HABER MERKEZİ – Halklar Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik uygulanan ağırlaştırılmış tecridin kaldırılması amacıyla 16 Aralık 2018’den bu yana açlık grevi direnişinde olan ve 30 Nisan’dan bu yana ise 15 tutsağın sürdürdüğü ölüm orucu direnişindeki tutsaklar adına yazılı bir açıklama yapan Deniz Kaya, “Onurlu ve haklı direnişimiz kazandırıyor, bizlerden çalınanı, zorla alınanı bizler direnişle geri alacağız ve kazanacağız. Bunun inancı, ruhu ve duygusu bizleri direnişe sevk ediyor. Gelinen aşamada AKP ve MHP faşist ittifak, önderliğimize uygulanan tecridi sürdürmek ve içinde bulunduğumuz direnişi kırmak için çok çeşitli özel savaş politikaları uygulamaktadır” dedi.
PKK ve PAJK’lı tutsakların açıklaması şöyle:
“14 Temmuz direniş çizgisinin takipçileri olan biz PKK ve PAJK’lı tutsaklar, Önderliğimiz üzerindeki mutlak tecridin kaldırılması için başlatmış olduğumuz süresiz dönüşümsüz açlık grevi ve 15 arkadaşla 30 Nisan’da başlayan ölüm orucu eylemimiz büyük bir kararlılıkla devam etmektedir.
Gelinen aşamada eylemimizin amacı ve kapsamı herkes tarafından bilinmektedir. Önderliğimiz üzerindeki tecrit, özünde halkımıza insanlığa ve Türkiye’nin demokratikleşmesine uygulanmaktadır. Türk devlet yetkilileri savaşsız, sömürüsüz bir ülke içerisinde halkların demokratik bir şekilde yaşam sürmelerini, tüm etnik ve kültürel kimlikleriyle bir arada yaşamsallaşmasını ön görüp ve samimi bir şekilde halkların özgürlük problemlerinin çözümünü gerçekleştirme istemi varsa bunun adresi ve asıl muhatabı Önder Apo olduğu bilinmelidir.
HALKLAŞMIŞ BİR ÖNDERLİĞİ TECRİDE ALMAK, TÜM TOPLUMU TECRİDE ALMAKTIR
Halklaşan bir önderlik gerçekliğini derinleştirilmiş tecride almak, tüm toplumu ve değer yargılarını tecride almak ve tanımamaktır. Bu sebeple bizler Bakure Kurdistan ve Türkiye zindanlarında bulunan PKK ve PAJK’lı tutsaklar tüm toplumun ve değer yargılarının sahibeliğini yapıyor ve büyük bir adanmışlıkla halkların demokratik özgür yaşamı için her daim direniş halinde olacağımızı duyuruyoruz.
Çünkü onurlu ve haklı direnişimiz kazandırıyor, bizlerden çalınanı, zorla alınanı bizler direnişle geri alacağız ve kazanacağız. Bunun inancı, ruhu ve duygusu bizleri direnişe sevk ediyor. Gelinen aşamada AKP ve MHP faşist ittifak, önderliğimize uygulanan tecridi sürdürmek ve içinde bulunduğumuz direnişi kırmak için çok çeşitli özel savaş politikaları uygulamaktadır.
12 Ocak günü Önderliğimizin kardeşini İmralı’ya göndermelerinin temel amacı, tecridi devam ettirmek ve bu görüşmeyle direnişi kırmak olduğu çok net olarak bilinmektedir. 12 Ocak’tan 2 Mayıs’a kadar özel savaş politikalarıyla önderliğimizin kardeşi üzerinden sonuç alamayınca bu defa önderliğimizin bir avukat görüşü yapması üzerinden sonuç alma ve direnişi kırma politikaları yürütmektedirler.
‘GÖRÜŞME TECRİDİN KALDIRILDIĞI ANLAMINA GELMEZ’
2 Mayıs günü iki avukatın önderliğimizle yaptığı görüşme her şeyden önce önemli ve değerli gördüğümüzü belirtmek istiyoruz. Ancak böylesi bir görüşme tecridin ortadan kaldırıldığı anlamına gelmez. Özünde yapılan görüşme tecrit koşullarında yapılmıştır ve bizler bu görüşme sürecini böyle okumaktayız.
Daha önce basına deklere ettiğimiz maddelerin gerçekleşmesi ve yasal güvencesinin adalet bakanlığı tarafından sağlanması gerçekleşene kadar direnişimiz devam edecektir. Her koşul ve şart altında tecrit kalkana kadar direnişimizden asla taviz vermeyeceğimiz bilinmelidir. Kamuoyuna deklere ettiğimiz maddelerin Türkiye Cumhuriyeti anayasasında yeri olmasına rağmen, uygulanmaması adalet anlayışını sarsmış ve şahsileştirerek bağımsızlığını zedelemiştir. Bizler PKK ve PAJK’lı tutsaklar olarak içinde bulunduğumuz direnişlerimizin kapsamı aynı zamanda hükümet ve devlet erkanının eliyle itibarı yitirilen adalet sistemine tekrardan itibar kazandırma direnişi olduğu bilinmelidir.
Böylesi kutsal direnişe dışarda ses veren tutsak ailelerimizin ve özellikle analarımızın direnişinin bizlere muazzam moral kaynağı olduğunu belirtmek istiyoruz. Dışarda analarımız direniyor içerde evlatları. Direnişimizin kapsamı sadece bizlerle sınırlı olmamalıdır. Çünkü tecrit özünde tüm topluma uygulanmaktadır. Bu nedenle direnmek dışında herhangi bir alternatifimiz bulunmamaktadır.
Hiçbir ikirciklik yaşamadan bilinçli bir şekilde eylemimizi sürdürürken büyük bir kararlılık sahibi olduğumuz bilinmelidir. Taleplerimiz kabul edilene kadar direnişten asla vazgeçmeyeceğiz.
Tüm halkımızı demokrasi savunucularını akademisyen yazar aydın şahsiyetleri direnişlere ses vermeye davet ediyoruz.”