttüğümüz mücadelenin içeriğinde kesinlikle bulunuyor. Bu bakımdan da evet, savaş içindeyiz ve savaş konumunu yaşıyoruz. Bu savaş öyle çok normal ve sıradan bir savaş da değil. İçinde imhayı ve soykırımı, topyekûn imha tehdidini içeren bir savaş. Bu tür tehdit ve tehlikelere karşı savaşıyoruz ve direniyoruz. Öyle normal koşulların bir savaşı değildir. Karşılıklı güç dengesine sahip olan unsurlar arasında gerçekleşen bir savaş da değildir. Bu bakımdan belki başlangıçtaki kadar zorluklar ve tehlikeler yok denebilir. Bu anlamda zorluğun ve tehlikenin biraz azalmış olduğu belirtilebilir ama bu asla zorlukların ve hayati tehlikelerin tümden ortadan kalktığı ve yok olduğu, artık onların bulunmadığı bir noktaya gelindiği ve günümüzde yaşanan savaş durumunun bunları içermediğini ifade etmiyor. Kesinlikle bu anlama gelmiyor. Esas itibarı ile zorluklar da, imha, tehdit ve tehlikeler de varlığını sürdürüyor. Bu ortamda, bu koşullarda bir direniş yürütüyoruz, savaş içerisindeyiz. Bunun doğru bilinmesi ve anlaşılması gerekli.
“Bu bir var olma direnişidir”
Günümüzde üçüncü Önderliksel doğuş temelinde yaratılan yeni Önderlik çizgisini hayata geçirme, demokratik strateji temelinde ortaya çıkardığımız demokratik siyasi mücadele stratejisini pratikleştirme Meşru Savunma Savaşı temelinde oluyor. Böyle bir savaş konumuyla sürdürüyoruz. Çünkü Önder APO’nun ifade ettiği gibi Kürdistan’da askeri işgal, ekonomik ve siyasi sömürgecilik ve kültürel soykırım rejimi devam ediyor. Bu rejim varlığını ve saldırılarını sürdürüyor. Dolayısıyla da bu kültürel soykırıma ve askeri işgale karşı kesin bir Meşru Savunma savaşı yürütme gereği ortaya çıkıyor. Yine ekonomik ve siyasal sömürgeciliği yıkabilmek, toplumu kendi kaynakları üzerinde, kendi özgür iradesiyle yaşar hale getirebilmek için de ciddi bir direnme savaşı vermemiz gereği açığa çıkıyor. Bunlar temelinde bir savaş konumu içindeyiz.
Demek ki hala Önderlik ve halk olarak savaşla uğraşma durumumuz devam ediyor. Bunda bir yok olma durumu söz konusu değildir. İfade ettiğimiz gibi temel araçta, temel yolda, taktik ve tarzlarda, yoğunlukta köklü değişiklikler olmuştur. Fakat imha amaçlı saldırılar ile bunlara karşı var olma direnişi yürütme noktasında herhangi bir değişiklik yoktur.
Önder APO ifade etti; “Kürt halkının direnişi başka yerlerdeki direnişlerle ve mücadelelerle ölçülmeyecek bir konumdadır. Bu bir var olma direnişidir” dedi. Yani imhayı, katliamı, soykırımı önleme direnişi dedi. Özgürlük, demokrasi, daha güzel yaşam ancak bununla birlikte ve bunun peşi sıra gündeme geliyor. Ondan da önce bir halkın, tarihin en kadim halkının var olma sorununu çözmek gerekiyor. Çünkü bu halka 21. yüzyılın başında hala imha dayatılıyor, soykırım dayatılıyor. Yokluk ve yok etme dayatılıyor. Bunu dayatanlar, bu amaç ve hedeflerinden vazgeçmiş değiller. Bu nedenle de imha tehlikesi sürüyor. Bunu önlemek için de kutsal var olma ve özgürleşme savaşını, direnişini yürütmek halk olarak, bu halkın bilinçli, cesur ve fedakar üyeleri olarak, öncüleri olarak bizim temel tarihi insanlık görevimiz olmaya devam ediyor.
