HABER MERKEZİ
Şehre Koşma İhanetine Bulaşmayan Çok Az Kürt Vardır
Apocu kültür, insan olarak en iyiyi, doğruyu ve güzeli inşa edebilecek aklı ve iradeyi sergilediği oranda tarihsel toplumdaki demokratik uygarlık güçlerinin yaşamında belirgin olan tarıma dayalı, demokratik, ahlaki ve politik toplumu esas almaktır. Önderliğimiz yarattığı bunca değere rağmen özeleştiri verirken köyden çıkışını, anne-babasına kapitalist modernite sınırlarında ele almayı, vurduğu hayvanlardan özür dilemeyi ilk sıralara koymaktadır. Bunlar kesinlikle Apocu kültürü yaşama iddiasında olan her bireyin an an sorgulaması gereken noktalardır. Şehre koşan kişilik derken Enkidu örneğini defalarca verdi Önderlik. Kendine, toplumuna, kendi varoluşuna, xwebûn olma durumuna ihanet anlamına gelen şehre koşma ihanetine bulaşmayan çok az Kürt vardır. Ve hala da oryantalizmin etkisi kadar iç oryantalizmlerin etkisi hâkimdir. Kendine dahi batıdan bakan bir havanın hâkim olduğu kişilikler az değildir. Çoğu zaman arkadaşlarımız da bu bakış açısını yansıtmaktadırlar. Bunlar kesinlikle aşılması gereken gerilikler olmaktadır. Apocu kültür doğuya yeni bir bakış açısı getirir. Oryantalizmi kesinlikle kabul etmez.
Şehirde ne vardır, şehirde parlak ışıklar, fazlasıyla metalaşmış kişilikler, sistemin mekanik birer parçası olmuş insan kopyaları, birbirinin aynı olmak ya da birbirine benzemek için yarışan insanlar, hatta yediği ekmeğin nasıl kendi sofrasına geldiğini bilemeyecek kadar insanlığından uzaklaştırılmış kişilikler vardır. Şehre koşan kişiliklerle, erkek egemenliğiyle, hukuk sistemine sırtını dayayarak, insan özgürlüğü için her anını ve her zerre enerjisini vermeyerek Apocu kültür inşa edilemez. Şehirde komşusunun öldüğünü günlerce sonra rahatsız olduğu kokuları polise haber vererek anlayan insan müsveddeleri vardır. Şehirde tekniğin, uyuşturucunun ve narkoz etkisi yapan çarpık cinselliğin esir aldığı bir gençlik vardır. Şehirde emek bilincinden kopanlar kadar işsizler ordusu, işsizler ordusu kadar çalışıp da emeğinin karşılığını alamayan yoksulluklar vardır. Bu yoksullukların kökeninde ise köy tarım yaşamından kopuş vardır. En büyük fakirlik köy tarım yaşamından kopmakla gerçekleşmektedir. Bundandır Önderliğimiz zindan çıkış koşulları olursa yapacağı işlerini anlatırken Zerdeştin ziraat tutkusuyla yaratacağı dünyayı anlatmaktadır. Bunlar hayal değildir. Bunlar fazlasıyla somuttur ve kapitalist sistemin yıkadığı beyinlerce geri görülen, ilkel görülen yaşamlardır.
Apocu olma iddiasında olanlar algılarını uygarlıktan koparmalı, demokratik uygarlık ekseninde düşünebilmeli, duyumsayabilmelidir. Demokratik uygarlık çerçevesinde, demokratik ulus, demokratik özerklik, demokratik modernite kavramlarını derinliğine anlamalıdır. Devletsiz düşünebilmektir, devlet iktidarlarının insanlık karşıtı olduğunun bilincini hiçbir zaman unutmadan, toplumsallığın yaşayabileceği tek tarzın demokratik öz yönetim olduğu bilincini yaşatmak, Apocu kültürün temel yaşam biçimlerindendir. Demokrasiyi devlet içinde bir rejim gibi değil, yaşamın temelini oluşturan bir yaşam biçimi olarak düşünmek gerekiyor. Bir yaşam sistemi olduğu kadar kişilikte somutlaştıracak bir yaşam biçimi olarak düşünmek gerekiyor. Demokratik ulus projesi, buna bağlı olarak demokratik özerklik projesi aslında Önderlik mücadelesinin geldiği bir düzey olarak kendini gerçekleştiren Önderlik olmaktadır. Demokratik ulus Önderlik gerçeğinin zihniyet durumuyken demokratik özerklik de onun bedenleşmesi, somutlaşması görünür olması demektir. Bu anlamda her birey kendinde hem zihniyet hem de bedenleşmeyi yaratma sorumluluğundadır.
