HABER MERKEZİ
Ama aslında şöyle de demek mümkün; Che’nin askeri olarak yenildiği, ya da Che’nin bedeninden ayrıldığımız gün esasında bütün dünya halklarının sadece Küba halkının, ya da sadece Latin Amerika halklarının değil, Türkiye halklarının da, Kürdistan halklarının da, Vietnam halklarının da, Che’nin silah çattığı mücadelede bulunduğu Afrika halklarının da kurtuluşu açısından Che’nin belki de kazanıldığı gündü. Bu açıdan Che, bizim açımızdan da önemli bir tarihsel kişilik. Sosyalizm ve devrim mücadelesinde sadece fedakarlığın değil, feragatin de en önemli simgelerinden birisi. Statükoculuğun reddi, sosyalizm için bile olsa masa başında oturmanın reddi anlamına geliyor…” (Orhan Yılmazkaya)
Evet komutan Orhan Yılmazkaya, Che için dediğini İstanbul-Bostancı direnişinde 27 Nisan 2009’da Ortadoğu halkları ve dünya devrimcileri için kazandığı ve ölümsüzleştiği gün oldu. Bundan on yıl önceydi, tarih 2009 27 Nisan’ı gösterirken yok edilmeye, unutulmaya çalışılan sosyalizmin ve onun öncüsü Devrimci Karargah Komutanı Orhan Yılmazkaya’nın ‘Kavga sürecek’ sesiyle ve yankılandı İstanbul.
Kürt ve Türk halkların mücadele birliği için savaştı
O faşizmin binlerce katil tarafından kuşatıldığı, helikopterlerle başında taciz atışlarının yapıldığı ve yüzlerce namlunun üzerine döndüğü anda, polisin telsiz frekansına giren Komutan Orhan Yılmazkaya, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve basın mensuplarına şöyle sesleniyordu:
“İsmim Orhan Yılmazkaya, Devrimci Karargah savaşçısıyım. Bu kavga bitmeyecek. Son ana kadar savaşacağım. Polis müdürüne çağrı yapıyorum. Bu kanalı dinleyen basın mensuplarına sesleniyorum. Emniyetin kayıtlarına da geçsin. Teslim olmayan bir feda devrimci kuşağının layığı olmaya çalışacağım.
İsmim Orhan Yılmazkaya. Devrimci Karargah savaşçısıyım. Türk ve Kürt halklarının mücadele birliği için savaşıyoruz. İşçilerin, emekçilerin mücadele birliği için savaşıyoruz. Emperyalizme karşı, faşizme karşı, siyonizme karşı savaşıyoruz. Yaşasın devrim ve sosyalizm! Yaşasın halkların kardeşliği! Yaşasın Türk ve Kürt halklarının mücadele birliği! Biz düşeceğiz fakat bizden sonra bu kavga mutlaka sürecek. Binlerce yıldan beri sürdüğü gibi. Thomas Münzer’lerden, Şeyh Bedreddin’lerden bu yana sürdüğü gibi. Mahir Çayan’lardan, İbrahim Kaypakkaya’lardan, Deniz Gezmiş‘lerden bu yana sürdüğü gibi. Bostancı’da kıstırılmış olan devrimciyim. Eğer görüşme imkanınız olursa bu kanaldan, cihaz üzerinden, telsiz üzerinden görüşürüz…”
Taksim’i ele geçiren devrimci
Gelenekten geleceğe, fedai kuşağın öncü komutanı Orhan Yılmazkaya, fedai kuşağın öncülerinden olduğunu dosta düşmana kavgasıyla ispatladı. Onun içindir ki, Bostancı’daki direniş ve mücadele hattı faşizmin yıllardır yasakladığı Taksim’de 1 Mayıs kutlamasının önünü açmak zorunda kaldı. Taksim’i ele geçiren devrimci 1 Mayıs’lara yol açmıştı.
Bunun içindir ki, Orhan Yılmazkaya’nın direnişi karşısında ezilen faşizm, ardından artık bugün iyice bilindik yöntemleriyle karşı devrimin saldırı ve komplolarıyla karalama ve itibarsızlaştırma çabasına girdi. Destansı direnişi ve onun öncü çizgisini ve tarzını itibarsızlaştırma amaçlı beyaz propaganda liberal ve oportünist solcularla iş birliği halinde yürütüldü.