Demek ki temel uğraş konularımızın başında gelenlerden bir tanesi yine savaştır. Savaşın sorunlarıdır. Savaşın anlaşılmasıdır. Örgütlendirilmesidir ve yürütülmesidir. Bunlara temel hedefimizle, Önderlik çizgisinin özüyle uyumlu çözümler bulmamızdır. Bunu gerçekleştirdiğimiz ölçüde önümüzdeki süreci başarıyla kazanacağız. Bunu gerçekleştirdiğimiz ölçüde halka dayatılmış olan imhayı soykırım rejimini ve bunun yaratmış olduğu tehdit ve tehlikeyi ortadan kaldıracağız. Bunu gerçekleştirdiğimiz ölçüde Kürt halkının varlığını kesinleştirmek kadar onun özgür ve demokratik yaşamını da garanti altına alacağız. Bu bakımdan da demek ki savaş konusu temel konumuz olmaya devam ediyor. Savaş hala temel uğraşlarımızdan birisi oluyor. Bunlara cevaplar arıyoruz. Bu uğraşıyı başarıyla yürütmek için çalışıyoruz.
Böyle bir çaba kesintisiz bir biçimde 26. yılını doldurmuş bulunuyor. 26 yıllık büyük bir silahlı direnişinin, gerilla savaşının kapsamlı ve derin tecrübesine sahip bulunuyoruz. Bu tecrübeye dayanarak genel savaş gerçeğini, bunun içerisinde gerilla savaşı gerçeğini daha iyi ve derinden anlamış ve bilince çıkarmış durumdayız. 26 yıllık kesintisiz gerilla direnişi Kürt halkını büyük bir savaş tecrübesine, onun bilinç ve örgütlenmesine ulaştırmış bulunuyor. Biz böyle bir gerçekliği temsil ediyoruz. Böyle büyük bir mirasa dayanıyoruz. Öyle yeni başlayan konumda değiliz.
Mirassız bir durumumuz da söz konusu değil. Yeniden başlamıyoruz. Tersine her günü, her anı büyük direnmelerle, mücadelerle geçmiş, kesintisiz 26 yıl sürmüş büyük bir savaşımın zengin tecrübe ve birikimine ve onun derslerine sahibiz. Bir yandan insanlığın ve halkların tecrübelerini, diğer yandan kendi 26 yıllık savaşımımızın yarattığı tecrübenin derslerini bilince çıkartarak, anlayarak, çözümleyerek karşı karşıya bulunduğumuz görevleri daha güçlü ve başarılı bir biçimde yerine getireceğimize inanıyoruz. Karşı karşıya bulunduğumuz savaş sorunlarını, Kürt halkının içinde bulunduğu Meşru Savunma savaşının bize yüklediği görev ve sorumlulukları bu temelde çok daha doğruya yakın yol ve yöntemlerle ve yüksek başarılarla yerine getirecek bir bilince, tecrübeye, örgütlülüğe, formasyona, iddia ve iradeye ulaşmış durumdayız. Böyle bir güçle, dayanakla bu sorunlara yaklaşıyoruz. Böyle tartışıyoruz, değerlendiriyoruz. Savaş sorunlarına yaklaşımımızın temelinde böyle bir güç vardır. Zaten bu sorunları başarıyla çözme güç ve imkânını bize veren de bu gerçekliktir. Bütün bunları doğru ele alarak, değerlendirerek, karşı karşıya bulunduğumuz sorunları çözme ve savunma savaşı görevlerini başarıyla yerine getirme gayret ve çabası içindeyiz.
Başarmak için öğreniyoruz
Meşru Savunma savaşının, Kürt halkının yürüttüğü ölüm kalım savaşının üzerimize yüklediği güncel ve mutlaka başarıyla yerine getirilmesi gereken tarihsel görevler var. Bu görevleri başarmak için, bu görevlerin başarısının yüz yüze bulunduğu sorunlara çözüm getirmek için, dolayısıyla da güncel görev ve sorumluluklarımızın gereğini pratikte başarıyla yerine getirmek için bu çalışmaları yapıyoruz. Bu konuyu bu temelde ele alacağız. İster genel savaşa ilişkin bilgiler olsun, tarihin tecrübesinin değerlendirilmesi ve derslerinin çıkarılması olsun, ister kendi savaş tarihimizin incelenip derslerini çıkartmak olsun isterse de Meşru Savunma savaşını anlamak ve onun içinde bulunduğumuz dönemde bize yüklediği görev ve sorumlulukların gereklerini pratikte nasıl başarıyla yerine getireceğimiz sorusuna cevap verme konusu olsun, bütün bunların hepsi böyle somut bir hedef ve onu yerine getirmeyi içeren planlama temelindedir. Somut sorumlukları ve görevleri yerine getirmek için, onu yerine getirecek bir formasyona, bilince, iradeye, iddiaya ve inanca ulaşmak için bu tartışmaları yapıyoruz.
***
Duran KALKAN
Sürecek
İkinci bölümün konusu: “Şiddet Ve Zor, Gasp Ve Köleleştirmenin Esas Yöntemidir”