HABER MERKEZİ
Kapı çaldı. Gelen heval Berçem’di. “Hadi gidiyorsunuz. Çok şanslısınız.” Diyordu. Bu söyleminden nasıl bir yere gideceğimiz anlamamıştım. Hemen hazırlandık ve yola çıktık. İki saat sonra, devrim şehitlerinin kutsalca savaşıp şehit düştüğü yerdeydik. Nusaybin’de. Merkezde belli yerlerde düşmanın bulunduğu noktalar vardı. Sonra küçük bir aradan geçtik. Gözüme dev asayiş yazıları ve barikatlar ilişti. Yanımdaki arkadaş, “Bundan sonra rahatız, buradan sonrası bizimdir.” Deyişini ve bende uyanan hisleri asla unutmayacağım. Nasıl bir şeydi bu? Gerçekten buralar bizim miydi? Kuşun yuvasını yaptığı o yer burası mıydı ? Hani düşmanın düşmanın elini uzatamayacağı o kutsal yaşam burada mı inşa edilecekti? Göğsümün kabarışını ve nefesimin titreyişini unutamam.
Sonunda asayişe gelmiştik. Elinde telsiz, askeri kıyafetleriyle heval Devrim bizi karşıladı. Onu hiç bırakmak istemezcesine sarıldım ve daha sonra kadın arkadaşların kaldığı yere gittik. Hepsiyle tanıştık ve o kadar güzellerdi ki ben şaşkın bakışlarla onları izliyordum.
Sabah oldu ve çalışma vakti geldi o gün tünel kazacaktık. Ben de o ilk günün heyecanıyla kürek sallamaya koyuldum. O sırada Şehit Yıldız Gabar geldi. “Genç yoldaşım, heyecanlısın belli ama böyle devam edersen hiç çalışamazsın.” diyerek küreği elimden aldı ve nasıl kullanmam gerektiğini gösterdi. “Evet şimdi daha az zorlanıyorsundur.” Diyerek gülümsedi. İlk defa bir tanrıçanın gülüşüne tanık oluyordum. Bir çay molası verildi. Heval Delil yanıma geldi. O Türkçe bilmiyordu, bende Kürtçe bilmiyordum. O bana bir şeyler anlatıyordu ve ben hiçbir şey anlamıyordum. Orada kaldığım süre boyunca beden diliyle anlaşmaya çalışıyorduk. Hatta bir kez beni baklava yemek için çağırma çabası bütün arkadaşların alay konusu olmuştu. Çok sempatik ve sıcakkanlı bir arkadaştı. Güzel, kocaman bir yüreğinin olduğunu konuşmadan da anlayabiliyordum.
Akşam arkadaşlarla bir arada oturuyorduk. İçeri Şehit Dersim Pirsus arkadaş geldi. Çok heybetli ve ciddi bir görüntüsü vardı. Onu görünce doğal bir refleksle, içten gelen bir hisle ciddileşmem gerektiğini hissettim. İlk izlenimde saygı uyandırıyordu ve konuştukça da saygı daha fazla artıyordu. Arkadaşlara selam verip oturduğunda gözüm koluna ilişti. Bir eli yoktu. Gazi olduğunu anladım. Bir gözünü ve bir elini kaybetmişti arkadaş. Benim yeni olduğumu anlayınca ilk sorusunu bana yöneltti Kürtçe konuştuğu için ben yine anlayamamıştım maalesef. “Heval ben Kürtçe bilmiyorum.” dedim. Biraz iç geçirdi ve sonra Kürdistan’da yetişip yetişmediğimi sordu. Ben de uzun bir süredir Kürdistan’da yaşamadığımı söyledim. Biraz kızmış gibiydi ve “Eğer bir insan ana dilini öğrenmiyorsa o dili hor gördüğündendir.” Dedi. Bu söylemi zihnime öyle bir kazındığı asla unutmayacağım. Ne kadar gerçek, ne kadar yıkıcı, ne kadar da (bizim) benim durumumu ifade eden cümleydi. Geçirdiğim zindan sürecinde üzerine en çok yoğunlaştığım sözlerden biriydi. Bu söz bütün gerçekliğimizi suratımıza tokat gibi çarpıyordu. Bu bilince varmam, anlam vermem uzun bir zaman aldı. Her mahkemeye çıkıp “Anadilimde savunmamı yapacağım, bu yüzden tercüman istiyorum.” Dediğimde aklıma Ş. Dersim geliyordu. Sanki yanımdaymışçasına “Yoldaş bak dilimi sevmeyi ve onu hor görmemeyi öğrendim. Artık onu sahipleniyorum.” Demeyi istedim.
Ş. Dersim bana daha sonra şarkı söylettirdi. Daye delalamin şarkısını ezberlemiştim. Birlikte bu şarkıyı söylerdik. Şimdi her o günler aklıma geldiğinde ne kadar şanlı olduğumu anlıyorum. Sonra Ş. Hebun aklıma geliyor. Her hatırladığımda hüzünle dolu bir özlemle kahkaha atasım geliyor. Ş. Hebun akşam karanlığında yürürken, daha aynı günün sabahında kazdığı hendeğin içerisine düşmüştü. Sonrada gelip “Heval test ettim gerçekten çok temiz iş çıkarmışız.” Demişti. Hepimizi kocaman bir kahkaha tutmuştu.
Tarih yazanları tanımak, onlarla yaşamı paylaşmak, kahkahalarına, gülüşlerine ortak olmak,, kiminin yalnızca elini sıkmak, kiminin sesini duymak öyle büyük bir şans ki. Öz yönetim direnişinin fedailerini, tanrıçalarını ve Prometheuslarını tanımak bir yanımı tamamlıyor. Şehitlerin anlam dünyaları yolumuza ışık tutmaya devam ediyor. Vurulup düştüğümüz yerden sıkılı olan yumruğumuzu en büyük çözümdür. Ve yine geleceğiz Kuzey, niceleri gibi fedaileşeceğiz çizgilerinde.
Arjin Amed
Kaynak: https://www.komalenjinenciwan.com