HABER MERKEZİ
Bırakamıyorsunuz! Gerçeğiniz bizim yakamızı bırakmak istiyor. Sıyırmak istiyorum gerçeğinizden kendimi, ama çok zor! Bu kadar uzaklığı içimize sindirmem mümkün değil ve gözlerimizin önünde bile ısrarla basit gerçekliğinizi halen sürdürüyorsunuz. Bunu sindirmemiz çok zor! Mevcut duygu, düşünce düzeylerinize baktığımda, hep içimden isyan geliyor. Düşmanı bıraktık bir tarafa bu geri kişilik, hiç anlamaya yanaşmayan, kesinlikle güvenemediğimiz kişilik oluyor. Biz dedik; ilk imkânları sunar, ipuçlarını veririz, ardını getirirler. Fakat tersi bir dayatma gelişmiş, halen de sürdürme durumunuz güçlü.
Çok büyük yanılgılar söz konusu ve yanılgılarınızı keramet belliyor, yanılgılarınızı hak belliyorsunuz, doğru belliyor ve korkunç bir inatla dayatıyorsunuz. Bu gerçeklik karşısında dayanmak mümkün değil. Bazıları da gerçekten çok kötü isyan ediyor, hiçbir tarafına çeki düzen veremiyor. Ne düşüncesini, ne dilini, ne şurasını, ne burasını, milim kadar bir terbiye etme gereğini duymuyor. Bu temelde Önderlik gerçeğiyle bütünleşerek yürümek mümkün değil, tersi olur. Daha da güç aldığınız için özü değiştirmediğinizden tehlikeli konumlara da yol açabilirsiniz. Daha incelmiş, ama tehlikeli hal almış pratik imkânı, zemini var siz de. Oldukça cahil, kendini bilinçli sanıyor. Askerleşmemiştir, askerileştiğini sanıyor; temel çizgiden habersizdir ama PKK’nin gerçekten çok iyi anlaşılması gereken imkânlarıyla ona zıt bir kişiliği dayatıyor. Burada neredeyse düşmandan daha çok sizin karşınızda adeta bocalıyoruz.
Sözden, terbiyeden fazla nasip almak istemiyorsunuz veya ısrarla ona karşı ters yaklaşıyorsunuz. Önemli bir kesim de iddiasız, hedeflere göz dikmeden, vasat savaşçılıkla yetinecekler. Bu da fazla bir şey kurtaramaz. O zaman bizim bu büyük uğraşlarımıza da yazık olmuyor mu? Neyle devrim yapacaksınız, neyle düşmanı yeneceksiniz desem zavallı, kendini ölüme yatırmış kişiliğinizden başka bir şeyiniz yok. Hangi üstün yetenekle, hangi temel güç özellikleriyle yürüyeceksiniz desem, yine bize fazla sunacağınız bir gücünüz yok. Ben nasıl kaldırayım bunu? Kişiliğinize dayalı sorumluluğu ne kadar gösterebilirsiniz? Şiddetli bir öğrenimle gereklerini yerine getirseydiniz, aramızdaki açığı boşluğu kapatırdık. Ona da yanaşmıyorsunuz, kılınızı bile kıpırdatmıyorsunuz. Çok kötü bir durum. Tek güç kaynağınız, tek güvenceniz biziz aslında. Onu da böyle suistimal ederseniz, iflah olmanız imkânsız. Ve dediğim gibi yanılgılarla çıkış yapmak istiyorsunuz, çok bireyci, biraz güç almış ama nasıl kullanacağına dair hiçbir planı olmayan, kim kimle, nerede nasıl uzlaşır, nasıl onu boşa çıkartır? Bunu önlemek için hiçbir tedbiri olmayan çıkış halindesiniz.
Ben burada şunu düzeltmek istiyorum; bu Parti kesinlikle bu tarzla oluşan bir Parti olmadığı gibi, sizin sandığınız biçimde kullanılacak bir Parti de değildir. Hata burada, sizinle kesinlikle bu meseleyi halletmemiz gerekiyor. Halletmeden sizi bir Parti üyesi olarak kabul etmemiz yanlış olur. Çok kemikleşmiş anlayışlar var, ben onaylayamam. Açık söyleyeyim, belki şeklen onaylarım, ama özde onaylamadığımı, onaylayamayacağımı ısrarla açıklamak istiyorum. Uygulayabileceklerimin ne olduğunu, aslında dikkat edilirse bütün bu derslerin hedefi bu! Uygulayabileceğim, destekleyebileceğim, kendimi bütünleştirebileceğim kimliğim, kişiliğim, görev anlayışım, dikkat edin ne olduğunu netleştirmek. Halen bunun da öyle farkında değilsiniz. Yanlış, ama sonunda siz kaybedersiniz. Buradaki bu yaşadıklarınız da boşa gider, hayatın hemen hemen her türlü derin yanılgılarıyla karşılaşırsınız, çarpılır düşersiniz. Bizden daha çok size acıyorum! Hiçbir politikacılık yapamazsınız. Ne yapacaksınız? En iyileri bir seyirci olmaktan halen kendilerini çıkaramamışlar. Daha müdahale zamanı bekliyorlar. Müdahalenin anı anına yapılması gerekir.
