HABER MERKEZİ
Önder Apo’yla avukatları 8 yıldır görüştürülmüyordu. Bu Kürt Halk Önderine uygulanan tecridin sonucuydu. 5 Nisan 2015’ten bu yana kısa süreli iki istisna görüşme dışında ailesiyle de görüştürülmemektedir. Sadece Önder Apo değil, İmralı’da tutulan 3 PKK’li tutsak da avukat ve aileleriyle görüştürülmemektedir. Önder Apo ile son görüşmenin hangi ortamda yapıldığı bilinmektedir. “Tecridi kıralım, faşizmi yıkalım” direnişi aylardır sürmektedir. Binlerce tutsak süresiz-dönüşümsüz açlık grevindedir. 15 tutsak eylemlerini ölüm orucu biçiminde sürdürmektedirler. Beyaz tülbentli Kürt analarının direnişi her türlü iktidarı sarsacak düzeyde sürmektedir. Bu büyük direniş karşısında zorlanan faşist AKP iktidarı iç ve dış kamuoyunda biraz rahatlamak için bu görüştürmeyi yaptırmıştır.
Bu görüşme tecridin kaldırılması için yapılmamıştır. Direnişçilerin talebi Önder Apo’nun özgür çalışır durumda olmasıdır. Dışarıyla başka tutsakların kurduğu her türlü ilişkinin kısıntısız olarak Önder Apo tarafından da kullanılmasıdır. Direnişçiler adalet bakanlığının tecridin kaldırılacağını kamuoyuna deklare edilmesini istemektedirler. Dolayısıyla bir avukat yada aile görüşü tecridin kaldırıldığı anlamına da gelmez. Zaten bu görüşme bile tecrit koşullarında yapılmıştır.
Avukatlar İmralı’ya gittiğinde Önder Apo her zaman olduğu gibi kendisinin siyasi duruşunu ortaya koymuştur. Önder Apo neler söylemiştir. Kutuplaşmadan uzak derin bir toplumsal uzlaşma ihtiyacını vurgulamıştır. Çünkü AKP-MHP iktidarı Türkiye tarihinde hiç olmadığı kadar toplumsal kutuplaşma yaratmıştır. Önder Apo sorunların savaş ve fiziki şiddet yol ve yöntemlerle değil yumuşak güç olarak ifade edilen akıl, kültür ve siyaset ile çözülmesi gerektiğini belirtmiştir. AKP-MHP faşist iktidarı başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi güçlerine savaş açmıştır. Kürt halkı ve demokrasi güçleri üzerinde görülmedik baskı uygulamaktadır. Efrîn işgal edilmiş, Kuzey Suriye özerk alanı işgalle tehdit edilmektedir. Önder Apo bu yaklaşıma karşı da Suriye’de demokratik özerklik ya da federasyon anlamına gelen yerel demokrasiden söz etmiştir. Bu tutumuyla da Önder Apo AKP-MHP ittifakının Türkiye içinde ve dışında uyguladığı politikalarına açık karşı olduğunu göstermiştir. Sorunların çözümünün demokratik müzakere ile olabileceğini söylemiştir. Tüm bu söyledikleri tamamen AKP-MHP iktidarına karşı çıkıştır. Bu iktidar bırakalım demokratik siyaseti benimsemeyi, demokratik siyaset üzerinde dünyada görülmedik baskı uygulamaktadır. Demokratik siyasetin önemli araçlarından olan seçimi ise tamamen anlamsız hale getirmiştir. Böyle bir iktidarla ise uzlaşılmaz ancak mücadele edilir. Önder Apo’nun dedikleri kabul edilse AKP zaten bugünkü AKP iktidarı olmaktan çıkar. Ama şu anki AKP iktidarı böyle midir? Böyle olmadığına göre Önder Apo’nun söyledikleri tamamen AKP-MHP faşist ittifakını teşhir eden ve ona karşı mücadele çağrısı içeren bir içeriktedir. Önder Apo’nun açıklamalarından başka bir anlam çıkarmak mantıktan ve siyasi ahlaktan uzak bir yaklaşım olur.
