HABER MERKEZİ
Kadın yaşamın ilk anından itibaren hep bir anlam arayışı içinde olmuştur. Gerçekleşen her duruma, her harekete, her olaya bir anlam biçmiş onu yaşamının bir parçası haline getirmiş ve yaşamın hakikatine bu yolla ulaşmıştır. Böylece yaşamda kadın için gizlenmiş,sır olarak kalmış hiçbir gerçeklik kalmamıştır.
Kadın, hayatın tüm sırlarının bilincine vararak, kendi ekseninde özgür yaşamın örgütleyicisi, yaratıcısı olmuştur.
Biz kadınların büyük bir zihniyet savaşımıyla elde ettiği tüm değerler beş bin yıllık sömürü sistemi içerisinde müthiş bir bellek ve anlam yitimine uğramıştır. Bugün kadın olarak kendimizi, kimliğimizi bir türlü tanımlayamama ve yaratamamadaki esas engellerimizi bu yitimler oluşturmaktadır. Öyleyse bu sistem içerisinde yitirdiğimiz bellek ve anlam yetileri ile beraber elimizden alınan tüm değerleri yeniden geri almalı, kadın ekseninde gelişecek özgür yaşamı yaratmalıyız. An bizde neyi yaratır, neyi yaşatır, nasıl var olur?
Büzen içinde bulunduğumuz an, hiç bitmeyecek sonsuz bir an’a dönüşür ve bizler içinde kayboluruz. Bazen tarih yazımının hiç silinmeyecek olan zaman diliminin içinde yaşanmış ya da gelecek zaman diliminin içinde yaşanacak anların içinde olma fırsatını yakalarız. Ama yaşanacak olan o ölümsüz anların içinde olmak ancak ve ancak anlama ile gerçekleşebilir. An ve anlam olguları iç içedir. Her ikisinin doğru kullanımı bizleri arayışçısı olduğumuz hakikate götürür. Anlamsızı anlamlaştıran zaman ya da an’ı sonsuzlaştıran anlam…
Bugün içinde bulunduğumuz kadın özgürlük hareketi öyle bir noktaya gelmiş ki hakikate doğru atılan her adımda daha büyük bir aşamayı ifade etmektedir. Beş bin yıllık sistem gerçekliğinde hiçbir kadın örgütlenmesi böylesine büyümemiş, böylesine güç haline gelmemiştir. Kendi sınırlarıyla kalmış, kendilerini yenileyememiş, geliştirememiş ve geleceği yaratmaya dönük ilerici adımlara atmada sınırlı kalmıştır. Bunu diğer kadın eylem-mücadele güçlerini ve yaratımlarını görmezden geldiğimiz ve yok saydığımız için belirtmiyoruz. Tam tersine her birisinin mücadelesine müthiş saygı duyuyor, anlam biçiyoruz. Ama şunu da ifade ediyoruz ki, birçok kadın hareketinin mücadelelerindeki yetmezlikleri ve yetersizlikleri onların amaçlarına ulaşmalarında başarısızlığa götürmüştür.
Oysaki bizim hareketimizi bugün bu noktaya getiren, diğer kadın hareketlerinden farklı kılan esas temeller vardır. Bunlardan ilki Önderlik gerçeğidir. Bugün eğer kadın özgürlük hareketi bu denli büyümüş, gelişmişse bu tamamen Önderliğimizin verdiği büyük mücadeleden kaynaklanmaktadır. Önderliğin kadın ve yaşamı aynı anlamlarda buluşturması ve sömürücü sisteme karşı büyük bir kadın eksenli yaşam savunuculuğunu yapması, kadını geliştirdiği paradigmanın esasına oturtması kadın hareketini bu denli büyük kılmıştır. Önderliğimiz, özgür yaşam mücadelesini başlattığı ilk günden itibaren kadın olgusunu hep diri tutmuş, müthiş anlam biçmiştir. Bir yandan erkeğin öldürülmesi vurgusunu yaparken, diğer yandan mücadele, yurtseverlik, özgünlük, örgütlülük ve estetik ilkeleri ile kadının kendisini yeniden yaratması ve anlam bulması gerektiğini vurgulamıştır. Kadın için büyük ve anlamlı yaşamın ancak bu şekilde gerçekleşebileceğini, başka türlüsünün kölelikten farkının olmayacağını belirtmiştir.
Önderliğin bu belirlemeleri ekseninde hareket eden birçok kadın yoldaşımız bu anlam gerçekliğine kavuşmuş ve özgürlük mücadelesini büyütmüşlerdir. Çünkü o değerli yoldaşlar Önderliğin özgür yaşam için sunduğu her perspektifte an’a cevap olmuş ve anı anlama dönüştürerek tıpkı Sema yoldaş gibi kendilerini aştıkları an’ı yaşayarak, yeni yaşamı kendi gerçekliklerinde yaratmışlardır.
Tıpkı Besê’nin uçurum kenarında kanatlanma efsanesi, Meryem’in anaç yüreğiyle Kürdistan’ı çocuğu gibi sahiplenmesi, Zîlan’ın Dersîm’de isyanı yeniden gerçekleştirmesi ve Arîn’nin yaşamı katledenlere karşı dimdik ayakta durması kadında iradeyi yeniden yaratmış, bin yılların kölelik duygusunu bertaraf etmiştir…
İşte bize ait olan bu gerçekler kadında an ve anlam bütünlüğünün yaratılması durumunda özgür yaşamın nasıl gerçekleştiğini göstermektedir. Bizlere Kadın Özgürlük Hareketi’ni ve özgür yaşamı miras bırakan bu yoldaşlarımıza bağlılığımızı göstermek istiyorsak, onların yarattığı yaşam gerçekliğine ihanet etmemeli, verdikleri büyük savaşı devam ettirmeliyiz. Bu da ancak sistemin bizde yarattığı zayıf kadın, köle kadın kişiliklerini aşmakla gerçekleşebilir. Bir de kadının özgür duruşunu sergilediğimizde, yaklaşımlarımızdaki duygusal, tepkisel, yüzeysel yanlarımızı açığa çıkarttığımızda ve bu yanlarımızı yenilgiye uğrattığımızda ortaya hiçbir düşman gücünün yıkmaya cesaret edemeyeceği bir sistem gerçekliği çıkacaktır.
Kadın özgürlük hareketinin içinde olan biz kadınlar, eğer kadın olmanın gururunu yaşamak istiyorsak, Önderlikle yoldaş olmanın onurunu kazanmalıyız ve bunu her an, her mekanda yaratmalıyız. Ancak bu koşullarda kadın için özgür yaşam bir gerçeklik haline dönüşür ve yaşanır…