Biz anlık felsefeyi açıkladık, bu felsefenin özü şu; her şeye anında cevap vereceksin. Gördüğünüz gibi benim burada duruşum tamamen bu felsefeye göredir. Anı anına cevap! Yarın yok, dün de yok, bugünkü doğrular vardır. Ama size bakın her şeyi mezara ertelemişsiniz. Gelecek mezardadır, geçmişte etkisiz bir hayaldir. Anı daha doğrusu, etkisiz bir anı; o da eşittir şu anda bir sıfırlanmadır. Bu yüzden siz şu anda etkili olamıyorsunuz, yani bir yerde geçmişi de, geleceği de olmayan kişilik konumdasınız. Bunu açıklamak istediğimizde, bunu çözmeye götürmek istediğimiz de direniyorsunuz, kendinize güveniniz yok. Bizim tek istediğimiz gerçekten karar ve kendini veren, kendini bu işe yatırabilecek bazı insanları ortaya çıkarma. Bunu artık korkmadan tartışın, kendinize itiraf edin.
Sürekli veremeyenin beyni çalışmaz. Mesela benim beynimi çalıştırma yöntemim aynen şöyledir; sürekli bakın içindekini boşaltıyorum. Değirmen gibi adeta böyle boşaltıyorum, aç kalıyor yine üretiyorum. Beynin üretme yeteneği güçlüdür. Bunu da size söyleyeyim; sınırsızdır hatta. Beyin üretken bir organdır. Ve onu çok iyi çalıştırmanın yolu beyni temel askeri, siyasi düşüncelere alıştırmaktır. Tabii alıştırıldı mı savaştırmak, yani o da eylemdir. Alıştırın beyni ve savaştırın diğer kişiliğiniz ki beyindir, son tahlilde. Göreceksiniz korkunç bir gelişmeye yol açar. Tabi pratikleşmesi de dediğim gibi yer almadır, dağdan almadır, düşmandan almadır, örgütü geliştirmedir. Bütün bunlar bir mekanizma oluşturur. Ve bir bakarsınız ki, bir fabrikadan bile daha fazla üretiyorsunuz. Dediğim gibi sizin yönteminiz bunun uzağında ve hatta tersinde.
Beyninizin üretmemesi için onun içindekini tıkatıp çürütüyorsunuz. Yani kafada kaldı derler ya, bir köşede kaldı, kafamın bir köşesinde. Kafanızın köşesinde kalan düşünce tembelliğe götürür. Sürekli kafanızı boşaltırsanız, boşluk beyin tarafından çalıştırılarak doldurulur. Bir de onu dediğim gibi tehlikeli eyleme, savaşa bağlı kılarsanız zıkkım gibi olursunuz. Beyin müthiş üretir, savaşa da iradeniz bağlandığı için bunun ortasında hemen her hücreniz hazır ola geçer. Bunun dışında da bir çareniz yok. Dilencilik iyi değil. Kafasında bir şeyler biriktirmiş, ancak mezara götürebilir. Hiçbir şey ifade etmez. Tabii büyük verenler, aynı zamanda mensup oldukları insanlıktan, toplumdan, halktan da büyük alırlar. Ben eskiden yirmi beş kuruşa muhtaçtım. Halen hatırlıyorum. Birecik’te bir küçük şiş, bir tane üç beş parça dizilirdi, böyle onun kokusuyla biz ekmek yerdik. Şimdi ben hangi eve nereye, gidersem herkeste büyük bir yarış olur. Sınırsız beni doyurmak isterler. Yani o koşullardan bu koşullara biz nasıl geldik? Biraz da vermeyi bilerek, o halkımız öyle kendiliğinden kimselere değer vermez. Özgür temelde ise ilk defa veriyor. O açıdan vermesini bilen gerçekten büyük zengindir, herkes onların emrindedir. Bu böyledir. Siz bunu başka yöntemlerle, köylü kurnazlıklarıyla değiştiremezsiniz. Halklar aldatılamaz. Büyük düşüncelerin pratikleşmesi böyle büyük sonuçlara götürür. Köylü kurnazlığı bizde olduğu gibidir, bir hiçtir.
Bu açıdan bu gerekçelere dayanarak bir çıkış yapmalısınız diyorum size. Söylediklerim çok anlaşılırdır. Her konuda yaşamı, savaşı planlamak, hareket halindeyim yani. Hiçbir dur durak yok. Sizlerle de bu temelde kelime hatası bile yapmadan yürümek kararım kesin. Çaresiz de değilim, çok muhtaçta değilim, ama çok kolektif bir disiplinle iş yapmakta istiyorum. Benim payıma düşeni hepinize düzecek kadar da yapayım, ama sizde kendi payınıza düşeni mutlaka yapmayı bu sefer bilebilmelisiniz.
Halklar Önderi Abdullah ÖCALAN