HABER MERKEZİ
Üniversiteler Türkiye devrimci demokratik hareketi tarihinde öncü bir konuma sahip olmuştur. Bu öncülük rolünün iki temel kaynağından biri gençlik ruhu, diğeri ise ülke genelini ilgilendiren toplumsal sorunlara karşı duyarlılıktır.
Uzun zamandır faşizmin baskısı üniversitelerde etkisini göstermekte, akademisyen ve öğrenciler kovuşturmalara, uzaklaştırmalara, ceza ve tehditlere, saldırılara uğrarken buna karşılık gereken tepki gösterilmemekteydi. ODTÜ Boykotu yaşanan pasifizme karşı devrimci-demokratik bir müdahale olmuş, ayrıca kendi mücadele tarihine yaraşır bir çıkış için zemin oluşturmuştur.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) direnişi üniversitede polis baskısına karşı geliştirilmiş olsa da ülke genelindeki baskıya karşı duruşun da bir ifadesi olmaktadır. Ankara ve Hacettepe gibi diğer birkaç üniversite öğrencileri tarafından desteklenmiş olması da önemlidir. Çünkü ODTÜ eyleminin tüm üniversitelere yayılması tarihi sonuçlar doğurabilir. Bu direniş ülkede hüküm süren faşizmin sonunu getirecek bir dinamizmin gelişmesine ön ayak olabilir.
Bu anlamda ODTÜ Boykotu yalnız kalmamalı, tüm üniversitelerde benzer bir tavırla genel eyleme dönüşmeli ve toplumda da karşılığını bulmalıdır. Orada okuyanlar ve demokrat hocalar bahane arayışında değil hakiki bir demokrasi mücadelesi vermektedir. Demokratik bir düzey geliştiğinde en iyi eğitimi de gerçekleştirecek, ülkenin aydınlık geleceğidirler onlar.
Böylesi bir eylem perspektifi aydınlık bir bilinç ve demokratik zihniyet gerektirir. ODTÜ şahsında bu demokratik zihniyet her fırsatta açığa çıkmıştır; eksik olan şey eylemin genele yayılması ve toplumsal demokrasi talepleriyle buluşmasıdır.
Üniversitelerde devrimci-demokratik mücadeleyi “akademik mücadele” adı altında toplumdan koparmaya çalışan reformist bir eğilim öteden beri vardır. Bu eğilimi teşhir etmek ve doğru mücadele doğrultusunu dayatmak gerekiyor. Mücadeleyi parçalayıcı, zayıflatıcı yaklaşımlara karşı tavır almak en temel demokratik hak ve gerekliliktir.
Üniversitedeki mücadeleyi kampüsle sınırlandırmaya çalışan her yaklaşım yenilmeye mahkumdur. Yenilmez ve sonuç alıcı bir demokrasi mücadelesi toplumla kurduğu bağ ölçüsünde gelişir. Polisin üniversitedeki baskısıyla iktidarın ülke genelindeki baskısı arasında bağ kuramayan bir akıl kampüs içinde bile etkili olamaz. ODTÜ Boykotu bu bilinçle geliştirilmektedir. Henüz işin başından itibaren kendini daraltacak bağlayıcı yaklaşımlara girilmemesi, en geniş katılımın hedeflenmesi, buna göre bir tarz ve üslup kullanılması oldukça yerindedir. Bununla birlikte ülke genelindeki demokrasi mücadelesiyle bağını giderek güçlendirmesi boykota ve demokrasi mücadelesine önü alınamaz büyük bir ivme kazandıracaktır. Aksi halde kendi sınırları içinde kalması ve boğulması gibi bir riskin de olduğunu göz önünde bulundurmak gerekir. Bu nedenle de ODTÜ direnişi sınırlarını aşmayı hedeflemelidir. Demokrasi mücadelesinin sınırları bir mekanla, nicelikle veya çoğunluk katılımıyla da belirlenemez.
Gündemde olan İstanbul seçimleri için yapılan demokrasi tanımlarından ders çıkarılmalıdır çünkü eksikliklerle doludur. Demokrasiyi sadece bir yönetim tarzı, hele ki bir sandık işi olarak algıladıkça toplumsal mücadelede istenilen sonuç alınamaz. Demokrasi toplumsal bir yaşam tarzı olarak ele alınırsa, azınlık-çoğunluk kavramlarıyla izah edilmezse, niceliklerle sınırlandırmadan, sadece yönetim tarzı değil iradeli, özgür, farklılıkları esas alan eşitlikçi bir toplumsal yaşam tarzı olarak görülürse o zaman sınırlandırıcı, parçalayıcı her türlü yaklaşım aşılır ve gerçek zeminine kavuşur. Demokrasinin yeşerdiği toprak toplumdur, toplumsal kültürdür. Buna ters düşen yaklaşımların üniversite direnişleri açısından da sorgulanması gerekir.
Polis baskısına karşı boykot ile Kürt analarına saldıran polise karşı mücadele arasındaki bağı kurmak zor olmasa gerek. Bu eylemin tecrit karşısında da bir anlamı vardır, fakat hiç bağ kurmadan yürütülmeye çalışılması bahsettiğimiz sınırlandırıcı yaklaşımları da beraberinde getirir.
ODTÜ ülkenin devrim ve demokrasi mücadelesinde meşhur boykotlarıyla yer edinmiştir. İlk büyük boykot olan 1968 boykotunda büyük devrimci önder Hüseyin İnan yoldaşın ODTÜ stadyumuna dev harflerle yazdığı DEVRİM yazısını ülkenin devrimine dönüştürecek ruh yeni boykot eylemiyle canlanmıştır. Bizim Doktor Hogır yoldaş “hocam” hitabını çok kullanırdı. ODTÜ’de bu hitap bir geleneğe dönüşmüştür.
Bu ruha katılalım, bu ateşi büyütelim; ilmimizle, fikrimizle, sanatımızla, eylemimizle, ruhumuzla katılalım HOCAM; bu boykotu demokrasinin zaferiyle taçlandıralım!