HABER MERKEZİ
Yaşamın cilveleri işte… Bahar geldi bile. Hem de delice yağan yağmuruyla ve işin sürprizi de dün erkek arkadaşlar yanımıza geldiler. Baran arkadaş ile Rezan arkadaş… Doğrusu, şaşırdığımızı söyleyemeyiz. Havalar ili olduğundan beri onların araziye çıkacaklarını tahmin ediyorduk. Zaten anlattıklarına göre ot bile topluyorlarmış. Sarımsak… Şansa bak işte bizim bu diyarda donmuş topraktan başka birşey yok. Üstelik o arkadaşların tüm kış boyunca suları da hiç kesilmemiş… Onlar adına sevindik tabi ki.. Ama bizim kurak diyarın su sorununu, bir türlü de hal edemedik. Eğitimimiz de dün bitti. Yarın platformlarla başlıyoruz. Komisyonda Heval Rojda, ben ve Heval Helin olacak. tüm bunların üzerine bir de ben ve Evindar arkadaş 8 Mart Moral Hazırlık Komisyonuyuz. İki ayağımız bir papuca girmiş gibi hissediyorum. Her şeyi yetiştirebilecek miyim bilmiyorum. Onun kaygısını yaşıyorum. Güzel bir moral yapmak istiyoruz. Anlamlı ve eğitimin içeriğini yansıtacak şekilde olmalı. Özellikle son savunma içerikli ve Kürdistan Tarihini yansıtabilecek bir tiyatro oyunu kurgulamaya da çalışıyorum. Kafamda ortaya çıkan şekiller içime sinmiyor. Aradığım bunlar değil. Yetiştirme kaygısı da çabası… Ve raporları da yazma çabası var. Tanrım bahar girişleri hep böyle sancılı oluyor. Hep bir koşuşturmaca, ertelemeler ve yetiştirmeye çalıştığımız onlarca şey. Çok oğun görünüyoruz ama geriye dönüp baktığımızda elimizden çok şey kaçırmış olduğumuzu da görüyoruz. Zaman çok garip bir şey. Anlamlandırmak zor. Neye benziyor? Hayatımızın neresinde, tanımını bulmak kolay değil.
Bu arada sana komik bir şey söyleyeyim mi? 2 gün önce ben subayken arkadaşlar suya gitmişlerdi. Ben kapının önünde onların dönüşünü bekliyordum. Baktım Dorşin arkadaş sırtında 30 litrelik su bidoni ile geliyor. Tam başını kaldırıp bana baktığı sırada ayağı kayıp düşmedi mi? Bidonla birlikte bir kaç takla atıp ağaca takıldı kaldı. Ben de sözüm ona yardıma gittim. Onu ayağa kaldırıp bidonu sırtıma aldığımda ben de kayıp düşmedim mi? Hem de öyle uzunca kaydım ki bir türlü duramadım. Elimi hangi ağaca attıysam bidonun ağırlığıyla bir türlü duramadım. Sonunda durduğumda ise olan olmuştu. Yardım çabam gayet olumsuz sonuçlanmıştı. Sonuçta daha aşağıya düşmüş o yükle daha dik bir yere çıkma işi bizi bekliyordu. Dorşin arkadaş halimi daha acınacak bulmuş olmalı ki bidonu tekrar aldı ve suyu kampa çıkardı. Bir yandan da halimize bakıp gülüyorduk. Neyse ki ufak sıyrıklarla kazayı atlattık.
Ha bu arada unutmadan, bir tekmili de vereyim. Bizim yeni tatlıcı Helin Arkadaşın tatlıları gayetle lezzetli ve güzeldi. Hepimiz çok çok beğendik. Hızını alamayıp dün de yaptı. Onlarda çok güzel lmutu. Bir kısmını da gelen arkadaşlarla erkek arkadaşların kaldığı kampa gönderdik. Kışın pek tatlı yememişler. Biz de bu yönlü avantalıkldık.
