HABER MERKEZİ
Seçim sonrası Erdoğan-Bahçeli hezimeti fazlası ile değerlendirilip tartışıldı. Çok fazla yorumlar yapılıp tahminler yürütüldü. Bizlerde tekrardan soruyoruz peki şimdi nereye? Balkon yalnızlığı, ekonomik kriz, S-400 krizi, F-35 krizi NATO krizi, ABD-Rusya arasında kalmanın yaşattığı krizler AKP-MHP ittifakına yeniden savaş naralarını yükseltecek cesareti gösterebilecek mi? Belli ki Kılıçdaroğlu’na salladığı son yumrukla milli duyguları yeniden uçlaştırıp faşist duygularla kendi taraftarlarını toplayıp körüklemeye çalışacaktır. Bu yaşadığı krizlerle bunu nereye kadar götürebilir ki? Bu gerçekliği Erdoğan’ın kendisi de görmektedir. Yeniden bir B planı yapmak zorunda. Ya milli görüşlerle insanları kutuplaştıracaktır ya da faşizmin tarihte denediği gibi demokrat adı altında kendini güçlendirmeye çalışacaktır.
Tarihte faşizm hep olmuştur. Yenilgi anlarında ya da yenileceği anlarda bu kirli savaşı sürdürme adına demokratik görünen bazı adımlar atmaya çalışarak aslında kendini bu yönlü daha da güçlendirmek istemektedir. Faşizm hiç bir zaman demokratik adımlar atmaz sadece kendini biraz daha yaşata bilme adına demokrasiyi bir ekran koruyucu olarak kullanır. Yani bildiğimiz klasik faşist politikasını uygulamaya çalışacaktır.
Tarihi iyi okumak lazım, güya müzakere süreci dediği süreçlerde dahi işkenceci politikalarından bir adım bile geriye atmamıştır. Aksine hep savaş hazırlıkları yaptı. Kalekollar, sınır sevkiyatları, gözaltılar, MGK’de yasa değişiklikleri ile MİT’in elini güçlendirecek yasa değişikliklerine gitti. Aslında AKP-MHP faşizmin Kürt halkını tasfiye etmeye yönelik düşüncelerinden asla vazgeçmedi. Ve şuan en zayıf dönemi olmasına rağmen tüm politikaları hala Kürdü yok etme üzerinedir. Tabiri caizse köşeye sıkışmış köpek gibi herkese saldırıyor. Kendi kirli politikalarını bile örtülü haliyle yürütemeyecek hale gelmiştir.
Özellikle son dönemlerde Kürt annelerine yönelik geliştirdiği saldırılar bunun göstergesidir. 2008’de ‘kadında olsa, çocukta olsa vurunuz’ talimatının hala güncelliğini koruduğunu görmekteyiz. Aslında Erdoğan bu son süreçte bizlere bir kez daha gösterdi ki iktidara geldiği andan itibaren Kürde karşı politikası hiç değişmemiştir her geçen gün derinleşmiştir. Seçim yenilgisinden sonra iktidarını elden düşürmek istemeyen Erdoğan-Bahçeli faşizmi bu politikaları daha fazla derinleştireceklerdir. Faşist politikalara karşı başlatılan Açlık Grevi eylemleri faşizme en büyük cevap olmuştur. Yaşadığı bu kadar kriz içersin de Leyla Güven’nin başlatmış olduğu direniş eylemi iktidarı çıkmaza sürüklemiştir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi bunlar çok değerlendirilip tartışıldı.
Kürt Anneleri ve gençliği anı anına geliştirilen faşizmi eritecektir. “Örtülü kirli politikalar, Kürt kardeşlerim, biz her zaman halkımızın yanında olduk” söylemlerine Kürt halkı hiç bir zaman inanmadığı gibi şimdide inanmayacaktır. Kürt gençliği artık şunu iyi biliyor ki bu sözler saldırganlığının artacağı anlamına gelmektedir. Erdoğan bunları söylerken kendi kendine ihanet ederken, buna bizlerin inanmasını beklemesi fazlası ile gülünç olmaktadır. Tekrardan belirtmek istiyoruz bu yalan yanlış söylemlerle peki şimdi nereye? Ama artık son sözü Kürt gençliği ve halkı söyleyecektir. Erdoğan-Bahçeli ittifakı Kürt direnişi karşısında yeniden yenilgili makus tarihini yaşayacaktır. Özcesi ÖZGÜRLÜK KAZANACAK!
Axin Mahir Dicle