HABER MERKEZİ
Şarkıların da tabiriyle, “Dersim dört dağ içinde…” olan bir şehirdir. Dağların ihtişamı ve güzelliği ortasına kurulmuştur. Dört tarafı dağların asi ihtişamını izleyen, asi korunaklığa sahiptir ve Dersim’in tüm güzelliklerinin has bir havası vardır. Kürdistan’ın tüm güzelliklerinden bir parçayı kendine sığdırmış, adeta bir cennet parçası. Güzelliğiyle, asiliğiyle tarih boyunca en çok sahiplenen bir yer, yurtseverliğin vatanı. Kürtlerin kendi olma kavgası isyanlara, direnişlere sahne olmuş ve tarihe damgasını vurmuştur. Bugün de stratejik bir konuma sahip olmasından, tarihsel misyonunun büyüklüğünden ve doğal güzelliklerinden dolayı, gerilla mücadelesi açısından önemli bir mevziidir. Her özgürlük savaşçısı, mutlaka Dersim’e ulaşmayı, orada gerillacılık yapmayı hayalinden geçirmiş ve Kuzey’e gidişlerde en çok arzulanan yer olmuştur.
Dersim denince akla ilk gelen, isyanlardır. En yakın tarihiyle 1938 isyanı, Dersimlilerin hafızalarında dün gibi canlıdır. Sömürgeci güçler tarafından işgal altında olan Kürdistan’ın Dersim alanı birçok defa isyanlara, kan ve gözyaşlarına sahne olmuştur. Ali Boğazı, Akvanos, İksar uçurumları, Leş Deresi, Roj Deresi, Çakaran katliamı ve karşısındaki direniş, insanların belleklerine kazılmıştır. Dersim’e geçmişini sorduğunuzda, kim bilir nerelerden alıp getirecektir. Kim bilir hangi isyan, aşiret kavgaları, yiğitlikleri, ihanetleri veya yenilgilerin ah’larından başlayacaktır. Belki de Seyit Rızaları anlatır. ya da Alişer’in Koçgiri’den kardeşlerine yardımına gelirken, kışın Munzurlardan geçemeyişini. Belki de Zarifelerin, Beselerin kendilerini uçurumdan atışını. düşmanın beyninde kendini bomba yaparak özgürlük çığlıklarıyla ölümsüzleşen Zilan’ı anlatır ya da bağrından kopup Kürdistan’ın özgürlüğü yolunda ihanetçilere direniş dersini verenleri. Beritanları, Cihatlari.Zeynelleri Faikleri Medenileri, Kemal Zapları, Fıratları, Savaşları, Tekoşinleri, ve daha nicelerini anlatır… Anlatmakla bitiremez Dersim, kahramanlık destanını.
“Sözcüklerle yaşamın derinliğini vermeye olanak yok. Çünkü sözcüklerde rüzgârlar ne kadar esebilir? Sözcüklerden nasıl bir güneş doğabilir? Sözcükler açık bir pencere önüne büyük yağmur taneleri olarak yağıp, bir insanı derin uykusundan uyandırıp mutlu kılabilir mi? Sözcükler insanın yanında yatan diğer bir insanın yürek çarpışlarını duyurabilir mi?”
Hani o meşhur olan filozofun deyimiyle: “anlatılamayana gelince, susmak gerek” diye.
Gerillayı yazmak yada anlatmak kolay gibi gelebilir yaşadıkların o anki duygularını neyi nasıl hissettiğini moralini üzüntüsü cesaretse cesaretini ya da korkularını kendinde ilk defa karşılaştıklarını şaşkınlığını yazmak anlatmak kolay mı dersiniz.
Gerilla olma istemi sende doğduğu andan itibaren sen artık yeni bir sensin. Hele “Sözcüklerle yaşamın derinliğini vermeye olanak yok. Çünkü sözcüklerde rüzgârlar ne kadar esebilir?” tespiti yapıldıktan sonra…
Böyle yetersiz kalacak, eksik kalacak sözcüklerle Dersim’in isyan türküsü olmuş çağdaş Seyit Rızaları nasıl anlatılacak ki!