Apocu Kültür, Komünal Demokratik Değerlerle Yaşamaktır
İmkânsızlıklar Apocu kültür için geri çeken bir unsur değildir. Yaratılan bunca devrim değeri vardır. Tüm devrim değerleri topluma mal edilmiştir. Bunca imkân içinde imkânsızlıktan söz etmek Apocu kültüre hakaret etmek demektir. Zaten Önderliğimizin kendisi de işlerini anlatırken Nuh’un gemisinden çıkmışçasına işlerine başlayacağını anlatırken, hiçbir imkânsızlığın yeni yaşamı yaratma önünde engel olamayacağını anlatmaktadır. Önderlik maneviyat arayışındaydı. Maneviyat arayışında yaratıma yöneldiği zaman kendi yeni anlamlarına denk maneviyatla birlikte maddiyat yarattı. Apoculuk da bunu gerektirir. Apocu kültür, komünal demokratik değerlerle yaşamak, kendi somutunda o değerleri yaşatmak ve çoğaltmaktır. Çünkü toplumun yeniden canlanması, yeni bir yaşam anlayışıyla ruh kazanmasıdır.
Apocu kültür yaşamın her anını değer yaratma mücadele olarak yaşamaktır. Bunun örneğini Önderliğimizin ilk arkadaşlarında çok net görebilmekteyiz. Haki arkadaşın değer yaratma anlayışı, şahadetinden sonra dahi etkisini göstermeye devam etmiştir. Yine şehitler gerçeğinde somutlaşan bu özellik bugün de somut olarak görülmektedir. Bunu yaşarken yapmanın mücadelesini vermek yeni sistemi yaratmanın, Apocu kültürü yaşamsallaştırmanın da bir yöntemidir. Emek vermek, emek vererek değer yaratmak ve kendini yaratarak kendini değer haline getirmek Apocu kültürün temel ilkelerinden biridir. Önderliğin çocukluk yıllarından rengini alan bu ilke, İmralı sürecindeki direnişle anlam sıçraması yaşamaktadır. Özellikle Önderliğimizin Özgürlük Sosyolojisi adlı savunmayı yazarken dile getirdikleri önemlidir. Kalem yasağına karşı tavrı, ulaştığı düşünce düzeyini derinleştirmek şeklinde olmuştur. Ki kalem yasağı denen şey, bir işkence biçimidir. Bu işkenceyi bugün okuyarak tüm zihniyet yapılanmamızı sorguladığımız ve kendimizi, toplumumuzu özgür yaşamının yöntem arayışını yaratmaya çalıştığımız temel kaynak kitabımız olan özgürlük sosyolojisini derinleştirme yönünde ters çevirmek bir kutsallık yaratmaktır. Bu aynı zamanda Önderlikteki tarz, tempo ve yöntem gerçeğini ortaya koymaktadır. Bunu başarabilecek başka insan örneği yoktur. Ve Önderliğimizin başardığı bu devrimsel adımların her biri Apocu kültürün yoğrulduğu, yaratıldığı hamurdur.
Apoculuğun Yaratıma Yönelmesi, Yürekle İlintilidir
Sevmek emek vermeyi gerektirir. İnsan severse emek verir. Bir insanı, bir sanat dalını, bir bitkiyi ya da başka şeyler. Sevgi varsa ve gerçek olma iddiasındaysa emeği şart kılar. İnsan ülkesini severse ülkesine emek verir. En çok ülkesine emek verir. Çünkü ülkesinde sadece kendisi değil, yüz binlerce insan yaşayacaktır. Dahası ülkesinde insanların dışında emeğin nicelleştirilmesiyle ölçülemeyecek değerler vardır ve bu ülkesine emek vermek bu değerleri yüceltmek ve yaşatmaktır. Bu anlamda Apoculuk toprağı sevmeyi insan olmanın temel şartı bilir. Önderliğimiz her ot kendi kökleri üzerinde yeşerir derken toprağımıza saldığımız köklerimize bizleri yöneltmekte, arayış ve sevgi geliştirmeye çalışmaktadır. Bu anlamda köklerinin hangi toprakta ve hangi iklimde en güzel ürünler vereceğini bilmek özgür varlığın temel şartlarındandır.
