HABER MERKEZİ – Dünya’da ve Türkiye’de yankısı unutulmayan 68’liler… Ne denmedi ki onlara “68 Kuşağı”, “68 Olayları”, “Özgür Günler”, “İsyan Günleri”, “Dünyayı Sarsan Yıl” olarak adlandırır Mark Kurlansky…
68, iki aşamada gerçekleşti: ilk aşama öğrenci ayaklanması, ikinci aşama toplu işçi hareketi.
İlk aşama, 3 Mayıs 1968’de polisin öğrencileri Sorbonne’dan çıkarıp, üniversiteyi kapatmasıyla ateşlendi. Polisin sert müdahalesi, halkta öğrencilere yönelik sempatiyi körükledi.
Paris’te öğrenci ayaklanmalarıyla başlamış ve tüm dünyaya yayılmıştır.
Belirleyici özelliği özgürlükçülüğü olan 1968’in Mayıs’ın da gençlik toplumsal bir aktör olarak sahneye çıkar. Gençler, ataerkil ilişkilere karşı özgürlüğünü ilan etmekteyken; Vietnam’da ve Cezayir’de olanlara da büyük tepki gösteriyorlardı.
Dünya da genel atmosferi bu şekilde çizebiliriz. Türkiye için ise şunları söyleyebiliriz:
68’e doğru
68 kuşağında iktidarda olan parti Süleyman Demirel öncülüğünde AP’ydi.
Üniversite başta olmak üzere gün geçtikçe yayılan devrim ateşi, öğrencilerden, işçilere, işçilerden bütün halka yayılacaktı. Amaçları İstanbul sokaklarından faşist polisin çekilmesiydi. Dönemin Valisinin işgali sonlandırmaları için Denizlerle konuşmasına rağmen Deniz Gezmiş’in cevabı ‘Haincilerle pazarlık yapmayın.’
Tarih, 17 Temmuz 1968 gösterdiğinde ise öğrenciler İTÜ yurtlarında Dolmabahçe önüne demirlemiş 6. Filo’ya karşı eylem hazırlamak için toplantı halindeyken faşist polis yurdu bastı, birçok öğrenciyi yaraladı ve bu arada Vedat Demircioğlu’nu da pencereden attı.
Demircioğlu bir hafta sonra kuşağının faşist polis tarafından katledilen ilk öğrencisi olarak hayata gözlerini yumacaktı. Öğrenciler devrimin ateşi içerisinde yanarken Dolmabahçe’ye inerek ABD’li askerleri denize döktüler. Bu, 6. Filo’nun İstanbul limanına demirlemesinde sonun başlangıcı olacaktı.
Denizlerin mücadelesi Türkiye için yeni bir sayfa açacak ve yıllar sonra bile etkisi hissedilecekti. Üniversitelerde gelişen protesto ve boykotlar dalga dalga yayılacaktı. Deniz ve arkadaşları için yeterli olmayan bu süreç daha örgütlü ve mücadeleyi daha da yükselteceklerdi.
Emperyalizmi yakan ilk ateşin alevleyicisi Hüseyin’di
ODTÜ üniversitesinden ‘Amerika Defol!’ sloganları yükselirken Türkiye’ye yeni gelen Abd elçisi ODTÜ rektörünü ziyarete uğradı. Robert Komer,
Cıa ajanı olarakta çalışma yürütmüş (Vietnam kasabı olarak bilinir) ve Türkiye’ye gelişi protesto ile karşılanmıştı.
Komer’in arabasını gören gençler arabayı terse çevirir ve yakar. Sinan Cemgil atkısını çıkartıp arkadaşlarına verir benzin deposuna sarkıtılan atkıyı alevlere buluşturan ise Hüseyin İnan olarak tarihe kazınır. Bu olaydan sonra üniversiteden atılan gençlerle birlikte artık mücadele dışarı taşar ve askeri eğitim alma fikri ortaya çıkar.
Filistin’e giden Türkiye’li öğrenciler içinde en önde yer alan ise Deniz Gezmiş’ti.
Deniz iki aydan fazla Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) askeri kanadı El Fetih’in kamplarında eğitim aldı. Artık bir gerilla kimliği bile vardı.
THKO, 1960’ların ikinci yarısında Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan, Sinan Cemgil, Alparslan Özdoğan, Taylan Özgür ve Cihan Alptekin tarafından kuruldu.
4 Amerikan askerin kaçırılmasından sonra artık işler tamamen farklı boyut kazanacaktı. Kaçırılan 4 Nato askeri bir süre sonra serbest bırakıldı. Artık yeni bir sürecin başlangıcıydı.
Gerilla mücadelesine atılma sevdası düşmüştü, Denizlerin aklına. Dağlar Deniz ve arkadaşları içinde özel bir simgeydi çünkü dağlar özgürlüğün ve başkaldırının simgesiydi.
Deniz, Yusuf, Sinan Sivas’a doğru yola çıktılar. 4 Amerikan askerinin kaçırılmasından sonra Hüseyin İnan 24 Mart 1971’de Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesinde yakalandı. Denizler Nurhak dağlarına doğru yola çıktılar. Sivas Şarkışla’da motorları bozulur. Yusuf ile Deniz bir köyde dururlar ihbar üzerine faşist polisler yanlarına gelir, bir süre normal davranan Yusuf ve Deniz havaya ateş açarak dikkatlerini dağıtmaya çalışır. Deniz o anda faşist polisin elinden kurtulur ama Yusuf orada yaralanarak faşist polisin eline düşer.
Deniz ne kadar kaçsa da Sivas’ın Gemerek ilçesinde yakalanır ve Kayseri’ye getirildi. Buradan Ankara’ya götürülür.
Sinan’lar ise, İnekli Köyü muhtarının ihbarı üzerine kuşatılır. Sinan, 31 Mayıs 1971’de askerlerle çıkan çatışmada öldürülür.
Ve yıldızlara erişirken
Sonrasında mahkemeler,
Denizler idam edilmesin diye başlatılan imza kampanyaları,
Denizlerin girdikleri ölüm oruçlarıyla süreç devam eder.
Ve Türkiye tarihine kara harflerle yazılan ‘Deniz, Hüseyin, Yusuf idam edildi!’ manşeti atılır 7 Mayıs 1972’de.
Bir gece ansızın alırlar Deniz ayakkabı bağcıkları bağlamadan, Hüseyin’i ayağındaki çarığı ile alırlar. İdam sehpasına götürdüklerinde gözleri pek delikanlıların korkusunun olmadığını gören celladın, kendisi korkar. Deniz ölüm sehpasını kendisi çeker, artlarından gelecek bir nesil bırakarak sonsuzluğa giden civan mert yiğitlerden geriye bir devrim mücadelesi kalır. Türkiye ve Kürdistan halkları için bıraktıkları zafere taşınması gereken bir mücadele.
NC/Faraşîn Sîdar