Tutsakların açıklaması şöyle
“Leyla Güven yoldaş derin yurtseverlik ve demokratlık bilinciyle Önder Apo üzerindeki tecridin Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürdistan’ın özgürleşmesinin önünde en önemli engel olduğunu görerek 8 Kasım tarihinde tecridin kırılması için süresiz-dönüşümsüz açlık grevi başlatmıştır. Uzun bir süredir tecridin kaldırılması konusunda bir arayış içinde olan biz pkk ve pajk lı tutsaklar 27 Kasım’da tüm zindanlar olarak süresiz dönüşümlü açlık grevi eylemini başlatarak zindanlarda mutlak tecridin kaldırılmasına dönük kararlılığımızı ortaya koyduk. 16 Aralık tarihinde başlattığımız süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemine 343 arkadaşla devam ederken 1 Mart tarihinde ise 2892 arkadaşın dahiliyetiyle süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemini kararlı bir şekilde sürdürdük.30 Nisan’da 15 arkadaş 10 Mayıs’ta 15 arkadaş olmak üzere toplam 30 arkadaş ile ölüm orucu eylemine başlanıldı. Bu eylemlerimizle tecritle yan yana yaşamak istemediğimizi ortaya koyduk. Gelinen aşamada Faşizmi yıkalım tecridi kıralım hamlemizi büyük bir kararlılıkla sürdürürken şehitlerimizle yaptığımız sözleşmeye baglılık gereği direnişin ölçüsünü büyütmek ve başarmak kaçınılmaz bir görev olarak karşımızda durmaktaydı. Özellikle direniş hamlemizin ilk şehitleri olan zülküf,ayten,medya,mahsun,zehra,yonca,siraç, ve uğur yoldaşların fedai eylemleri bizlere daha büyük sorumluluklar yüklemiştir. Bir kez daha özgürlüğe ve hakikate adanmış kahraman şehitlerimizi anıyoruz ve anılarına her daim bağlı kalacağımızın sözünü veriyoruz.
Tecridi kırma eylemlerimiz Kürdistan’ın 4 parçası ve yurt dışındaki Kürt halkı tarafından sahiplenildi. Türkiye’deki demokrasi güçleri, insan hakları ve hukuk örgütleri ve dünyanın her yerindeki demokrasi güçleri, aydınlar, yazarlar ve insan hakları kuruluşları direnişimize önemli destekler sundular. Direnişin yaygınlığı ve desteğin büyüklüğüyle eylemimiz ve taleplerimiz dünyanın en haklı, en meşru ve kabul edilebilir eylem ve talepleri haline geldi. Tecride karşı mücadele bir demokrasi ve özgürlük mücadelesi olarak tecridi savunulamaz hale getirdi. Öte yandan Avrupa’da ve dünyada halkımız ve demokrasi güçleri zindanlarda insan haklarını gözetmekle sorumlu kurum olan CPT üzerinde de ciddi bir baskı kurdular. Avrupa Konseyi’ni ve CPT’yi İmralı’daki tecride karşı tutum almaya çağırdılar.
Kürt halkının iradesi ve vicdanı olan Beyaz Tülbentli Kürt analarının aylardır yürüttükleri mücadele de tecridi tüm insanlığın vicdanında mahkum etti ve tümüyle olmasa da tecridin kırılmasında büyük rol oynadı.
Görkemli direnişlerimiz sonucu Önderliğimize dönük uygulanan gayri hukuki yaklaşımlar aşıldı ve önderliğimizle avukat görüşmesi yaptırıldı. Önder Apo bu görüşmede toplumsal uzlaşma, demokratik müzakere ve onurlu barış doğrultusunda Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü konusundaki demokratik siyasi iradesini bir kez daha ortaya koydu. Türkiye’nin demokratikleşmesi ve onurlu barış konusunda Önder Apo’nun rolünün belirleyici olduğu bir kez daha görülmüştür. Tecridin tümden kalkması Türkiye’nin demokratikleşerek Kürt sorunu başta olmak üzere Türkiye’nin tüm demokratikleşme sorunlarının çözülmesi açısından önemli olduğu kuşku götürmez bir gerçekliktir. . Bu açıdan tecridin kaldırılması, Önder Apo’nun özgür yaşar ve çalışır hale gelmesi sadece bizlerin ve Kürt halkının değil, başta Türkiye halkları ve demokrasi güçleri olmak üzere Ortadoğu ve dünyadaki demokrasi güçlerini de ilgilendiren temel bir mesele olduğu aynı zamanda bir sorumluluk yüklediği anlaşılmalıdır.