Toprağıyla birlikte değerleri, halkı, yoldaşlarını ve özgürlüğü sevmeyi gerektirir. Hele hele yaşamı Yaşamı uğruna ölecek kadar sevmeyi gerektirir. Ki tüm hakiki sevmelerin kökeninde emek vardır. Önderliğimiz kendini yaratma mücadelesine duygular savaşımı adını verdi ve yüreğini şelalelere benzetti. Su akışındaki doğallık, esneklik ve kalıplara girmeme bir anlamda duyguların profesyonelleşmemesidir. Önderliğimizin çocuk yaşlarındaki duyguları İmralı sürecindeki duygularına paraleldir. Bu duyguların sistem içileşmemesi, profesyonelleşmemesidir. Doğaya, topluma evrene karşı hissedilenler aslında insanın duygularını ortaya koymaktadır.
Doğa ile kendimiz arasındaki ilişki, enerji akımı ya da kimi zaman adını koyamadığımız hisler, duygularımıza dair düşünceler verir bize. Bir ağacı yoldaşı bilip sımsıkı sarılmayı istemek duyguların kabarması değil midir? Doğaya karşı yüreğimizde ne kadar yer ayırabiliyoruz? Kürdistan insanları tabi ki doğadan çok kopmuş, doğanın uzağına düşmüş değildir. Ama içinde bulunduğumuz, birlikte yaşadığımız doğaya canlı olduğu bilinciyle bakmak, onlarla birlikte yaşadığımız düşüncesini benliğimizin derinliklerinde hissetmek esas olmaktadır.
Hisler bizde duyarlılığını büyük oranda yitirmiş durumdadır. Apoculuk insanı kendiliğiyle birlikte kendi hisleriyle de buluşturma iddiasındadır. Önderliğimiz babasının Ona söylediği sigara kâğıdı deneyimini çok örnek vermektedir. Yunus Emre eğitilirken Ondan kulağını toprağa koyduğunda karıncanın ayak seslerini, oldukça uzak bir mesafeden duyana kadar çalışması istenmiş. Bu doğanın sesini dinlemek, anlamak ve kendinin bir evren parçası olduğu bilincini derinden yaşamakla bağlantılıdır. Bu bir sınavdır. Kendini evrenle birlikte vareden insanın sınavıdır. Önderliğimiz de bu anlamda duyarlılığı geliştirmek için büyük mücadeleler vermiştir. Özellikle gerilla mücadelesi için çözümlemelerinde bu konuyu çokça dile getirmiştir. Doğayla insan ilişkisinin geliştirilmesi, sezgisel yanımızın duyarlılığının derinleştirilmesi, doğayla insan arasındaki yarılmanın kesinlikle doğal ortamdaki mücadele yıllarımızda ortadan kaldırılması çabası, Önderliğin esas aldığı noktalardan bir diğeriydi.
Apocu kültür estetik anlamda da insanı en güzel düşüncelere, davranışlara, duygulanımlara ve yaratımlara layık görür. Önderliğimizin arayışçılığı anlam arayışı, özgürlük arayışı, kök arayışı, ülke arayışı, uygarlığın dokunmadığı ve özgür yaşayacağı bir karış toprak arayışı, kendilik arayışı, güzellik arayışı ve kendisi olarak toplumuyla birlikte varolma arayışının birleşmesinden oluşan bir hakikat arayışçılığıydı. Güzelleşmenin davranış güzelliğiyle, insan ilişkilerindeki güzel yaratımlarla, yaratılacak yeni özgür ruhun güzelliğiyle ve biçim güzelliğiyle tamamlanmasıyla gerçekleşebileceğine, bütünlüğün uyumunun başlıbaşına bir güzellik getireceğine inanarak bir estetik anlayış yaratmıştır Önderliğimiz. Halk değerlerinde zaten bir sıcakkanlılık anlayışı vardır ve halkın temel güzellik anlayışına yerleşmektedir. Burada paylaşım, uyum, kendine dair özgün bir renginin olması, arı yürekli olma, yüreğini kirletmemiş olma, bilinç düzeyi, çağı anlama düzeyi ve daha birçok Apocu özellik birleşerek temel bir cazibe oluşturmaktadır. Ve bu çerçevede, Apocu kültürün güzellik anlayışı, hakikat bütünlüğüyle birlikte oluşmakta ve ancak bu şekilde Apocular halkın gönlünde yer edinmektedir.
