HABER MERKEZİ
Botan arkadaşla 2007 yılında Xakurke alanında tanıştık. Yeni katılmıştı, onu karşılamaya biz gitmiştik. Bizi görür görmez koşarak yanımıza gelmesinden onun gerillaya ne büyük bir istekle katılmış olduğunu anladık. Ondan büyük bir devrimci çıkacağını o an anladım. Bu işin bir ölçüsü olmasa da kimi insanları konuşmasından ya da gözüne bakarak anlamak olasıdır. Botan arkadaşa karşı ilk izlenimim ondan asla kaygı duyulmaması gerektiğine ilişkin oldu. O partiyi fazla tanımadan gelmişti. Belki de yalnızca radyodan falan duymuş olabilirdi, olasılıkla PKK adını oradan duymuştu. Katılımı duygusal temele dayalıydı. Yine de bağlılık düzeyi çok güçlüydü.
Ardından yeni savaşçı eğitimine alındı. O sırada ben de bir süre orada kaldım. Eğitimleri bitene kadar da yanlarındaydım. Böylece onunla paylaşımlarım oldu. Botan arkadaş partiye katılmayı macera yaşamaya benzetmiş ve o duygularla katılmıştı. Gerçeklik karşısında ise gücü daha belirgin biçimde açığa çıkmaya başladı. Önderliğin felsefesini, ideolojisini öğrenme hedefi onda erkenden gelişti. Eğitimlerde kalkıp konuşmasını pek beceremezdi. Bu anlamayla bağlantılı bir sorun olmanın ötesinde, heyecandan kaynaklı olarak ayağa kalktığında kekelemeye başlaması sorunuydu. Onun eğitimi ve yaşamı çok iyi anladığı ise pratik katılımından anlaşılmaktaydı. Bu konudaki heyecan ve coşkusu hiç azalmadı. O anladıklarını sözden çok yaptıklarıyla yansıtmaya çalışıyordu.
Eğitimlerinin bitmesiyle birlikte Botan arkadaşın düzenlemesi Zap alanına yapıldı. Ben de Zagros’a gideceğim için birlikte bir yere kadar gittik. O arada 2008 yılının Şubat ayının son haftası boyunca süren Zap operasyonu başladı. Botan arkadaşı bazen görürdüm. Yeni olmasına karşın düşmanla karşı karşıya kalmış olmak onu daha bir güçlendirmişti. Daha birkaç ayını doldurmadan operasyonu görmüş oldu. Oradaki duruşuyla tecrübesi olmasa da yeni savaşçı eğitimi sırasında sağlam bir temel attığını göstermiş oldu. Bu da onun gelecekte nasıl bir rota izleyeceğinin kanıtıydı. Operasyonun ardından bir daha görüşemedik onunla.
2012 yılında yapılan Rındike eyleminde şehit düşen yoldaşlar arasında onun da adının geçtiğini duydum en son. Botan arkadaş düşman karşısında soğukkanlı duruşuyla tanınan bir arkadaştı. Zap alanında onunla kalan arkadaşlara Botan arkadaşın katılımının nasıl olduğunu sorduğumda, anlatılanlardan umut ve beklentilerimde yanılmadığımı anlamıştım. Tanımadan katıldığı hareketimizde, doğru bir temel attıktan sonra ilerleyişini sürdürmüştü Botan yoldaş.
Botan arkadaşla ortak çok anımız var. Onun partiyi tanıma olayını bir oyun haline getirmiş, ona sunmuştuk. Botan arkadaş bu oyuna göre halı tezgâhının başında radyo dinler biçimdeyken radyoda geçen PKK adını duyuyor ve katılmaya karar veriyordu. PKK demesini bile beceremez, PPK olarak söylerdi. Onun kazandığı bilinç, en çok da pratik düzeyiyle ölçülebilirdi. Zihniyet değişimini kendisinde yaratmasını bildi.
Şahadeti benim üzerimde önemli bir etki yarattı. Gelmiş olduğu sistemi ve gelişme aşamalarını düşündüğümde kendisini fedai bir düzeye ulaştırmış olması benim ona hayran kalmama yetti. Onun fotoğrafını görmeden şehit düştüğüne inanmadım bu nedenle. Yaşama sıcak katılsa da düşman karşısında da o oranda soğukkanlı olan bu yoldaşın kolay kolay şehit olmayacağını düşünürdüm. Partiyi tanımadan gelişinin sonrasında az zamanda fedailik düzeyine ulaşmış bir yoldaştan kendime ne dersler çıkarmam gerektiği sorusunun yanıtını o günden bu yana aramaktayım. Böyle fedai bir ruha erişmek için ideolojik anlamda güçlü bir noktaya gelmek şarttır. Botan yoldaştan bu anlamda güç aldım diyebilirim. Bu fedailiği kendimizde oturtmak durumundayız. Bunu yaşamın her anına yansıtmasını bilmeliyiz. Bu biçimde fedai ruhla uzun süreli yaşamanın kapısını da aralamasını bilmeliyiz. Anlık ya da dönemsel yaşanması gereken bir olgu değildir bu, uzun süreye yayılabilmelidir.
Yazımın kalan kısmında Botan yoldaşın Zap eyaletinde bulunduğu sırada yazdığı bir öneri raporundan bazı kesitlere yer vermek istiyorum. Botan arkadaşı fedai yaşam ve savaş duruşuna götüren yoğunlaşmanın kilometre taşlarının nasıl hızlı biçimde ve güçlü bir kararlılık düzeyiyle döşendiği böylelikle daha iyi anlaşılacaktır.
“Ben Botan Maku. 1989 Doğu Kürdistan Maku doğumluyum. Ailem yurtseverdir. Ama ne kadar yurtsever olsa da feodal bir zihniyete sahipler. Okul okumadım. Parti ile tanışmam 2003 yılına dayanıyor. Yanımıza gelen arkadaşların hal, hareket, konuşmalarından ve şehit düşen arkadaşlardan etkilenip 2007 ortalarında katıldım. Xakurkê alanında yeni savaşçı eğitimi gördüm. Başta her şey bana acayip geliyordu. Örnek olarak yaşam, düzen, yoldaşlık ve eleştiri-özeleştiri bana acayip geliyordu; çünkü bu güzel ve değerli yaşamı hiçbir yerde görmemiştim. Tabii zorlanmalar yaşadım; çünkü toplumun ve sistemin etkileri çoktu. Eğitimle ve arkadaşların yardımıyla az da olsa bunları atlatabildim. Eğitim bittikten sonra Zap cephesine geldim. Oradan da Çiyaye Reş taburuna geldim. 1.5 yıldır bu taburdayım. Tabur süreci boyunca tüm çabam öğrendiklerimi pratiğe dökmek yönünde oldu.
Ayrıca son 2 yıl içerisinde Önderliğe karşı psikolojik ve fiziksel yönelimler gerçekleştirildi. Devletin amacı Önderliği halktan ve partiden koparıp sessiz bırakmaktı. Fakat Önderliğin gösterdiği direnişle devlet geri adım atmak zorunda kaldı. Bu yıllarda parti cephesinde de gelişmeler yaşansa da düşmanın Önderliğe ve halka karşı yaptığı baskılara karşı cevap olma noktasında eksik kaldığımızı belirtebiliriz. Fakat Partinin 10. Kongrede aldığı karar gereği, bundan sonra yapılan her çalışma Önderliğin özgürlüğü için olacak. Birey olarak kendimi bu çalışmalara katma noktasında her yönüyle sürece cevap olabilmek için kendimi geliştireceğimi belirtebilirim.
Bunlara bağlı olarak kış eğitimini Önderliğin yeni savunması üzerinde gördük. Önderlik bu savunmasında tüm hiyerarşik, cinsiyetçi toplum yapısını, devletçi zihniyeti çözümleyip demokratik uygarlık paradigmasına ulaşmaktadır. Savunma üzerinde eğitim görülürken şahsımda coşku, moral ve istek yaratmıştır. Önderliğin yeni paradigması çerçevesinde savunmadan aldığım güçle kendimi sorgulama ve doğru bir katılım içerisine girdim. Bu çerçevede savunmadan aldığım güçle ve eğitimden aldığım birikimle bunları her alanda pratiğe dökmek için kendimi hazır hissediyorum. Bireysel önerim Geliye Zap alanına geçmektir. Bu alanda hem eylemsellik hem de yaşam konusunda kendimi daha çok geliştireceğime inanıyor ve bu alanda da her çalışmaya aktif katılacağıma dair kendime güveniyorum.”
Mücadele Yoldaşı
Mazlum Van