HABER MERKEZİ
Kürt gerçekliğinde son iki yüzyılın önceki tarihî dönemlerden ayrılan ve benzeyen özelliklerini daha yakından görmek öğretici olacaktır. Görkemli Neolitik çağda Proto Kürtler evrensel tarihin motor gücüydüler. İlkçağda merkezî uygarlık sisteminin doğuşunda ve beslenmesinde beşik ve ana rolündeydiler. Ortaçağda merkezî uygarlık sisteminin, İslamiyet’in güçlü ve öncü kavimlerinden biriydiler. Yeniçağda, kapitalist modernitenin hegemonik çağında Ortadoğu’nun bu görkemli, cesur ve emekçi gerçekliği neredeyse tarihten silinmekle yüz yüze geldi. Kürt gerçekliği üzerine sanki değil, gerçek bir kâbus çöktü. Peş peşe soykırımlar için kullanılan bir deyim olan ‘büyük felaketler’e uğradı. Her ne kadar varlığını koruyorsa da, bu varlık özgür olmayıp cehennemin Sırat köprüsünden geçmektedir.” (A. Öcalan, Kürt Sorunu Ve Demokratik Ulus Çözümü)
Önderliğin süreçle derinleştirip yeni paradigması ile daha da sistemli hale getirdiği tarih felsefesinin ne kadar doğru olduğunu, Kürt tarihine bakarak daha iyi görüyor ve anlıyoruz.
TARİH; BİLİNÇTİR
Bilinç, insan denilen varlığın kendini bilmesi erdemidir. Kendini bilmek varlık kazanmaktır da.
Bilinç, güncelde yaşanan tarihtir.
Bilinç yaratan tarihi olaylar önemli oranda geçmişin tekrarı olarak yaşanıyorsa bunun nedeni bilincin tarihsel bir oluşum olmasıdır. Bu tarihsel ilke Kürdistan tarihinde de çarpıcı yaşanmaktadır. Kürdistan tarihi içinde geçmişle mukayese edildiğinde bugün özellikleri itibarıyla kendini adeta olduğu gibi tekrarlayan dönem ve gelişmelerin 1800-1900 arası Kürt egemen sınıfları cephesinde yaşananlar gibi olduğunu görüyoruz. Bu dönemi belli başlı gelişmeleri ile ele alıp yorumladığımızda, bugün TC ve Kürt egemenlerinin işbirlikçi kesimleri arasında olup bitenlerin birçoğunun o dönemin adeta tekrarı olduğunu söylememizi haklı çıkaracak durumların yaşandığını göreceğiz. Bir yanlış anlamanın önüne geçmek için başta belirtmek gerekir ki tarihin tekrarından kast ettiğimiz şey aynılık değildir. Eklenenler, yenilenenler olmaktadır. Ancak işin özünde değişiklikler olmamaktadır.
Kürdistan tarihi açısından 1800-1900 döneminin özelliği, Kürtlerle Osmanlı ilişkilerinin biçim ve öz değiştirmeye başlamasıdır. Osmanlı hanedanlığının Kürt halkının sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel yaşamına karşı o döneme kadar yumuşak yöntemlerle yürüttüğü sömürgeciliğinin askeri yüzünü ön plana çıkardığı, yeni bir işbirlikçi kesimi örgütlendirdiği bir sömürgecilik dönemidir. Kürt egemen kesimleri ile Osmanlı devleti arasında çelişkilerin çatışmalara dönüştüğü savaş yıllarıdır.
Kapitalist iktidar merkezlerinin Ortadoğu’ya direkt el attığı bir dönemdir. Ve Kürt halkının varlığının tartışmalık duruma sokulacağı 20.yy.’ın alt yapısının hazırlandığı bir zaman aralığıdır.
19.yy’daki gelişmeler incelendiğinde de görüleceği gibi 20.yy’da Kürt halkına dayatılan sömürgecilik bu dönemde kurulmaya başlanmıştır. Bir diğer anlamda 20yy. 19.yy.da yaşananların siyasi statüye kavuşturulup resmileştirilmesidir. Bu anlamıyla Kürdistan’da halen devam eden bir yüz yıl olmaktadır. Kürdistan tarihinde 19.yy. dönemini daha iyi anlamak için; Kürtlerle Osmanlı imparatorluğunun ilişkilerine kısaca bakmak ve 1500’lerden sonra başlayan Kürt egemenleri ile Osmanlı arasındaki uzlaşma biçimini incelemek gerekir. Bunun için 1500-1800 dönemini hatırlatmak konumuzun anlaşılması için yararlı olacaktır.