Çabaları karşılıksız kalmadı; MİT, Devrimci Karargah ile ilgili hazırladığı raporunda bu solcuların yardımlarını şükranla andı. O süreçte ortamı sadece Türkiyeli ve Kürdistanlı liberal burjuvazinin aydınları ve siyaset sınıfı tarafından atılan “provokasyon” çığlıkları kaplıyor. TAK’ın fedai eyleminde de böyle oldu, AKP’ye saldırılar sonrasında da…
Türkiye devrim mücadelesi kökten dinamitlenmek istendi
Oysa Yılmazkaya ve çizgisinin zorladığı mücadele hattı, devrim tarihimizde ‘90’lardan beri iyice tortulanan oportünist ve statükocu üçüncü dönemi kapatmak, yeni ve devrimci dördüncü dönemi açmak için tasarlanmıştı ve bunu başardı. Komutan Yılmazkaya’yı misyonundan arındırarak sadece ulu bir direnişle görselleştiren bir kısım solu, böylece hem onun direnişiyle mücadelenin ihtiyaçları arasındaki maddi ilişkiyi görmezden gelmeyi, hem de görünmez kılmayı başardı. Onu bir kalemde kendilerinin de şehidi ilan edenler, o zamandan bu zamana, şehitlerinin vesilesiyle de olsa adını ananlardan olmadılar.
Tarihin inatçılığı gerçeklerin kolayca aşılamadığı sürece kalıcı olmasındandır. Duruşu ve pratiğiyle, direnişiyle bilinçleri, ruhları, zamanı zorlayan Yılmazkaya, bugün yokluğuyla bilinçlerde, ruhlarda, zamanda boşluk yaratıyor.
“Ya bir yol bulacağız ya da bir yol açacağız” şiarıyla hareket eden Devrimci Karargah ve onun öncü komutanı Orhan Yılmazkaya bu yolu açtı. O bu yolu açtı ki, Türkiye Devrimci Hareketinin Kürt Özgürlük Hareketi arasındaki uçurum kapanmaya başladı.
Bu yol açıldı ki, giderek yok olmaya yüz tutmuş ve yok edilmesi için ter türlü hokkabazlığın yapıldığı radikal mücadelenin tasfiyesi ve reformizm, tasfiyeciliği hakim kılma çabalarını yerle bir etti. Türkiye devrim mücadelesi kökten dinamitlenmek istendi, yürünmesi gereken yol tasfiye edilmek istendi. İşte buna hayır denerek geçmiş ve gelecek yol gösterildi.
Oportünist kuşatmalara karşı öfkeliydi
Devrimci Karargah ve onun komutanı olarak Orhan Yılmazkaya, Medya Savunma Alanı’nda eğitimini tamamladıktan sonra ülke zeminindeki pratik politik çalışmalar yöneticisi oldu. O ülkedeki örgüt faaliyetini hızla siyasallaştıracak düzeyde çabalara da girişti. Bu çabalar içinde karşısına çıkan oportünist kuşatmalara ve ayak oyunlarına karşı öfkesi ve hıncı çok üst düzeydeydi.
Bugün Orhan Yılmazkaya, düşman karşısında gösterdiği direniş ruhu ve şehadeti, düşman kuşatmasındaki soğukkanlılığıyla, Bostancı direnişiyle anılıyor. Yılmazkaya’ya hayranlık ve saygı Bostancı direnişi çerçevesinde şekilleniyor. Oysa bu çerçeve Orhan Yılmazkaya’yı eksik kavramak ve onun devrimci çizgisini, siyasal yönelimini, direnişçi, savaşçı kimliğini eksik tanımlamak olacaktır.
‘Biz düşeceğiz ama kavga sürecek’
Eylem ve yöneliminde ikna olan bir insan maddesi bu eylemi gerçekleştirmekte varsa kendi sınırlarını bile kolaylıkla aşabilir. Ve onun zorladığı bu kapıya Gezi Haziran’ı, Kobanê-Rojava devrimciliği de yüklenince artık kapı ardına kadar açılmıştır. Bugün Orhan Yılmazkaya’nın belirlediği devrimci 4. dönem atılımının, Yılmazkayacı atılımın gerçekleşme halidir. Bundan sonrası mücadelede, devrime inançta samimiyetle, oportünizme ve sömürgeciliğe karşı öfkeyle doldurulacaktır.
Komutan Orhan Yılmazkaya destansı direnişiyle son söylenmesi gerekeni söyledi; “Biz düşeceğiz ama kavga sürecek…” Destansı direnişiyle gelecek kuşaklara büyük bir miras bıraktı. Faşizm karşısında yürünecek yolu göstererek sonsuzluğa yolculuk etti.
Yeni Özgür Politika/Ulaş YILMAZ