HABER MERKEZİ – KDP-Türkiye ilişkilerinin Kürdistan ve Kürt halkına etkileri her zaman tartışılmıştır. İlişkileri, her ne kadar açık bir şekilde görünmese de, Kürt gerçeği açısından kim ve kimler ne zaman bir adım atarsa kendini açığa vurmuştur. Bilinen bu ilişkiler bu gün Xakurke’de yürütülen işgal operasyonuyla daha da kirlenmiş ve tüm çıplaklığı ile gün yüzüne çıkmıştır. Tarihten günümüze baktığımızda adeta KDP, Kürt cellatlarının ortağı haline gelmiştir. Bu kirli ilişkiler derin olmakla beraber Kürdistan için oldukça da olumsuz sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Türkiye-KDP ilişkileri geliştikçe Türk İstihbaratı Zaxo, Hewler, Dohuk ve Amediye başta olmak üzere Güney Kürdistan’ın her yerinde örgütlendiği artık açıkça bilenen bir gerçekliktir. Yine bir çok bölgede MİT ve KDP Asayiş Bölge Komutanlığı arasında ortak askeri ve istihbarat komisyonları kurulmuştur. Bilindiği üzere Türk istihbaratı Duhok, Zaxo, Hewler gibi kentlere istihbarat uzmanları ve subaylarını yerleştirmiştir. Şu an itibarıyla 5000 dolayında Işgalci Türk ordusu mensubu(ağırlıkta özel kuvvetler) Güney Kürdistan’da bulunmakta ve işgal operasyonlarını devam ettirmektedir. KDP, kendi ağzıyla TC ile ilişkilerin 1991 yılında başladığını dile getirse de bu kirli ilişkilerin 1960’lı yıllarda başladığı herkesçe bilinen bir gerçeklik. İşbirlikçi çizgide ilerleyen KDP ile işgalci Türk devletinin 1997 yılında yaptığı antlaşma sonucunda, Işgalci Türk ordusu tank, savaş helikopteri gibi büyük silahlarıyla birlikte kalıcı olarak Güney Kürdistan’a yerleşti ve bölgeyi tam anlamıyla işgal etti. Bu kirli ittifak ve ilişkilere sadece kronolojik olarak baktığımızda bile gerçeği çok yalın bir şekilde görmemizi sağlayacaktır.
İlişkilerin Kirli Yüzü Ne Zaman Başladı?
KDP’nin Türk devletiyle olan ilişkilerinin kirli yüzü , Kürt Özgürlük Hareketinin 15 Ağustos Hamlesiyle beraber daha açık görülmüştür. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, 5. savunmasında, 1985’te kendisiyle görüşen Mesut Barzani’nin Şam’da kendisine 15 Ağustos atılımından vazgeçmesini istediğini belirtiyor. PKK, 15 Ağustos atılımını başlatınca, KDP Türkiye ile olan ilişkilerinin bozulacağı korkusuyla, PKK ile olan ilişkisini keser. Ardından PKK’ye karşı anti propagandaya başlar. Wan ve Colemerg’de kendine yakın olan aşiretlerden PKK’ye karşı korucu olmaları ve gerillalara karşı Türk devleti ile birlikte savaşmalarını ister. KDP’li Salman Sindi 1985 Nisan’ında Şirnex’ın Şikefta Kera mıntıkasında 8 gerillayı Işgalci Türk ordusuna ihbar eder. Bu olayda, bir gerilla yaşamını yitirirken, 7 gerilla Türk devletine esir düşer.
12 Temmuz 1991 tarihinde, Güney Kürdistan’ın 36. Paralelin kuzeyinde kalan Duhok, Hewler ve Süleymaniye gibi kentleri kapsayan bölge, çokuluslu Çekiç Güç ve TC’nin koruduğu “Güvenlikli bölge” kapsamını alındı. Çekiç güç; ABD sponsorluğunda bir NATO projesiydi. O süreçte her ne kadar Saddam’ın saldırılarına karşı alınan tedbir gibi gösterilse de asıl amaç PKK tasfiye edilerek KDP’yi Kürtler içinde tek güç haline getirmekti. Çekiç güçle birlikte KDP-Türkiye ilişkileri daha da derinleşti. Türk devleti, KDP’nin verdiği istihbarata dayanarak 1991 yılında Güney Kürdistan’da hava bombardımanını artırdı. Ardından KDP desteğiyle 6 Mayıs 1992’de Behdinan alanına büyük bir kara harekâtı başlattı.
KDP, Güney Kürdistan hattından, Işgalci Türk ordusu da Kuzey Kürdistan hattından “Kazıma Harekâtı” adı altında 2 Ekim 1992’de PKK’ye karşı savaş açtılar. Kürdistan tarihi bu kapsamda bir ihanet savaşını daha yaşıyordu. KDP peşmergeleri, Işgalci Türk ordusunun yanında yer alıp, Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı savaştı. Hızını alamayan işgalci Türk ordusu, KDP ile birlikte 25 Eylül–15 Ekim 1997 tarihleri arasında ‘’Şafak Harekâtı’’ ismiyle 2. bir operasyon daha yaptılar.
