HABER MERKEZİ
Bakur’daki devrimci mücadelede muazzam gelişmeler ve değişimler yaşanmaktadır. Bakur mücadelesi Kürdistan Özgürlük Hareketinin tarihinde olduğu gibi bu süreçte de yarattığı gelişmelerle mücadelenin bel kemiği rolünü oynamaktadır. Yaşanan ufak bir gelişme dahi kelebek etkisi misali tüm Kürdistan’da fırtına düzeyinde dalgalanmalara yol açmaktadır. Bunun güncelde ki en çarpıcı örneği tecride karşı yürütülen hamlesel direniş olmuştur. Faşizmin zorbalıkla, vahşetle her şeyi kendi hâkimiyeti altına alma çabalarına karşılık zindanlar ve beyaz tülbentli analar öncülüğünde yürütülen onurlu ve kutsal mücadele direnişe kıvılcım olmuş. Faşizmin çok büyük bir darbe yemesine yol açmıştır. Eskiden faşizm ışıktan korkar denilirdi. Şimdi ise rahatlıkla söyleyebiliriz ki faşizm “beyaz tülbentlilerden” korkar hale gelmiş ve çöküş psikolojisini yaşamasına neden olmuştur. Ortaya konulan fedaice ruhlu direniş tüm dünyaya kanıtlamıştır ki direnişin küçüğü veya büyüğü olmaz. Direniş her zaman ve her koşulda her türlü faşizme ve her türlü zorbalığa karşı kazanmasını bilir. Yani önemli olan direnmenin ta kendisidir. Bakurê Kürdistan’ındaki mücadeleyi de bu etkili mesaj üzerinden okumak ve değerlendirmek olması gerekendir.
Yürütülen ısrarlı direnişin sonucunda faşist diktatörlüğün tecrit politikasında büyük çatlaklar meydana gelmiştir. Önder Apo şahsında tüm Kürtlere ve Kürdistan’a dayatılan ağırlaştırılmış tecrit bu direnişle beraber yürütülemez hale gelmiştir. 1999 uluslararası komplosunda bir şiar haline gelen “Öcalansız dünyayı başınıza yıkarız” sloganı üzerinden 20 yıl geçmiş olmasına rağmen bugün ilk günkü nefret ve öfkeyle başkaldırı sebebi olmuştur. Zindanlar başkaldırmış, beyaz tülbentli analar başkaldırmış, gençlik başkaldırmış ve bu başkaldırı tüm dünyaya “ya Önder Apo4yla özgür bir yaşam ya da yaşamama ve yaşatmama” şiarını haykırmıştır.
Bu direnişlerin ve başkaldırıların sonucunda Önder Apo’yla görüşme gerçekleşmiş ve Önder Apo tarihi açıklamalarla sesini tüm cihana duyurmuştur. Bu durumun kendisi faşizme karşı mücadelede kesinlikle çok büyük bir başarı anlamına gelmektedir. Aynı zamanda tecrit politikasının yenildiğinin açık ispatıdır. Bununla beraber hiçbir şekilde unutulmaması gerekir ki faşist TC devletinin tarihi yalan hile ve hokkabazlıklarla doludur. AKP faşist hükümeti de bir özel savaş hükümetidir. Özel savaş amacıyla kurulmuş büyümüş ve iktidarını bugünlere kadar özel savaşla sürdürmüştür. Bu açıdan faşizme karşı yürütülen mücadelede AKP-MHP devletinin karekteri hiçbir şekilde akıldan çıkarılmamalıdır.
AKP-MHP iktidarını devam ettirmek için yapamayacağı hiçbir kirli ve çirkefçe iş yoktur. Yürütülen mücadeleye yaklaşımı da her zaman bu yönlü olmuştur. Şimdide direnişinin sonucunda elde edilen görüşme kazanımını bile özel ve psikolojik savaş zeminine çekerek toplumun aklını karıştırmaya zihinlerini bulandırmaya ve farklı beklentiler içerisine sokarak mücadelesizliğe sürüklemeye çabalamaktadır. Önder Apo’yla yürütülen görüşmeleri dahi bu gündem üzerinden servis etmektedirler. Adeta yeni bir çözüm süreci kapıdaymış havası ve atmosferi oluşturulmak istenmektedir. Halbuki yaşanan tam tersidir. Toplumsal direnişle gerileyen siyasetlerini bu tip yöntemlerle kamufle etmeye çalışmaktadırlar. Xakurkê’ye dönük işgal saldırısı bunun en çarpıcı örneğidir.
Görüşmeler varmış gibi toplumu rehavete sokma diğer taraftan da gerillaya karşı savaşı tırmandırarak sonuç alma siyaseti bir kez daha bozguna uğrayacaktır. Tüm Kürdistan gençliği zihnini ve ruhunu canlı tutmalı ve hiçbir şekilde direniş kıblesinden şaşmamalıdır. Tam da direnişin daha fazla yükseltilmesi gereken bir dönemdir. Direnişin daha fazla radikalleşmesi ve keskinleşmesi gereken bir dönemi yaşamaktayız. Tecridin tamamen kırılması ve faşizmin kökünün kazılması için Kürdistan gençliği anaların direnişinden ilham almalı ve gerçek öncülüğünü bu süreçte göstermelidir.
Önder Apo’nun 2 Mayıs’taki görüşmesinde ben hala gencim demesi boşuna değildir. Ben gencim demek ben direnebilirim demektir. Onun için Önder Apo’nun mesajını “gençliğinizin görev ve sorumluluklarına sahip çıkın” şeklinde okumalıyız. Genç olmanın en temel özelliği haksızlığa karşı başkaldırmaktır. Faşist çete sürülerine Kürdistan gençliğinin mesajı da gençlik ruhuyla isyan ateşini büyütmek olmalıdır. Her zaman ifade edildiği gibi genç başladık genç başaracağız.
Baran Mawa/YENİ ÖZGÜR POLİTİKA