Ah! İlham perilerim nerdeler? Moral yaklaşıyor ve yoğunlaşmam lazım…
VE İŞTE PLATFORMLAR
Heyecanı, atmosferi bambaşka hiç birşeye benzemiyor. Her çıkan arkadaş kendisini tüm tarihin karşısında hissediyor. Adeta insanlığın tüm değerleri adına hesap veriyoruz. Bundan dolayı ortam o kadar ağır geliyor ki!… İster istemez, gözler doluyor, seslerde, ses tellerinde titreşimler başlıyor. Anladım ki zor olan yüzleşmek, o an’da geriye dönüp bakıp yaratabildiklerimizi görmenin sancıları… Başka zamanlarda bunları yapıyoruz tabi ama günün yoğunluğu içinde gördüğümüz manzara bizi çok acıtmayabiliyor. Ama platform ortamı öyle değil. İstediğin kadar yüzünü kapatmaya çalış. Yarattıkların ve yaratamadıkların tam karşında duruyor. Tabi ortama ne kadar açık ve dürüst yaklaştığın çok önemli. O zaman karşında ne görürsen gör, gördüğün şeyler sende yürüme ve aşma cesareti yaratır. Bizim platformlarımız da çok güçlü geçti. Tabi bol ağlamaklı ve duygulu olduğumu da eklemeden geçemem. Nedense özgün kalındığında kadın arkadaşlarda sürekli aşırı bir ortak duygulanım oluşuyor. Hangi arkadaş zorlanmalarını paylaşıp ağlasa, birçok arkadaş ağlamaya başlıyor. Birbirimizi bu konuda çabuk tetikliyoruz. Sanırım tüm kadınların ortak özelliğidir bu. Hele de söz verme bölümü çok duyguluydu. İnsan kendisini Önderliğin karşısında hissediyor. Şehitlerin karşısında hissediyor. Söz vermek kolay değil. PKK’de verdiğin sözü tutman ölçüdür. Bunu bilerek yaklaşmak, cesaret gerektiriyor tabi. Bakalım her arkadaş değişme konusunda çok iddialı ve istekli görünüyordu. Bu, bir de çabayla devam ettirilince biz de inanıyoruz ki çok şey başarılacaktır. Dersim YJA STAR güçler, baharı güçlü karşılayacaktır. Ben de tüm arkadaşlara başarılar diliyorum.
4 Mart 2014
8 MART’IMIZ KUTLU OLSUN
Ne kadar güzel bir moral oldu. Tam istediğimiz ve hazırladığımız gibi geçti. İlk başta zaman az olduğu için yetiştiremeyeceğimizden korktuk. Ama tam 8 Mart günü moralimizi yaptık. Hem de çok güzel geçti. En güzel sürprizlerden bir tanesi de 7 Mart günü, suyumuzun kendi kendine gelmiş olmasıdır. Hortumun buzu eridiği için su birden bire akmaya başladı. Biz de son platformu yapıyorduk. Su sesini duyan tüm arkadaşlar, heyecandan yerlerinde duramıyorlardı. Subayımızın heyecanlı sesi de cabasıydı tabi. Velhasıl epey moral aldık.
Moral yerini çok güzel süsledik. Önce güzel bir pankart yatık. Bir de kenarda küçük bir masa hazırladık üzerine beyaz örtü onun üzerine de mumlar yaktık. Çok güzel görünüyordu. Sara arkadaş Leyla ve Fidan arkadaşların isimlerini de yazıp mumların yanına bıraktık. Yine masayı çiçeklerle süsledik. Anlayacağınız ortam çok güzel ve duygu doluydu. Sonra tüm arkadaşları sırayla içeri aldık. Her birine şeker verip kolonya uzattık ve Önderliğin bir sözünü yazıp hazırladığımız kağıtlardan bir tane verdik.
Programımız da içerikliydi. Folklor grubumuz çok sempatikti, başlarındaki mor şallar ve ellerindeki mavi-mor parlak mendiller, çok estetik gösteriyordu. Oyunları da şaşırmadan oynadılar.
Skeçler, arkadaşları çok güldürdü. Çok güldük. Tabi konular dikkat çekiciydi. Avrupa Jineoloji konferansı, Kör Testere Timi adındaki illegal vurucu kadın örgütü ve benzeri epey güldük.
Tiyatromuz ise epey ağlattı. Konu Kürdistan Tarihi olunca acımız hemen hortluyor. Yani emeğimize değdi gerçekten de. Tüm arkadaşlar çok beğendiler. Bol bol resim çektip kameraya aldık. Bir kaç gün sonra da dışarıya çıkacağız. Onun için de heyecanı var. Artık pek bir işimiz kalmadı. Şimdi tüm arkadaşlar heyecanla dışarıya çıkmayı bekliyor, pratiğe gitmek için can atıyorlar.
MASAL KÖYÜMÜZDEN HERKES GİDİYOR!
Evet! Sonunda kamptan çıkış oldu. Biz bir tim kaldık burada. Son toparlanma işleri için. Diğer arkadaşlar arazide kalacaklar artık. Erkek arkadaşlar bizden bir kaç gün öcne çıkmışlardrı. Onlarda yakınımızda kalıyorlar. Şimdi dışarıda yoğun bir hareketlilik var. Ota-oduna gidenler, göreve gidenler, malzeme taşıyanlar…gırla gidiyor. Bu arada paskoviler de gittikçe yakınımıza geliyorlar. Kaç gündür kampın kapısını açar açmaz karşımızda keçileri görüyoruz. Her nedense hiç kaçmıyorlar bizleri gördüklerinde. Ve çok sevimliler.
Dışarıdaki arkadaşları da görüyoruz. Dürbünle onları izliyoruz. İlk gece üzerlerinde şiddetli bir yağmur yağdı. Onlar için endişelendik. Ama iyi görünüyorlar. İlk bir kaç gün havanın çok soğuk olmasından dolayı biraz zorlanmışlar ama şimdi artık alışmışlar. Bu arada çok yoğun bir askeri eğitim programı uygulanmaya başladı. Özellikle branşlaşma temelinde grup eğitimleri örgütlendirildi. Şimdi de sabotoj ve bize eğitim grupları başlamışlar. Eğitimler iyi gidiyor. Bazen komik görüntüler olsa da her arkadaşta öğrenme çabası var. Ayrıca; suikast, kleş, bomba ve taktik eğitimleri de sırada yani sıkı bir eğitimden geçeceğiz. Zaten daha yapraklar da açmamış bu zamanı böyle değerlendirmek en iyisi.
SÜPRİZ GELİŞMELER
Neler olmuş duydunuz mu? Dersim’deki tüm deryalar birbirleriyle konuştular. Herkesin durumu çok iyiymiş. Tüm kampların eğitimleri güçlü geçmiş. Ve yoğun bir eğitim çalışması yapıyorlar. Her yerde küçük birimler dışarı çıkmışlar halk temelli çalışmalar ve askeri çalışmalar yürütülüyor. Seçimlerde iddialı bir siyaset görünüyor.
En süpriz gelimeyi daha yazmadım. Yani bir savaşçı katılmış. Hem de bir kadın. Bu çok güzel bir haberdi. Munzur vadisindeymiş. Çok meraklandık kimdir diye. Acaba gördüğümüz biri midir? Tanıdık mıdır? Veroz arkadaşa ne kadar takıldığımızı söylersem abartı olmaz. Artık papucu dama atıldı. Eskidi, yenisi gelmeseydi daha ‘yeni’ olmanın fayladalarını değerlendirebilirdi. Ama artık bitti…
20 Mart 2014
MASAL KÖYÜMÜZDEN TÜM DÜNYAYA NEWROZ PÎROZ BE
Cejna Newroz e, pîroz be. İşte kutsal bayramımız. Bugün hep beraberiz. Biz de dün kamptan geldik. Artık hepimiz dışarıda, birlikteyiz ve Newrozumuzu karşılıyoruz. Hava sıcacık, çılgınca öten kuş sesleri muhteşem. Arkadaşlar tatlı yapmışlar. Bugüne hazırlık için. Öğleden sonra Akvanos Şehitliği’ne gidip tören yapacağız. Sonra da ateşler yakıp, halaylar çekeriz yüksek ihtimalle. Bu bayram çok güzel. Şimdi noktamızda yemek hazırlıkları var. Menümüzde sarma var bugün. Diğer arkadaşlar radyonun başından ayrılmıyorlar. Önderliğin mesajı okunacak bugün. Bakalım içeriğini hepimiz çok merak ediyoruz. Geçen seneki şoktan sonra bu mesajın içeriğini merak ediyoruz. Biraz da kaygılıyız aslında. Yeni bir şok yaşamamak için. Bu da bizim eksikliğimiz. Her şeye her zaman hazırlıklı değiliz. Şimdi ara veriyorum. Arkadaşlara yardım etmeye gitmem gerekiyor.