KDP’nin Kirli Yüzü Hewlêr Katliamı ve Uluslararası Komplodaki Rolü
14 Mayıs 1997’de,Işgalci Türk ordusu 200 bin askerin katılımıyla Güney Kürdistan’da PKK’ye yönelik “Çekiç Harekâtı” ismiyle TC tarihinin en büyük operasyonunu-savaşını başlattı. KDP bu savaşa aktif olarak katıldı. 16 Mayıs 1997’de Hewlêr ’de yaralı PKK gerillaları, gazeteci, sanatçı ve doktorların içinde olduğu büyük bir katliam yapıldı. Katliam, Kürdistan tarihine “Hewlêr Katliamı” olarak geçti.
Türk devleti ve KDP arasında yapılan antlaşmaya dayalı olarak, Işgalci Türk ordusu “Murat Operasyonu” ismiyle Mayıs 1998’de Güney Kürdistan’da PKK’ye yönelik büyük bir operasyon başlattı. KDP peşmergeleri de yer aldı.Kürt partilerini tasfiye amaçlı kurulan KDP, Kürt Özgürlük hareketi PKK’yi tasfiye edemeyince, KDP’nin güçlendirilmesi için,17 Eylül 1998’de ABD-KDP arasında Washington anlaşması yapıldı. Bu antlaşmayla Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a karşı “Uluslararası Komplonun” startı verilmişti.
Devamı niteliğinde, Türkiye ile ilişkilerin daha da stratejik hale gelmesi için, 17 Eylül 1998’de ABD’nin öncülüğünde KDP ile YNK arasında Washington anlaşması yapıldı. Bu antlaşma sonucunda Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a karşı “Uluslararası Komplonun” startı verilerek, kirli ilişkiler en kirli halini aldı.
15 Ağustos 2000 tarihinde, Türk savaş uçakları Xınere’de ki Kenda Kole’yi bombaladı. Yaylada olan Kürt Koçerleri katledildi. Katliam, Türk devletinin Güney Kürdistandaki sivil katliamların devamının geleceğini işaret etmekteydi.
Güney Kürdistan Toprakları İşgale Açık Hale Getirildi!
5 Kasım 2007 tarihinde Washington’da dönemin Türkiye Başbakanı Erdoğan ile ABD Başkanı Bush arasında, KDP ile işbirliği ve Güney Kürdistan’la ilişkileri geliştirme kaydıyla, PKK’ye karşı bir antlaşma imzalandı. 5 Kasım 2007 tarihli antlaşmanın boyutu; Medya Savunma Alanları’na yönelik, 17 Aralık 2007 tarihindeki hava operasyonu ve 21 Şubat 2008 tarihinde yapılan Kara Hareketiyle kendini açığa vurmuştu.
Türk Devleti’nin, ABD’nin havadan, KDP’nin ise yerden verdiği istihbarat bilgileri dâhilinde gerçekleştirdiği; 17 Aralık 2007 tarihindeki Medya Savunma Alanlarına 54 F16 savaş uçağıyla yapılan hava saldırısından sonuç alamayınca, 21–29 Şubat 2008 tarihinde Güneş Harekâtı adı altında büyük bir kara operasyonu düzenledi. Yapılan kara operasyonu, Kürt Özgürlük Hareketinin gerillalarınca kısa bir süre de püskürtülünce Kürdistan tarihine ‘’ZAP Direnişi’’ olarak geçti.
Ancak KDP, Güney Kürdistanı Türkiye işgaline açık hale getirmenin yanı sıra Türk devletinin soykırım politikalarına AKP hükümetiyle yaptığı ekonomik antlaşmalarla adeta kapıyı sonsuza dek açtı. 31 Ekim 2009’da Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Zafer Çağlayan Hewler’i ziyaret ederek Kürt Özgürlük hareketi PKK’ye karşıtlık temelinde KDP ile ticari antlaşmalar imzaladı.
01 Ağustos 2012 tarihinde, Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu apar topar Hewler’i ziyaret ederek Mesut Barzani ile görüştü. 07 Ağustos 2012 tarihinde Federal Kürdistan Bölgesinde yayın yapan MİT destekli Rudaw gazetesi, Hewlêr görüşmesine yönelik olarak; AKP Devleti Dışişleri Bakan Davutoğlu’nun Barzanî ile yaptığı görüşmede, Türkiye ile birlikte PKK‘ye karşı hareket etme kararı aldıklarını açıkladı.
KDP’nin ihanet tarihini anlamak için Türk devlet ilişkililerini anlamak, uluslararası boyutunu görmek gerekir. Tarihden günümüze kadar Türk devleti ile KDP arasında bir çok kez gizli toplantılar yapıldı. Yapılan bu toplantılarda Kürt Özgürlük Hareketi tasfiye edilmeye çalışıldı. Kürt Özgürlük Hreketi’nin verdiği mücadele ile bir çok planlama ve kirli ittifak boşa çıkartıldı. Buna karşı Türk devleti ve KDP, kirli oyunlarını sahnelemeye devam ediyor. Bugün Xakurke alanına yapılan işgal operasyonunda saldırıların bizzat içinde olan, en büyük desteği sağlayan KDP’nin gerçek yüzü ortaya çıkmış ve bir kez daha tarihe kara leke olarak girmiştir.
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi