HABER MERKEZİ – 9 Mayıs Dersim’in Pülümür ilçesinde HPG Gerillaları ve Türk ordusu arasında çıkan yoğun çatışmalar sonucunda şehid düşen gerillanın aile ferdleri cenazeyi alırken maruz kaldıkları hukuksuz ve insanlık dışı muameleyi anlattı:
“Türk askeri ve polisi Dersim’de HPG gerillaları ile girdikleri çatışmada; yaşamını yitiren gerillaların cenazelerine ayak basarak poz veriyorlar. Savaş ahlakına uymayan, cenazeye saygısızlık, dini, vicdani, insani ve ahlaki olarak yüz kızartıcı suçlar işliyorlar. Ölü birine bunu yaparak aslında toplumu cezalandırmak istiyorlar. O işkence aslında topluma ve hayatını kaybeden kişinin ailesine yapılmak isteniyor.” Dedi.
‘Cenazeyi aileye vermediler’
Cenazelelerin ailelere verilmesini engellendiğini belirten gerilla ailesi sözlerine şöyle devam etti:
“Türk basınına ve yetkililerin bize verdiği bilgilere göre 9 Mayıs perşembe günü Dersim’de çıkan çatışmada abim ve beş yoldaşı yaşamını yitirdi. Çatışmada; devlet güçleri cenazelere işkence etmekle kalmayıp cenazeyi defnederken, uygulanması gereken dini vecibelerin yerine getirilmesine izin vermedi. Aynı gece yani Perşembe günü beni göz altına aldılar Segbis ile ifademi aldılar Benimle hiç alakası olmayan suçlamalar yaptılar. Perşembe günü abimin şehit olduğunu biliyorlardı söylemediler. Cuma günü karakoldan gelen telefon abimin şehid olduğunu söyledi.
Pazartesi sabah saat 5’te abimin cenazesini almak için yola çıktık. Cenazeyi vermiyorlardı. Geceye kalsın diye bilinçli bir şekilde uğraştırdılar. Akşam saat 6 sularında abimin cenazesini teslim aldık. Adli tıptan eve gelene kadar iki escort araç ile önde ve arkada bizimle gelen polis akrep ve tomaları olduğu halde defalarca kez durdurulduk ve arama adı altında cenazemizin tabutu açılıp cenaze kontrol edildi. Rahat vermiyorlardı.”
Korku dolu anlar yaşadıklarını belirten aile fertleri şöyle devam etti:
“Pazartesi gece 10:30’da cenazeyi eve getirdik. Herhangi bir taşkınlık çıkmasın, cenazeye zarar vermesinler, alıp götürmesinler, eziyet etmesinler, kimseyi incitmesinler diye çabalayıp durduk. Kimsenin slogan atmasına falan izin vermedik. Bir yaşındaki çocuk bile ses çıkarsa cenazeyi kaçırırız, vermeyiz taziyenizi evinizde yapmanıza da izin vermeyiz diyorlardı.”
‘Taziye Kurmamıza İzin Verilmedi’
Dini vecibelerini yerine getirmelerine izin vermediğini dile getiren aile fertleri konuşmasına şöyle devam etti:
“Onay vermediler. Ne selasını okutabildik camiden ne de taziye evlerinde taziye kurabildik. Taziye için herhangi bir yer veya depo kiralamamıza da izin verilmedi. Evin avlusunda dahi yasımızı tutmamıza engel olmaya çalıştılar. Hiçbir şeye izin vermiyorlardı. Halk olarak kendimiz topladığımız paralarımız ile yaptırdığımız taziye evleri ve camiilerde abimin cenaze namazını kılmamıza, dini vecibelerimizi yerine getirmemize izin vermiyorlardı. İmkanları zorlayarak cenazemizi yıkadık. Binbir türlü baskı ve engeller ile gece saat 12 sularında cenazemizi defnettik. Namazını kılmamıza, Yasin okunmasına izin verilmedi. Ailem müslüman olduğu için dini vecibelerini yerine getirmek istedi, fakat sözde müslüman Türk devleti ve onun yeminli katilleri her türlü engeli önümüze koydu. Allahın evi dediğimiz camiler için devletin camisi dediler. İmamlar iktidarın emrinden çıkmıyor. Sözde müslüman olan iktidar ve imamlar kendilerinden olmayan müslüman dâhil hiç kimseyi insan yerine koymuyor. Evin bahçesinde dahi yasımızı tutmamıza engel olmaya çalıştılar. Evin avlusunda sandalye görürsek olay çıkarırız dediler. Ama yine de evin avlusunda taziyemizi kurmaya çalıştık. 3 gün güneşin altında engel ve baskılara rağmen taziyemizi yapmaya çalıştık. Abimin mevlidini okuttuk.”