HABER MERKEZİ – Amerika’nın ortasında, siyah-beyaz ayrımın yaşandığı yıllarda bir kadın ‘Yeter!’ dedi ve ırkıçılığa darbe vuruldu. ‘Değişken’ statülü koltuk, siyahlarla beyazların aynı yerde oturamayacağını belirten sözde kamusal bir kanun idi. Irkçılığın had safha da olduğu o dönemde, siyahların ve beyazların yan yana koltuklarda oturması bile kabul edilemezdi (!)
Montgomery belediye otobüslerindeki ilk 4 sıra koltuklar, derisi beyaz olan yolculara aitti. Siyah derili insanlar, belediye otobüslerinin yolcularının toplamda yüzde 75’ini oluşturmalarına rağmen, onlara otobüslerin en arka koltukları ayrılmıştı.
Ortadaki değişken statülü koltuklarsa beyazların sıraları doluncaya kadar siyahların da oturabilecekleri koltuklardı. Dolduğunda ya da şoför istediğinde siyahlar oturdukları bu koltukları boşaltıp daha arkaya geçmek zorundaydılar. Eğer arkada da yer yoksa ayakta durmaları, eğer ayakta duracakları yer de yoksa otobüsten inip bir sonrakini beklemeleri gerekiyordu.
Yaşamak, modern (!) dünya düzeninde siyahlar için gittikçe zorlaşıyor hatta yaşanılmaz bir hale geliyordu. Ve yine eğer otobüsün ön sıralarında beyaz yolcular oturmuşsa, siyah yolcunun ön kapıdan girip şoföre parasını ödedikten sonra tekrar inerek arka kapıdan binmesi de bir başka kuraldı.
Aslında çoğu siyah derili insan bundan şikayetçiydi ama karşı çıkmaya cesaret edemiyordu. Ta ki Rosa Parks yeter diyene kadar. Rosa’nın isyanın hikayesi ile şöyle,
Rosa bir gün otobüse binip ücretini ödediğinde, James Blake adlı şoför inip arka kapıdan binmesini ister. Otobüsten inen Parks, arka kapıdan binmek yerine başka bir otobüs beklemeyi tecih eder. Bir daha da şoförün Blake olduğunu gördüğü hiçbir zaman otobüse binmez. Ancak 1 Aralık 1955 günü çok yorgundur ve şoförün de Blake olduğunu baştan fark etmemiştir.
Bazı beyaz yolcular ayakta kalınca şoför yerinden kalkıp arkaya doğru yürüyerek, değişken statülü koltuklardaki siyahlara ‘kalkın’ şeklinde bir el işareti yaptı.
Rosa Parks’ın yanında cam kenarında oturan erkek yolcu da kalktı. Rosa Parks da hareketlendi ancak kamu düzenine aykırı tarafa… Cam kenarındaki koltuğa oturdu ve hiç hesapsız hiç plansız şoförün gözlerine bakmaya başladı.
Herkes büyük bir şok yaşıyordu. Kamu düzeni tehdit altındaydı (!) Blake, ‘neden kalkmıyorsun?’ diye kızgınlıkla sordu. Rosa’nın yanıtı ise isyankar bir kadının, başkaldırışıydı: ‘Çünkü kalkıp yerimi bir başkasına vermem gerektiğine inanmıyorum.’ Şoför otobüsü durdurdu ve polis çağırdı. Rosa Parks tutuklandı. Otobüsten indirilirken, kendisini çekiştiren polise, ‘neden beni itip kakıyorsunuz?’ diye sordu. Polis devlet adına konuştu: ‘Bilmiyorum. Yasa yasadır ve sen de bir tutuklusun’. Rosa Parks, ‘’tutuklanırken tek bildiğim, bir daha asla bu aşağılamayı kabullenmeyeceğim ve bu utancın yolcusu olmayacağımdı’’ diyor.
Rosa Parks’ın tutuklanması ilk başta pek dikkat çekmedi. Siyah hakları aktivist organizasyonu NAACP’nin Montgomery şubesi başkanı sendikacı Edgar Nixon ve Parks’ın bir arkadaşının 100 dolarlık kefaleti ceplerinden ödemesi üzerine Cuma akşamı tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Nixon, Cuma günü Kadınların Politik Konseyi üyesi ve Alabama Eyalet Üniversitesi profesörü Jo Ann Robinson’u konudan haberdar etti. Robinson, harekete geçmeye karar verdi ve aynı gece hiç uyumayarak 35 bin el ilanı hazırlayarak Montgomery halkını otobüsleri boykot etmeye çağırdı.
Kadınların Politik Konseyi (WPC), boykota destek veren ilk grup oldu. 4 Aralık Pazar günü şehirdeki küçük siyah kiliselerde otobüs boykotu eylemi hakkında çağrılar yapıldı. ‘İnsani muamele görünceye, siyahi şoförler de işe alınıncaya, ve ortadaki değişken statülü koltuklara ‘ilk gelen oturur’ statüsü verilinceye kadar’ boykota devam kararı aldılar.
Mahkeme sonucunda, Rosa Parks 14 dolar para cezasına çarptırılır. Ama mahkeme gelene kadar çok şey değişmiş artık örgütlü bir yapı oluşmuştur. Aralarında Rosa Parks’ın da olduğu bir grup aktivist, Mt Zion kilisesinde bir araya gelerek sonraki adımlarını tartıştılar. Montgomery Improvement Association adlı bir birlik oluşturmayı kararlaştırdılar. Başkanlığına, Dexter Avenue Baptist Kilisesinin o günlerde 26 yaşındaki genç vaizi Martin Luther King Jr. seçildi. Ve boykota devam kararı alındı.
Siyahiler 381 gün boyunca otobüslere binmediler. İşlerine okullarına yürüdüler. Siyahlar buldukları her özel araçla, belediye otobüsü bilet fiyatına yolcu taşımaya başladılar. Bazı beyaz ev kadınları da arabalarıyla destek verdi. Devlet zor zamanlardan geçti. Ve belediye araçlarını işleten özel şirketler iflas eşiğine geldi.
Rosa’nın başlattığı mücadele devam etti ve sonucu başarıyla sonuçlandı. Günümüzde hala devam eden ırklığı insanların zihninden silmeye yetmese de mücadelede ki önemli adımlardan biri oldu. Siyahi kadın Rosa’nın isyanı. Amerika Yüksek Mahkemesi’nin 1956 yılı Aralık ayı başında, benzeri bir başka dava kapsamında (Browder v. Gayle) ırk ayrımcılığını yasaklayan içtihadının zoruyla, Montgomery’deki belediye otobüslerinde de ayrımcılık kalktı. Ama yaşamın başka yerlerinde ırkından, dilinden, renginden dolayı aşağılanan insanlar hala var ve faşizm devam etmekte buna karşın Rosa’nın attığı adım mücadeleci kadının ilk adımlarından oldu. Şimdi ırkçlığa ve faşizme karşı onlarca kadın savaş vermekte.