Önder Apo’nun söylediklerinin olmasına hangi demokrat hayır diyebilir? Ancak Türkiye’de bunlara evet diyecek bir iktidar yoktur. Bunlara evet diyebilecek olanlar sadece demokratlar ve devrimcilerdir. Bu da ancak demokrasi mücadelesiyle sağlanır. Türkiye’de Kürt sorununa böyle bir yaklaşımın gelişmesi Türkiye siyaseti açısından devrim niteliğinde olur. AKP iktidarı geçmiş dönemde Önder Apo ve Kürt Özgürlük Hareketinin bu yönlü yaklaşımını istismar etmiş, ya kendi iktidarını ayakta tutmak ya da şiddetli bir savaş hazırlığı yapmak biçiminde ele almıştır. Dolayısıyla Önder Apo’nun ifade ettiği onurlu barış ve demokratik siyasi çözüm ancak samimi ve gerçek demokratlarla gerçekleşecek bir durumdur. Bu açıdan tüm bu çağrıların muhatapları Türkiye halkları ve demokrasi güçleridir. AKP-MHP faşizmi Önder Apo ve Özgürlük Hareketi hakkında farklı bir algı yaratmaya çalışmaktadır. Önder Apo mesajıyla AKP-MHP iktidarının bu algısını yıkmak ve Türkiye halklarının Özgürlük Hareketinin gerçek duruşunu görmesini sağlamak istemiştir.
Önder Apo’nun açıklamasının İstanbul seçimleriyle alakası yoktur. Şu anda Türkiye’de faşist bir iktidar vardır. Özgürlük Hareketinin ve Kürt demokrasisinin bu faşizme karşı mücadeleden başka bir gündemi yoktur. AKP-MHP faşist iktidarının hedefinde Kürt Özgürlük Hareketi ve Kürt demokrasi güçleri olduğu gibi AKP-MHP faşizmine karşı mücadelenin merkezinde de Kürt Özgürlük Hareketi, Kürtler ve Türkiye demokrasi güçleri vardır. Kürt halkına ve Kürt Özgürlük Hareketine karşı nasıl savaş yürütüldüğü ortadadır. Bu açıdan Kürtlerin AKP-MHP faşizmine karşı net olan tutumunu sorgulamak bir saptırmadır ve amaçlıdır. Bunun esas kaynağı ise MİT ve Kürt halkına karşı özel savaş yürüten odaklardır. Bazıları da bilerek ya da bilmeyerek bu odaklar tarafından yürütülen psikolojik savaşın aleti olmaktadırlar.
Kuşkusuz Kürt Özgürlük Hareketinin ve demokratik siyasi hareketinin ve Türkiyeli demokrasi güçlerinin mücadele araç ve yöntemleri konusunda farklı yaklaşımları vardır. CHP şimdiye kadar AKP iktidarına karşı mücadele etmek yerine çoğu zaman AKP iktidarına meşruiyet kazandıran ve ayakta kalmasını sağlayan bir rol oynadı. Özellikle CHP yönetimi tutumlarıyla demokrasi güçlerinin AKP iktidarına karşı mücadelesini zayıflatan rol oynamıştır.
Aslında hem referandumda hem de cumhurbaşkanlığı seçiminde açıkça hileler yapılmıştı. Ancak CHP bunlara karşı çıkacağına karşı çıkanları yatıştırmıştı. Kürt Özgürlük Hareketi ile CHP ve bazı kesimler arasında AKP’ye mücadele yaklaşımında farklılıklar var. Kürt halkı ve demokrasi güçleri CHP’nin AKP’yi geriletecek ve iktidardan düşürecek bir mücadele içinde olmadığını söylemektedir. AKP’nin seçimle iktidarı bırakmayacağı defalarca anlaşılmıştır. AKP seçimleri sadece faşist iktidarı için meşruiyet aracı olarak kullanmaktadır. Bu açıdan AKP’nin seçim hilelerini, hukuksuzluklarını ve faşist iktidarını toplumsal mücadeleyi geliştirmeden durdurmak mümkün değildir. Toplumsal mücadele olmadığı müddetçe AKP iktidarı seçimle gitmeyecektir. İstanbul seçimlerinin iptaliyle bu kesinleşmiştir.
Kürtlerin ve demokrasi güçlerinin AKP-MHP faşizmini iktidardan düşürme ve herhangi bir seçimde 31 Mart’ta olduğu gibi AKP’ye kaybettirme tutumunda bir değişim olması söz konusu olamaz. Kürtler ve demokrasi güçleri CHP için değil Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından bu tutumu koymaktadırlar. Ancak bu kadar açık hukuksuzluk ve seçimle iktidarını bırakmama tutumuna karşı AKP-MHP faşizmine karşı toplumsal mücadele içine girmemek AKP-MHP faşizminin ömrünü uzatmaktan başka bir anlam taşımamaktadır. Şu anda en doğru tutum AKP-MHP faşizmine karşı tepki koyan ve direnmeye hazır olan toplumu direniş içine çekerek faşizmi geriletmek ve yıkmak olmalıdır.
Hüseyin ALİ