Seyit Rıza Dersim, 1988 yılında Dersim’in Mazgirt ilçesinde, memur olan bir ailenin ilk çocuğu olarak gözlerini açmış hayata. Babasının öğretmen olmasından dolayı, çocukluğunu çok farklı alanlarda yaşayan Seyit Rıza Dersim, Lise 2. sınıfa kadar öğrenimini gördükten sonra, Kürt siyasi mücadelesine daha çok ilgi duymaya başlamış. Bunun sonucunda da İstanbul ilinde, çeşitli çalışmalara ve aktivitelere katılarak, halkının bu onurlu mücadelesinde kendi payına düşenin gerekliliklerinden asla ama asla kaçmamış ve her çalışma da her zaman en önde katılmasını bilmiş.
Seyit Rıza Dersim gençliğinin coşkusu ve istemiyle, yaptığı araştırma ve incelemeler sonucunda, bilinçli bir tercihle dağların doruklarına, birçok akranının seçtiği yoldan yürümeye karar vermiş ve 2004 yılında Dersim’in uçsuz bucaksız dağlarına Kürt halkıyla ezilen halkların özgürlüğü için yollara çıkmış.
Seyit Rıza Dersim katılımının ilk gününde başlayarak her zaman doğruları bulmak için sorular sorarak gelişmeyi kendisine esas almıştır. Sorarak doğrulara ulaşan bir incelemeci ve araştırıcı bir genç gerilla olarak onunla yaşayan yoldaşlarının dikkatini üzerine çekmiştir. Öyle ki mücadelenin en sert ortamında bir dakika bile olsa teorik ve ideolojik olarak kendisini geliştirmekten geri durmamıştır. Okuyan, soran, sorarak araştıran genç Seyit Rıza Dersim çok uzun süreyi almadan PKK’nin yeni paradigmasal gelişmesini anlamaya başlamış, anladıkça da gerilla pratiklerine katılımı daha da sağlam temellerde gelişmeye başlamıştır.
O söz ile uyumu en iyi birleştiren bir genç olarakta göze çarpan bir militandır. Öyle ki o Alevilerin derin felsefesi olan “ya yaptığın gibi ol, ya da olduğun gibi görün” felsefesini PKK gerçekliğiyle bütünleştirerek en iyi yaşayanlardan biridir.
Seyit Rıza Dersim nasıl ki dağlara çıkmasını bilinçli bir tercih üzerine kurmuşsa gerillaya olan tercihi de çok bilinçlicedir. Che’lerin gerillayı emperyalizme, yankellere ve de uluslara baskı güçlerine karşı nasıl ki bir özgürlük silahı olarak ele alıyor ve gerillaya tutku düzeyinde sarılıyorsa, Seyit Rıza Dersim’de gerillaya bir tutku düzeyinde bağlılığı yaşıyor. Bulunduğu her ortamda sürekli en iyi gerillacılık için elinde geleni yapacak ve merkezi olarak hiçbir askeri ve siyasi eğitim almamasına rağmen görkemli bir gerillacı olarak Dersim dağlarında dolaşacaktır.
Seyit Rıza Dersim zorluklara göğsünü her zaman seve seve açan bir militan olarakta yüreklerde taht kuracaktır. Bu zorluklara karşı göğüs gerişinin yanı sıra girdiği her çalışmaya yüreğini yatırarak, yüzlerinde eksilmeyen coşkulu ve sevecen gülümseyişle de bir çekim merkezidir. Buna birde yerinde durmayan, canlı, coşkulu, atılgan, girişimci ve fedakar özelikleri de eklenince o tam bir yoldaşlarının aradığı militan olacaktır.
O önceleri Dersim’in çeşitli sahalarında çalışma yürütecek ve ardından da en zor pratiklerden bilinen Karadeniz Koçgiri hattına açılmayı önererek en zor olana hazır olduğunu da herkese gösterecektir.
Ve 2009 yılında artık Seyit Rıza Dersim bir Karadeniz gerillasıdır. Ve Karadeniz’in birçok alanını arşınlayacak ve halkların devrim umutlarını diri tutmak için tüm gücüyle inandıklarının yoluna yüreğini yatırarak çalışma yürütecektir.
