BEHDİNAN – 26 Mayıs’ı 27 Mayıs’a bağlayan gece soykırımcı TC devleti Xakurke’ye yönelik bir işgal saldırısı gerçekleştirmişti. Bugüne kadar da bu saldırı hala devam etmektedir.
Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih’in Ankara’da bulunduğu, Neçirvan Barzani’nin de Bölgesel Yönetim Başkanı seçildiği gün içerisinde gerçekleşen bu işgal saldırısını, TC devletinin Milli Savunma Bakanlığı yetkililerine göre; askerlerle, korucular birlikte yürütmektedirler. Yerel kaynakların verdiği bilgiye göre de bu işgal saldırısında, Başuré Kürdistanlı bazı işbirlikçi çevreler de yer almaktadır. İkinci haftasını doldurmakta olan bu işgal saldırısında ise, onlarca asker ve korucu ölürken, yaşamını kaybeden ve yaralanan gerillalar da var.
Soykırımcı TC devletinin Xakurke işgal saldırısı 26 Mayıs gecesi başlamadı. Asıl olarak 2018 yılının ilk aylarında, hatta 2017 yılının Aralık ayında başladı. O günden bugüne kadar da devam etmektedir. TC devleti önce Başuré Kürdistan sınırları içerisinde olan Xakurke’nin, Bakurla sınır hatlarında işgal harekatını gerçekleştirdi. 2018 yılının ilk aylarında ise, Xakurke’nin daha da içlerine girerek, işgal alanını genişletti. Şimdi ise, bu genişlettiği alanın etrafını daha genişletmek ve etrafında bir güvenlik hattı oluşturmak için saldırılarını yoğunlaştırdı.
TC devletinin 2017 yılının son günlerinde başlattığı ve hala yürütmekte olduğu bu işgal saldırısı, Başuré Kürdistan bölgesel yönetiminin bilgisi ve onayı ile gerçekleşti. Bu işgal saldırıları başladığı zaman R.T. Erdoğan’ın, bizzat Mesut Barzani’nin adını anarak “İki Milyar Dolar” verdiği yönünde yaptığı açıklamanın yalanlanmamış olması da bu görüşü doğrulamaktadır.
Aslında TC devletinin Başuré Kürdistan’a yönelik işgal saldırısı Xakurke ile başlamadı. 1990’lı yılların ortalarına doğru uygulamaya kondu. Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi hareketini, onun gerilla gücünü Başuré Kürdistan sınırları içerisine itme politikası burada önemli bir rol oynadı. Bu çerçeve de 1994’de başlayarak; Haftanin’den, Şeladizé’ye varana kadar geniş bir alanda açık askeri işgal üsleri kurdu. 2017 yılının sonlarına doğru da bu işgal üslerini Barzan ve Xakurke’ye doğru daha da yaygın bir hale getirmek için harekete geçti. 26 Mayıs 2019 gecesi başlatmış olduğu işgal saldırısı da bu işgal harekatı zincirine eklenen bir halka oldu.
Kuşkusuz TC devletinin Xakurke’de başlattığı bu işgal saldırısının Rojava ve Başuré Kürdistan’ın işgal edilmesi projesiyle de doğrudan bir bağı var. Rojava’da, “Fırat’ın Batısı” diye adlandırılan Efrin’le başlayan coğrafyanın, Başur’da da, Rojhelat Kürdistan’ına sınır olan Xakurke’den başlayıp, Zaho’ya kadar olan hattın kontrol altına alınmak istenilmesinin de doğrudan bu proje ile ilişkisinin olduğu açıktır. “Fırat’ın batısı” denilen coğrafya ile Başuré Kürdistan’da yürütülmekte olan bu işgal saldırılarını tamamlamasıyla birlikte de, Fırat ve Dicle arasında kalan “Fırat’ın doğusu” diye adlandırılan Rojava Kürdistan’ının daha kolay işgalinin gerçekleştirileceği düşünülmektedir.
Soykırımcı TC devletinin Başur ve Rojava Kürdistan’ına yönelik işgal planını bu şekilde adım, adım uygulamaya koyduğu çok açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Ve bu gerçek, herkes tarafından görülmektedir. Tabii bugün iktidar tekelini elinde tutan AKP-MHP faşist bloğunun 23 Haziran 2019 günü gerçekleşecek olan İstanbul Belediye Başkanlığı seçimi ile de bu işgal saldırısının doğrudan bir ilişkisi vardır. Bu da anlaşılmaz değildir.
Daha önce de AKP-MHP faşist bloğu benzeri politikaları devreye koymuştu. 2018 yılında Efrin’i işgal saldırılarını başlatılırken de böyle bir amaç gütmüştü. O zaman da 24 Haziran’da gerçekleşecek olan Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri için bir hazırlık içerisine girilmişti. Eğer Efrin’i işgal edebilirlerse, gerçekleşecek olan seçimi kazanacaklarına garanti gözüyle bakmışlardı. Şimdi de benzeri bir sonuç elde etmek istemektedirler. Xakurke’de amaçlarına ulaşabilirlerse, 23 Haziran’da İstanbul Belediye Başkanlığını kazanabileceklerini düşünmektedirler.
AKP-MHP faşist bloğunun 24 Haziran 2018 seçimlerini nasıl “kazandıkları” sır değildir. Aslına bakılırsa, AKP-MHP faşist bloğu 24 Haziran seçimlerini kazanmamıştır. Gasp etmiştir. 31 Mart 2019 Yerel Seçimlerinde olduğu gibi 24 Haziran seçimlerini AKP-MHP faşist bloğuna karşıt olan geniş bir yelpazeyi içerisine alan muhalefet güçleri kazanmıştır. Ancak bu kesimler halkın kendilerine verdiği desteğe sahip çıkamamışlardır. Bir nevi AKP-MHP faşist bloğunun oyununa gelmişlerdir. Bunun bir sonucu olarak da elde ettikleri milletvekillikleri ile yetinmişlerdir. Oysa, halkın kendilerine verdiği desteğe sahip çıkabilselerdi, bugün Türkiye daha farklı olurdu. AKP-MHP faşist diktatörlüğünün yerinde yeller eserdi.
Ancak bu gerçekleştirilememiştir. AKP-MHP faşist diktatörlüğünde bundan cesaret almıştır. 31 Mart’ta, İstanbul Belediye Başkanlığı seçimlerini kaybetmelerine rağmen, yaşanan bu sonucu geçersiz sayarak, yenilenmesi doğrultusunda YSK’na karar aldırmalarının nedenini de bu gerçeklik oluşturmaktadır. 7 Haziran 2015 Genel Seçimlerinde de aynı politika devreye konulmuştu. O zaman da AKP faşist diktatörlüğü iktidar koltuğunu kaybetmişti. Çıkarları demokrasiden yana olanlar kazanmıştı. Ancak o zamanda bu güçler kazanımlarını koruyamadılar. AKP-MHP faşist bloğu 7 Haziran Seçim sonuçlarını yok hükmünde sayarak, 1 Kasım 2015’de yeniden bir seçime gitti. Fakat 7 Haziran ve 1 Kasım arasında kalan süre içerisinde de Bakuré Kürdistan’ı boydan boya yeniden işgal saldırıları altında kan gölüne çevirdi.
AKP-MHP faşist bloğu, 23 Haziran’da İstanbul’da gerçekleşecek olan Belediye Başkanlığı seçimleri öncesinde de benzeri bir politikayı devreye koydu. Bunu da, İstanbul Belediye Başkanlığını kazanmak için bir “yatırıma” dönüştürmek istedi. 26 Mayıs’ı, 27 Mayıs’a bağlayan geceden itibaren de Xakurke’de bunun arayışı içerisinde bulunmaktadırlar.
Gelinen aşamada da her hangi bir ilerleme kaydedememektedirler. Belirli dar bir alanla sınırlı kalmışlardır. Keşif ve savaş uçaklarını, helikopterlerini, obüs ve hava toplarını kullanarak oldukları yerlerde kalabilmektedirler. Bunun ötesine de geçememektedirler. Sadece bununla da kalmamaktadırlar. Herki aşiretinden olanlarında içerisinde yaşadığı Bradost bölgesi içerisinde yaşayanların tepkisi, işbirlikçi güçlerin tüm engelleme çabalarına rağmen artmaktadır. Öyle ki, daha önce Bamerni’de, Şeladizé’de olduğu gibi; Bradost’ta da halkın biriken öfkesinin patlamaya dönüşmesinden korkmaktadırlar.
Bu yönüyle, adını “Pençe” olarak koydukları; 26 Mayıs’ı 27 Mayıs’a bağlayan gece başlayan işgal saldırısı, içerisine girdiği üçüncü haftasında, böyle bir fiyaskoyu yaşar hale gelmiştir.
Cemal ŞERİK/Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi