HABER MERKEZİ
İnsanın özü ataerkil devletçi sistemin tüm etkilerine rağmen sürekli olarak özgürlüğe eğilimlidir. Özelde bu sistemin en haince uygulamalarıyla karşı karşıya kalan kadının özgürlük özlemi her ne kadar bastırılmaya çalışılsa da erkek egemenlikli sistem karşısında kadının özgürlüğe duyduğu özlem, kadını erkek egemenlikli sistem için sürekli denetim altına alınması gereken bir tehdit durumuna getirmektedir. Özgürlüğe en çok ihtiyacı olan kadın onu herkesten daha fazla aramalıdır. Ataerkil etkilerin yoğun olarak yaşandığı Kürdistan toplumsal gerçekliğinde evinden kapı dışarıya adım atamayan kadının kendini özgürlük hareketi içerisinde böylesi özgürlükler ortamında bulması yanılgılı yaklaşımların açığa çıkmasına neden olabilmektedir. Özgürlük hareketi içerisinde bu tür kişiliklerle özgürce yaşanamayacağı yaşanan somut pratiklerle açığa çıkmıştır. Sistemin etkilerinin yoğun olarak yaşandığı kişilikler bırakalım özgürlüksel gelişimi sağlamayı özgürlük önünde ayak bağı olmaktadırlar. Özgürlüğe egemenlikli sistemin yarattığı bakış açısıyla yaklaşma düzen içerisinde gelişen cinsel özgürlük anlayışının hareketin başlangıcından itibaren özgür yaşama dayatılmasına neden olmuştur. Saptırılmış özgürlük arayışı karşı devrim tarafından özgürlüğün gelişimini engellemek için kullanılmaktadır. Buna karşı Önderliğimiz toplumsal cinsiyetçiliğin özgürleştirilmesi problemini özgürlük savaşımının geliştirilmesinde temel faktör olarak ele almaktadır. Özgürlük anlayışının temeline kadın özgürlüğü konulmalıdır. Çünkü kadının özgürlüğü geliştirilmeden gelişen her özgürlükçü yaklaşım uzun vadeli ve kalıcı sonuçlara yol açmayacaktır.
Özgürlüğün geliştirilmesi kadının özgürleşmesine bağlıdır kısaca belirtecek olursak tüm toplumun özgürleşmesinde kadının özgürleşmesi stratejik bir değerdedir. Burada Önderliğimizin ‘Savaşan özgürleşir, özgürleşen güzelleşir, güzelleşen seviliré belirlemesi temel bir yaşam, özgürlük ve sevgi denklemi olarak ele alınabilir. Özgürleşmenin savaşmayla bağı vardır. Özgürlük kendiliğinden elde edilemez, özgürlük için savaşım verme, duyguda ve düşüncede, tavır ve davranışlarda değişime gitme ve kendinle savaşarak kendini aşma mücadelesini yürütme gerekliliği vardır. Kişilik mücadelesi özünde özgürlük mücadelesidir. Özgürleşme savaşımı bir kişide ne kadar güçlü ise o kişinin yaşamı da, mücadelesi de o kadar güçlü olur. Yoksa özsel gerçekliklerini, öz kişiliklerini yitirmiş kişiliklerin özgürlüğü geliştirmesi mümkün değildir. Burada özgürlüğün geliştirilmesinin imkansız olduğunu değil ancak bu erkek egemenlikli sistemin etkilerini hücrelerine kadar yaşayan adeta sistemin iktidarcı yaklaşımlarıyla boğuntuya uğratılmış kişiliklerin özgürlük mücadelesini geliştirmesinin imkansız olduğunu belirtiyoruz. Bu nedenlerle özgürlük ancak ve ancak kendini aşma, yeniden yaratma ve güç kılmayla gerçekleşir.
Kadının herkesten daha kapsamlı ve yaşamın tüm ayrıntıları karşısında kendini sorgulayarak örgütlü güce dönüştürerek savaşım gerçekleştirmesi kadını özgürleştirecektir. Yoksa örgütsüzlük özgürlük değildir. Tüm sınıflı uygarlık sistemlerinin ideolojik hegemonyalarına karşı mücadele eden, köleliğe kesinlikle teslim olmayan, erkeğe de kadına da sığınmayan, mülkiyet ilişkilerine, maddiyata tenezzül etmeyen, özel mülkiyet yaklaşımını reddeden kadın özgürleşmeye açık kadındır. Özgürlüğün en önemli ölçütü kendimizi egemen ve kölelik içeren davranışlarımızdan ne kadar kurtardığımızda aranmalıdır. Egemenlik ve kölelik olgularıyla birlikte özgürlük olgusunu da doğru tanımladığımızda, kendimizde ve kendimizin dışında egemenlikli, kölelik içeren yaklaşımlara karşı mücadele ettiğimizde özgürlük doğrultusunun önemli bir boyutunu yakalamış oluruz.
Özgürlüğe mutlak sınırlar çizip formülleştiremeyiz. Özgürlük kavramını kalıplarla ifade etmek onu sonlandırmak özgürlüğü köleleştirmek olur. Özgürlük sürekli yaşanılır, akışkanlık ve değişkenlik arz eder. Esasında bir doğrultu ve çizgidir. Bu çizgiye girdiğimiz kadar özgürlüğü yaşarız. Çizgiden uzaklaştıkça özgürlüğü solumaktan da uzaklaşırız. Özgürlüğün kendisi bir doğrultu olduğundan kaynaklı onu anlamanın yolu kendisine aşk düzeyinde bağlı olanların karakterini anlamaktır. Özgürlüğün bedelini yaşamlarıyla, canlarıyla ve kendi zamanlarıyla ödeyenlerin yaşamlarına, kişiliklerine, anlayış düzeylerine kendimizi yakınlaştırdığımız kadar özgür olabiliriz. Özgürlüğü yüreğimize, beynimize ve eylemimize sığdıracak duygu ve düşünce gücüne ulaştığımızda özgür olabiliriz. Aksi takdirde özgürlüğü olmayanın kadınlık onurundan bahsedilemez.
Özgür Kadın Kitabından