2010 yılı özgürlük hareketi için önemli bir yıldır. Devrim yıllarının yaşandığı yıllardır. Bu yıllarda Seyit Rıza Dersim yine en zorlu pratiklerde gerillacılık yapacak ve dağ dağ dolaşarak Kürt halkının umutlarını karartmaya çalışanlara karşı devrimci halk savaşının ilk pratik adımlarını atarak gerillacılığı daha da ileriye taşıracaktır.
2011 yılı kürt özgürlük hareketi için bir final yılıdır. 2010 yılında yarım kalanları gerçekleştirmek için gecikmiş ve eksik yerine getirilen görevler bu kez 2011 yılında yapılacaktır. Ve bu gecikmiş olupta yerine getirilmesi gereken görevleri yapmak için en önde yine Seyit Rıza Dersim vardır. O küçücük bir birimle aynen nasıl ki Che Guevera Bolivya’da gerillacılık yapmışsa, o da gerillayı Türkiyeleştirmek için yollara düşecektir. Tanımadıkları bir alanda, tanımadıkları bir kitlenin içerisinde, yabancısı oldukları bir coğrafya da çağın tüm teknolojik saldırı güçlerine karşı çıplak bir yürekle ve granit kadar sert bir iradeyle gerillacılık yapacaklardır. Bu kadar güç dengesizlikleri içerisinde sömürgeci güçlere karşı hem eylem yapacak ve hem de tüm Türkiye ortamını alt üst edebileceklerini gösterdikleri eylemler gibi, gerillanın 21. yüzyılda halen nasıl etkili bir özgürlük aracı ve silahı olduğunu herkese göstererek yeniden Che’lere sarılmanın yolunu gösterecektir.
TC’nin tüm askeri, teknolojik, psikolojik özel savaş güçlerinin devreye girdiği, emperyalistlerin tüm gelişmiş teknolojik yardımlarıyla sürdürülen ve binlerce sivil ve askeri gücün katıldığı saldırı operasyonlarına karşı yoldaşlarıyla birlikte direnen Seyit Rıza Dersim 28 Mayıs 2011 tarihinde Kastamonu’da Türk Ordusunun geliştirdiği saldırı operasyonlardan bir tanesinde yaşanan çatışma sonucunda henüz 22 yaşında olan Dersim dağlarının güzel ve yiğit gerillası özgürlük hareketinin şehitler kervanına çok erkenden küçük yaşlarda katılacaktır.
Dolu dolu yaşadığı 7 yıllık gerilla hayatında, onu gören ve tanıyan her gerilla da önemli izler ve derin etkiler bırakan Seyit Rıza Dersim, özgürlük hareketinin büyük fedai savaşçılarından olan tanrıça Zilan’ın şimdiden en iyi takipçilerinden olduğu güneşin berraklığı kadar nettir.
Öyle ki Seyit Rıza Dersim’in şahadeti ardından KCK Yürütme Konseyi Üyesi ve Halk Savunma Merkezi Başkanı Duran Kalkan, “Onu her zaman saygıyla anmalıyız. Bu yeni dönem gerillacılığının sembolü olarak kabul etmek gerekiyor. Yeni dönemin, Devrimci Halk Savaşı dönemi gerillacılığının Agit’i olarak kabul etmek lazım. Görevi ne olursa olsun, sorumluluğu ne olursa olsun; orası önemli değildir. Gerillacılıkta yetkicilik yoktur. Gerillacılık bir ruh, bir tarz, bir kişilik şekillenmesidir. Düşman karşısında özgür, iradeli ve demokratik olarak yaşama ve savaşma biçimidir. Bunu büyük bir cesaret ve özveriyle ortaya çıkardı. Gerçekten de 6. konferansın kararlılık ve iradesinin yeniden oluşmasında gerillacılıkta ısrar ve iddianın bu denli korunmasında büyük bir öncülük görevini yerine getirdi” diyerek, yeni dönem gerillacılığında Seyit Rıza Dersim’in hak ettiği yeri belirtmiştir.
Evet Seyit Rıza Dersim, özgürlük hareketinin Agit’leşen çizgisinin en iyi örnek temsilcilerinden birisi olduğu şimdiden tarihe altın harflerle geçmiştir.
Mücadele arkadaşları