HABER MERKEZİ – AKP-MHP faşist iktidarı, eril zihniyetlerini sürdürmek için bir bütünüyle çöküşe geçtiği halde özel savaş politikalrıyla TSK içerisindeki asker ölümlerini gizlemeye çalışmaktadır. Asıl biten kendileri ve faşist zihniyetleriyken binbir kılıfa giydirdikleri manipüle ve dezenforme haberlerle halkı gaflet çarşafına sarmalamak istemektedirler. Ancak bilinmesi gereken asıl gerçeklik, gerilla karşısında askeri zafer kazanamayın TSK’nın başaşağı giderek büyük bir yenilgi yaşamasıdır.
Son birkaç yıldır 2.500 bine aşkın asker, özel harekatçı ve polis yaşanan çatışmalarda öldürüldü. Bu rakam Türkiye toplumunun hem içinde bizzat unsuru olduğu hem de karşı karşıya kaldığı büyük yalan organizasyonunu ve bu organizasyonun faşist karakterini gözler önüne seriyor.
Bu rakam Türkiye gibi NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip olduğunu söyleyen bir güç için muhakkak ki bir hezimet! Ama bu rakam konjönktürel olarak daha ağır sonuçları içeriyor. Bir kere 2018-2019 yılı başta Erdoğan ve onun İçişlerinde sözcülüğüne soyunan Süleyman soylu için daha derin anlamlar taşıyor. PKK’nin bitmek üzere olduğu, gerillanın kaçacak delik aradığı, inlerinin her gün tonlarca ağırlıkta ağır bombardımanlarla imha edildiği, örgüte katılımların durdurulduğu her gün renk renk listelerde başlarına ödül konmuş örgüt yöneticilerinin imha edildiği ve bunun için tarihte görülmemiş bir biçimde topyekün olarak tüm devlet imkanlarının kullanıldığı, milyarlarca dolar ekonomik bütçelerin ayrıldığı bir süreçte iki bin kayıp! Bu reel durum her şeyden önce savaşın yol açtığı sonuçların hiç de basına yansıdığı gibi yürümediğini gösteriyor.
HPG Basın İrtibat Merkezi’nin (HPG-BİM) açıklamalarıyla 2017 savaş bilançosunda, sadece Şemzinan alananında yapılan eylemlerde 67 JÖH elemanı öldürüldüğü belirtilmişti. Toplamda Temmuz-Aralık ayı arassında yapılan eylemlerde ise 1.532 bin üst rütbeli asker öldürüldüğü açıklanmıştı.
Yılın başında iddialı konuşan AKP’nin içişleri bakanı Soylu, ‘Nisan ayına kadar kimse PKK’nin adını ağzına bile alamaycak’ demişti. AKP’lilerin bu sözlerinin ardından Türk ordusunun işgal operasyonlarında artışlar gözlendi. Savaş uçakları, tank, top ve binlerce askerin katıldığı operasyonların bazıları günlerce, bazı operaysonlar da aylarca sürdü. Türk ordusu kimi zaman da sınır ötesi operasyonlara girişmek istedi. Gerçekleşen her işgal operasyonuna karşı gerilla da aktif eylemlerle cevap verdi. Türk ordusu bırakalım gerillayı bitirmeyi, gerilla karşısında ağır darbe almaktan kurtulamadı.
Tüm yıl boyunca gerçekleşen gerilla eylemlerinin sonuçlarına baktığımızda AKP’lilerin söylediği sözlerin özel savaş propagandasından öteye bir şey olmadığı anlaşıldı. Türk ordusu ne kadar teknik silah ve güç kullansa da PKK gerillasında darbe yemekten kurtulamadılar.
2 bin gibi bir rakamı gizlemeye, hiçbir değeri yokmuşçasına hasır altı hale getirmeye kudret bir yalan organizasyonu ve onun ardında zor ve korku aygıtı olarak faşist bir devlet söz konusu. Ama bu rakamlar PKK ile yürütülen savaşta geçtiğimiz yıllara göre önemli bir düzey ifade ettiği gerçeğini değiştirmiyor. Erdoğan’ın bizzat üzerinde durduğu özel savaş basını ve örgütlenmiş büyük yalan teşkilatı bu sonucu doğurdu. AKP savaşın sonuçlarının topluma ulaşmasını engelledi. Toplumu bu bakımıyla aldattı. Tüm bunları yaparken Rojava’da yaşanan gelişmeleri öne çıkararak içerde yaşadığı ağır darbeleri güncel itibariyle gizlemeyi başardı. Ancak yıl sonuna gelince HPG’nin açıklamış olduğu bu bilanço gerçekleri tüm çıplaklığıyla bir kez daha gözler önüne serdi. Bu anlamıyla HPG bilançoları yürütülen psikolojik savaşı ve maskelenmiş yalanları deşifre etti. Ama daha şimdiden akılları zorlayan, büyük bir hezimeti başarıya çevirme operasyonuna hayret kalıyor insan.
Çağın en büyük faşisti ve yalancısı olarak Erdoğan ve onun rejiminin inşa ettiği bu yalan operasyonu onur ve şerefine vurulan ağır bir darbeyle alıklaştırdığı milyonları nasıl da içine alıyor, kendi yalanının yalancı tanığı nasıl yapıyor?
Ölen askerlerin ailesinden başlayıp, ölen askerin komşularına, yakın çevresine, bu cenazeleri inceleyen savcılığından tut, bunun cenazesini yıkayan din adamına, gizli cenaze törenleri tertipleyen belediyelerinden tut, ölüm işlemlerinin muhatabı olan tüm devlet kurumlarına, ordunun bu ölüm tekmilini taşıyan tüm mekanizmalarından tut, mevzi arkadaşlarına, milletvekilinden tut bakanına, “bu kayıplar nerede, görüntüleri yansıyan ölen askerler nerede” diye kavgaya tutuşmak yerine vatanseverlik gibi yansıtılan sahte bir sinmişlikle köşesine çekilen muhalefete, bu bilgilere gözünü ve aklını kapayan muhabirinden tut haber müdürüne ve basın patronlarına kadar yüzbinlerin içinde olduğu büyük bir yalan operasyonu.
Aksi takdirde 2018 yılı içinde gerçekleşen gerilla eylemlerinde ölen 2 bin üzerindeki özel harekatçı, asker ve polis, 2 bin gibi bir kayıp hangi ustalıkla gizlenebilir, hangi kılıfa sığdırılabilir?
Son zamanlarda Güney ve Bakur Kürdistanında gerçekleşen eylemlerde öldürülenler üst düzey rütbeli askerler olup, daha öncesinde kendilerine ve ailelerine çeşitli sözleşmeler imzalatılmış kişilerdir. Burdan da anlaşılacağı üzere TC ordusu yok oluşun eşiğine gelmiştir. Yakın tarihimizde de aralıksız her gün onlarca kayıp veren TC ordusu psikolojik savaş yöntemleriyle ayakta kalmaya çalışmaktadır. Fakat bu da gerillanın geliştirdiği yöntemler ve eylem tarzıyla büyük oranda boşa çıkartılmıştır. Bilinmelidir ki Türk devleti NATO’nun bütün imkanlarını, teknik donanımını kullansa da, siyasal ve ekonomik olarak bütün örgütlenmesini savaşa göre yapsa da, gerilla karşısında başarılı olamadı, olamıyor ve olmayacak.
Militan RÊHAT/Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi