VİYANA – Mardin Kızıltepe’ye bağlı Yayıklı (Cirdoi) köyünde 1990 yılında dünyaya gelen Sultan Yiğit, ilkokulu doğduğu köyde ortaokulu ise Yatılı Bölge okulunda okudu. “Yatılı Bölge Okulu’nda bizleri askeri bir mantıkla eğitiyorlardı” diyen Yiğit “Bu okulların asimilasyon merkezleri olduğunu o zamanlar kavrayamıyordum ancak şimdi dönüp baktığımda o gerçeği çok iyi görüyorum” diye belirtti. “Okulda ve yurtta bizlere Kürtçe konuşmak yasaktı. Dilimizden, kültürümüzden koparılarak Türkleştirilmek isteniyorduk ve bunun için bu merkezler seçilmişti” diyen Yiğit ortaokul bittikten sonra çalışma hayatına atıldı.
19 yaşında tutuklandı
İstanbul’a çalışmaya giden Yiğit, orada bir tekstil fabrikasında işe başladı. Fabrikada çalıştığı yıllarda Kürt Özgürlük Hareketi ile tanışan Yiğit bir süre sonra DTP’nin gençlik çalışmalarına katıldı. 2009 yılında kaldığı eve yapılan baskınla gözaltına alındı ve tutuklandı. Metris Cezaevi’nde 20 gün hücrede tutulduktan sonra, Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Cezaevi’ne konuldu. “Burası sıradan bir cezaevi değildi, izolasyon içerisinde izolasyon olan bir yerdi” diyen Sultan, “Bu gibi merkezlerde devrimci tutsakların iradesi teslim alınmak isteniyordu” diye ekledi.
2012 açlık grevindeydi
Devletin bu işkence merkezlerinin kendileri tarafından birer okula dönüştürüldüğünü belirten Yiğit “Zindana girmeden önce harekete duygusal yaklaşıyordum ancak cezaevi süreci, Önderliği ve Hareketi gerçek anlamda tanımam için bir fırsat oldu, hareketin ideolojisini orada kavradım” diye konuştu.
Cezaevi süreci boyunca defalarca açlık grevilerine katılan Sultan Yiğit, 2012 yılında Kürt Halk Önderi Öcalan’a yönelik tecride son verilmesi talebiyle yapılan ve 68 gün süren direnişte de yerini aldı.
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2012 yılında “örgüt üyesi olmak” ve “örgüt adına eylem yapmak” gibi gerekçelerle 24 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ancak Yargıtay cezayı az buldu ve ağırlaştırılmış müebbete çevrilmesi için dosyayı geri gönderdi.
Kobanê’den sonra 2. tutsaklık
2013 yılında tahliye olan Yiğit, tahliye olduktan kısa bir süre sonra ‘asker kaçağı’ olduğu gerekçesi ile evine yapılan baskınla gözaltına alındı ve askere gönderildi. Kulağındaki rahatsızlık nedeniyle “çürük raporu” aldı. Daha sonra Mardin siyasal çalışmalarda yer alan Yiğit, 6-8 Ekim Kobanê Serhildanı sonrası tekrar tutuklanarak Mardin E Tipi Cezaevi’ne gönderildi. Beş aylık tutukluluk ardından tahliye oldu.
İltica süreci devam ediyor
Mardin’de siyasal mücadelesine kaldığı yerden devam etti ancak hakkında devam eden davalar nedeniyle yurt dışına gelmek zorunda kaldı. Avusturya’ya gelen Yiğit’in iltica başvurusu süreci devam ediyor.
Karar vermek zor olmadı
Yiğit, açlık grevi eylemine nasıl başladığını ise şu sözlerle dile getirdi: “Leyla Güven’in açlık grevi karşısında devlet bir adım atacağına dair herhangi bir işaret dahi vermiyordu. Önderliğimize uygulanan insanlık dışı tecritin ortadan kalkması için direnmekten başka bir seçenek yoktu ve direnişin yolunu da Leyla Güven öncülüğünde açlık grevi eylemcileri bize göstermişti. Geriye sadece karar vermek kalıyordu. Bu süreçte direnişin bir parçası mı olacaktım yoksa uzaktan izleyecek miydim? Bu iki seçenek arasında benim için karar vermek zor olmadı ve direnişi seçtim. Önderliğimize uygulanan tecrit tamamen sona erinceye kadar direnişimiz devam edecek.İlk günkü kararlılıkla eylemimizi sürdürüyoruz.”
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile bazı görüşmeler olsa da bunun henüz tecridin kırıldığı anlamına gelmediğini belirten Yiğit, “Direnişin gün geçtikçe büyüdüğünü gören Devlet İmralı’da bir iki görüşme yapılmasına izin vermiştir ancak bu tecritin kırıldığı anlamına gelmiyor” dedi.
Son olarak annelerin direnişinin gençler tarafından sahiplenilmesini gerektiğini vurgulayan Sultan Yiğit, “Kürdistan gençliği her zaman öncü rolünü oynamıştır bu süreçte de rolünü oynamalıdır” mesajı verdi.
Kaynak: Yeni Özgür Politika