Önder Apo’yla görüşme ve 7 maddelik demokratik müzakere ve onurlu barış çağrısı bizler açısından heyecan verici olmuştur. Önder Apo 2 Mayıs görüşmesinde eylemlerin ölüm noktasına getirilmemesi gerektiğini belirtmiştir. Ancak bu görüşme bir defalık olduğundan bizim açımızdan tecridin kalktığı anlamına gelmemiştir. Bu açıdan bizler pkk ve pajk lı tutsaklar olarak önderliğimizin üzerindeki agırlaştırılmış tecridin kaldırılması ,avukat ve ailelere uygulanan görüşme yasağının tümden kaldırılması gerektiğini belirtmiş ve bu çerçevede eylemlerimizi sürdürme kararına varmıştık. Bu kararımızdan sonra adalet bakanı İmralı’daki avukat yasağının ortadan kalktığını açıkladı. Buna karşı ailelerimiz, avukatlarımız, insan hakları örgütleri, barolar ve tüm demokrasi güçleri hukuki olmayan bu yasağın fiili olarak tümden kalktığının da ortaya konulması konusunda çağrılarını yenilediler.
Bu ortamda Önder Apo avukatlarıyla yeniden görüştürülmüştür. Adalet bakanının yasağın kalktığını söylemesinden sonra bu görüşmenin yaptırılması önemlidir. Önder Apo bu görüşmede bizler ve tüm tecridi kırma eylemcilerine çağrı yapmış ve eylemlerin bırakılmasını istemiştir. Tecridin haksız, gayri meşru ve hukuk dışı olduğunun yaygın kabul gördüğü bu ortamda Önder Apo’nun eylemlerin sonlandırılmasını istemesi anlamlı ve bizler için yerine getirilmesi gereken bir sorumluluk olmaktadır.
Bu nedenle Önder Apo’nun çağrısı doğrultusunda bizler PKK ve PAJK’lı tutsaklar olarak süresiz dönüşümsüz açlık grevi ve ölüm orucu eylemlerimizi sonlandırıyoruz.
Tecride karşı direnişimizde bu mücadelemize en büyük desteği veren tutsak analarına ve barış annelerine saygılarımızı iletiyor, gösterdikleri direnişten onur duyduğumuzu, tüm yaşamımızda onlara layık olmaya çalışacağımızın sözünü veriyor, hepsinin ellerinden hürmetle öpüyoruz.
Direnişimize destek veren halkımıza, Türkiye halklarına, demokrasi güçlerine, insan hakları örgütlerine, hukuk kurumları ve barolara, sivil toplum kuruluşlarına, tüm siyasi çevrelere ve dünyanın her tarafında destek veren demokrasi güçleri ve aydınlarına teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Önder Apo’yla görüşmeler olmuştur, yasakların kalktığını bizzat adalet bakanı açıklamıştır. Bundan sonra sorumluluk demokrasi güçlerine, insan hakları ve hukuk örgütlerine düşmektedir. Avukatların ve ailelerin sürekli görüşme yapmasını takip etmelidirler. Bu konuda yeni yasaklar ortaya çıktığında bu uygulamaların hukuksuz olduğunu ve yasakların olamayacağını, bizzat adalet bakanının belirttiğini vurgulayıp bu uygulamalara karşı mücadele etmelidirler.
Bu süreçte demokratikleşme ile tecride karşı mücadele arasındaki bağ çok iyi görülmüştür. Bu açıdan bundan sonra uygulanacak tecride karşı Türkiye halkları ve demokrasi güçleri Kürt halkıyla birlikte mücadele vermelidir.
Halkımız da bizler de artık Önder Apo üzerindeki tecritle yan yana yaşamak istemiyoruz. Önder Apo üzerindeki tecrit halkımıza ve demokrasi güçlerine zulüm ve baskı olarak uygulanmaktadır. Bu açıdan dün olduğu gibi bundan sonra da uygulanan tecride karşı sessiz kalmayacağımız açıktır. Tecrit aynı zamanda halkımıza tecrit, baskı ve zulüm olduğundan dolayı halkımıza yönelik uygulanan tecrit, baskı ve zulme karşı her yerde direneceğimiz gibi zindanlarda da direneceğimiz tartışmasız bir gerçekliktir.
Önder Apo’ya bağlılığımızı ve saygılarımızı bir daha vurguluyor, ruhen bedenen ve zihnen güçlü olacağımızı aynı zamnada yeterli yoğunluk ve iradeyle eşlik edeceğimizi belirtiyoruz. Her daim Önderliğimizin yaşam ve mücadele çizgisinde yürüyeceğimizin sözünü veriyoruz.”