HABER MERKEZİ
Türk devleti yeni bir işgal harekatı başlatmıştır. Geçen yıl KDP desteğiyle Xakurkê’de Lelîkan tepesini işgal eden Türk devleti şimdi de yine KDP desteğiyle Xakurkê’de Çiyaye Şekîf’i de işgal etmek istemektedir. Türk devletinin saldırısına paralel olarak KDP’nin gerilla alanlarına peşmerge yığması ve ağır silahlar göndermesi kirli bir planın olduğunu göstermektedir. AKP-MHP faşist ittifakının böyle bir işgal harekatı sırasında KDP’nin gerilla alanlarına yönelik kuşatma anlamına gelecek girişimde bulunması, 1990’lı yıllardaki KDP-Türk devleti ilişkisini akla getirmektedir. Hatırlanırsa 1996, 97, 98 yıllarında Türk devleti KDP ile birlikte gerillalara saldırılar yapmıştı. 1992 yılında KDP ile YNK’nin birlikte gerillalara yönelik saldırısı ise ayrı bir dönemi hatırlatmaktadır.
Türk devletinin gerillalara saldırısı ve bu bağlamda Başurê Kürdistan’ı işgal harekatları yeni değildir. 1983 yılında Güneş Harekatı denilen saldırıdan bu yana Başûrê Kurdistan’a yönelik onlarca işgal harekatı olmuştur. Bunların çoğunda Türk ordusu Başûrê Kurdistan’a girmiş ama sonrasında gerilla darbeleri karşısında çekilmek zorunda kalmıştır. KDP ile anlaşmalı ve KDP’nin korumasını üstlendiği alanlarda ise kalıcı yerleşmiştir. Bugün KDP onayı ve koruması ile 15 kadar yerde askeri güçleriyle üstlenmiş bulunmaktadır. Türk devleti sürekli gerillalara saldırırken, KDP gerillalara buralara yönelik eylem yapamazsın tehdidinde bulunmaktadır. Buraları T.C adına savunmaktadır. Başûrê Kurdistan’da bulunan bu üslere dokunulmazlık vermiştir.
Türk devleti işgal harekatı ve Başûrê Kurdistan’da bulundurduğu üsleri şimdi yaygınlaştırmaya çalışmaktadır. Kürt sorununu demokratik temelde çözme anlayışı bulunmayan, aksine Kürtleri soykırıma uğratmak isteyen AKP-MHP ittifakı her yerde Kürtlere karşı savaş politikası yürütmektedir. Xakurkê alanında Şekîf dağına yönelik saldırının başladığı gün Devlet Bahçeli’nin “Fırat’ın doğusu da hedef alınmalı” diyerek bu saldırının nasıl bir zihniyetin sonucu olduğunu açıkça ifade etmiştir. Xakurkê saldırısı Kürde savaş politikasının yeni bir aşaması olmaktadır. KDP de bu saldırıya onay ve destek vererek Kürde yönelik bu savaş politikasına ortaklık yapmaktadır. Zaten Türk devleti KDP ile ilişkilerini ortaya koyarak kendisinin Kürde değil teröristlere karşı savaş yaptığını söylemektedir. Türk devleti yüzyıldır Kürde karşı yürüttüğü savaşı şakilere, uygarlığa karşı olanlara karşı savaş olarak göstermiştir. Saddam Hüseyin de KDP’ye yönelik saldırıları benzer argümanlarla yürütmüştür.
KDP’nin Türk devletinin saldırılarına ortak olması KDP’nin Kürtler üzerinde soykırımcı-sömürgeci politikalar yürüten devletlerle yaptığı ortaklığın yeni bir örneği olmaktadır. KDP’nin siyasi tarihinde sadece Bakurê Kürdistan’da değil Rojhilat Kürdistan’ında da bu yönlü birçok örnek vardır. KDP ile ilişkili olan işbirlikçi bazı Kürtlerin Efrîn işgalinde çetelerle ortak hareket etmesi de aynı zihniyetin sonucudur. KDP ve KDP’ye bağlı işbirlikçi Kürtler’de ‘bize ait olmayan kime ait olursa olsun’ anlayışı vardır. Hatta kendisi dışındaki Kürtlere ait olmasın da kime ait olursa olsun anlayışı vardır. Bu açıdan Kürdistan’ın herhangi bir alanı ya da parçası sömürgecilerin hakimiyetinde olabilir ama herhangi bir Kürt hareketinin kontrolünde olmamalıdır! Bunun için de Kürt düşmanı ve soykırımcı güçlerle işbirliği yapılmaktadır. Bu nedenle kendi dışındaki Kürt hareketlerini zayıflatmak için soykırımcı sömürgecilerle birlikte hareket etmektedirler. En kötüsü de hala bazı Kürtlerin bu politikayı normal görmeleri ve bu politikaya meşruiyet kazandırmalarıdır. Xakurkê işgal ediliyor. KDP bunun ortağı ama buna karşı Kürt kamuoyu yeterince tepki vermiyor. Bu işgale karşı çıkarlarsa KDP ile karşı karşıya geliriz diyenler de sessiz kalıyor. Kürdistan’da işte böyle bir çıkmaz var. KDP kendi ekseninde böyle kirli ve çıkmaz bir politikayı normalmiş gibi yürütmektedir.
KDP geçmiş dönemlerde bir daha gerilla ile çatışmayacaklarını kamuoyuna deklare etmişti. 2014 yılında Hewlêr düşmek üzereyken gerilla Şengal’de olduğu gibi Hewlêr’in de DAİŞ eline geçmesini engellemişti. KDP başkanı Mesud Barzani Maxmur’a gidip gerillalara kamuoyu önünde teşekkür etmişti. Şimdi Başûrê Kurdistan’ı DAİŞ işgalinden kurtaran gerillaya karşı KDP Türkiye ile birlikte savaş konumuna geçmiş bulunuyor. Hem de Hewlêr işgal edilirken yardım etmediği için eleştirdiği Türk devleti ve AKP iktidarı ile. Anlaşılıyor ki, Kürtlerde herşey kısa sürede unutuluyor. KDP mevcut tutumuyla neredeyse gerillalara ‘sen bizi kurtarırsan biz de sana DAİŞ destekçisi T.C ile böyle yaparız’ demektedir. Bu hangi akla, vicdana ve ahlaka sığdırılabilir.
Bize yansıyan haberler ve bilgilere göre T.C bir taraftan gerilla alanlarına yönelik saldırı başlatıp işgal ederken; diğer taraftan KDP gerilla alanlarına girip karakol kurmak istemektedir. Gerillanın geçiş alanlarını kapatarak işgalci Türk ordusuna yönelik eylemleri engellemek amaçlanıyor. Bu durum Türk devleti ile KDP’nin bir anlaşma dahilinde böyle ortak ve paralel hareket ettiğini göstermektedir. KDP işgalcilere karşı mücadele edecek gerillalara yardım etmek bir yana engelleyici bir görev üstlenmiş bulunmaktadır. Bu durum açık söylenmese de gerillalara karşı Türk devletiyle birlikte savaş açmak anlamına gelmektedir. Türk ordusu işgalini yaymak isterken KDP’nin gerilla alanları etrafına pêşmerge yığması bu anlama gelmektedir. KDP yeniden soykırımcılar yanında Kürtlerin kanına giren politikaya yönelmiş görünüyor. Kuşkusuz buna en başta da Kürdistan’ın her parçasındaki halkımız ve Kürt kamuoyunun karşı koyma sorumluluğu bulunmaktadır.
Xıdır Ali ŞENGALÎ/YENİ ÖZGÜR POLİTİKA