Hakikat Yoldaşlığı
Apocu kültür Önderliğin bir ömrün her anına sığdırdığı arayış sonucu bulduğu hakikati yaşamsallaştırmanın an be an çabasıyla kendini gerçekleştirebilir. Hakikat demek hak demektir. Hak olmazsa hakikat olmaz. Bundan dolayı hakikat sözcüğünü dahi dile getirirken hak ve adalet kavramlarını akıldan çıkarmamak ve adaleti esas almanın hakikat yaratma yolunda bir adım ilerlemek olduğunu bilmek gerekir. Hakikati bilmeyen hakikat yoldaşlığını hiç bilmez. Önderlikle arkadaş olmanın ilk koşulu, merkezi uygarlığı aşarak demokratik uygarlığı düşünebilmek ve inşa çabasına girişmektir. Hem sistemi yaşayıp hem Önderlikle arkadaş olunmaz. Apoculuğun karşısında savaştığı sistemi yaşayarak Apocu olunmaz. Bu bir anlamda hem tanrıça hem fahişe olmanın mümkünsüzlüğü gibidir. Arkadaşlık ahlakı kişide özgür toplum yaratmakla özdeş olmalıdır. Ve bunun en güzel anlatımını da Önderliğimiz yapmaktadır:
Yoldaşlık ilişkilerini iyi kavramak gerekir. Yoldaşlık ilişkileri toplumsal ilişkilerin özünü yansıtır veya yansıtmak durumundadır. Tarihsel toplumu olduğu kadar geleceğin toplumunu da yansıtır. Esas olarak ideolojik ilişkilerdir; ideolojinin açığa vurduğu ve ortaya çıkmasına yol açtığı hakikat ilişkileridir. İki yoldaşın birliği bu anlamda sadece ideolojik birlik olmayıp, ideolojik kapasitenin yol açtığı hakikat birliği olarak yaşanmak durumundadır. İki yoldaş eğer gerçekten yoldaşlık sırrına erip birlik olmuşlarsa, bunu hakikatin güçlü temsili olarak kavramak gerekir. Yoldaşların yoldaşı olmak, temsil edilen hakikatten pay almak demektir. Bunun dışında boşuna yoldaş tanımı aramamak gerekir. Büyük hakikat derdi olmayanların yola girmemeleri gerekir. Basit hevesler, güdüler ve çıkarların peşinde olanlar asla yoldaş olamazlar. Bunlarla yoldaşlık yapılamaz. Kör inançların, fanatik duyguların meczubu gibi olanlar da yoldaş olamaz. Hele hele karı-koca ideolojisini aşmamış, basit eril-dişil ilişkisini kırıp zihniyet dünyasını özgürleştirememiş olanlar yoldaşlıktan dem vurmamalı ve bu yola girmeye boşuna heves etmemelidir. Yoldaşlık ilişkisi para, mal, mülkiyet, karılık-kocalık, tüketim eşyalarına heveslilik, nefsinin peşinde koşmak, iktidar derdine düşmek, kör cesaret veya korkuya kapılmak vb. gibi hakikat yolcusu olmaktan ve temsil edici kimliğine varmaktan alıkoyucu her türlü ilişki, düşünce, söylem ve eylemden uzak tutulmalıdır. Bu yönlü tehlikelere başarıyla karşı koymalı; aynı zamanda büyük hakikatleri her koşul altında söylemleştirecek ve eylemleştirecek ideolojik, politik, ahlâki ve örgütsel donanımla yüklü olmalıdır. Birleşilmesi, birlik olunması düşünülen parti ancak bu kapsamdaki yoldaşlık ilişkileriyle gerçekleştirilebilir. Tarihsel toplumun ve geleceğinin sözcüsü ve iradesi olabilir. PKK de ancak bu ölçülerdeki yoldaşlık ilişkileriyle tarihsel ve toplumsal rolünü oynayabilir.
BİTTİ…
Kaynaklar
1- Sümer Rahip Devletinden Halk Demokrasisine Doğru 2.Cilt
2- Sümer Rahip Devletinden Halk Demokrasisine Doğru 2.Cilt
3- Bir Halkı Savunmak
4- Özgürlük Sosyolojisi
5- Kültürel Soykırım Kıskacındaki Kürtleri Savunmak