Hazırlıkların ardından büyük cihaz üzerinden Cemal arkadaşı dinledik. Çok uzun ve çok kapsamlı bir konuşma yaptı. Saat 1’de Önderliğin mesajı okunacağı için bir önceki yıl gibi şok olmayalım diye örgüt bizi hazırlamaya çalıştı galiba. Tabi bizim açımızdan da önceki yıldan çıkarılan çok ders oldu. Bu anlamda biz de tecrübe kazanmıştı. Heyecanla saat 1’i bekledik ve çok da iyi çekmeyen radyodan ve cihazdan Önderliğin mesajını dinledik. Kimimiz ağladı, kimimiz dalgınlaştı… Şuna eminim ki hepimizin içinden o mesaj yerine, Önderliğimizin sisini duymak geçti. Keşke Önderliğimiz kelimelerini yazı ile değil de bizzat kutlamalara katılarak kendisi söyleseydi… Ne zaman göreceğiz o günü? Güzel insan, can Önderimizin resimlerini bir kaç gün önce görme imkanımız olmuştu. Neler hissettiğimizi anlatamam. O gülen gözler, bilgeliğin ışıldadığı o güleç yüz ve beyazlara çalan apak saçlar… Yılların ve anlamların olgunlaştırdığı hakikat avcısı… Sır’lara ermiş evliya, Aşk’ta erimiş Derwiş… İçimiz öyle ısındı ki o resimleri görünce defalarca öptük, dokunduk, baktık da doyamadık. Güzel Önderliğimizin Amed Newroz’una çıkıp konuşacağı o kutlu güne çok az kaldı…
Bizler ne yaptık? Hepimiz önce Akvanos Şehitliğine gittik. Kadın arkadaşlar olarak tabi ki erkek arkadaşlarda gelmişlerdi. Orada güzel ve arkadaşlara layık bir askeri tören yaptık. Sonra o geniş düzlüğe gittik. Arkadaşlar, heyecanla odun topladılar. Kocaman bir Newroz ateşi yaktık, halaylar çekildi. Akşama dğoru hepimiz yerlerimize döndük.
21 Mart 2014
Ve işte yolculuk günü geldi çattı. Düzenlemelerimiz netleşti. Kadın arkadaşlar olarak, ayrılıyoruz. Ben, Eyem, Raperin, Varoz, Sema ve Delila Rojdere’ye gidiyoruz. Sarya, Helin, Dorşin ve Evindar arkadaşlarda burada kalacaklar. Bu tim çok güçlü. Bakalım bu alanda çok şey başaracaklarına inanıyoruz. Raperin’in timi de epey renkli ve iddialı. Berfin ve Nuda da Batı Cephesi’ne geçecekler. Aslında onların grubuyla gitmem gerekiyordu. Ancak ben bu tarafa geliyorum. Sonra gideceğim. İyi ki de geldim çünkü buradaki arkadaşları görmeyi çok istiyorum.
Vedalaşmalar yine geldi ve çattı. Epey alışmıştık aslında birbirimize. Çok güzel günler yaşamıştık beraber. Gerçekten çok güzel geçen deyim yerindeyse akıp giden bir süreçti… Hızlı vedalaşmalardın ardından da yola çıktık. Yanımızda erkek arkadaşlarda var. Baran, Kemal ve Dilgeş arkadaşlar… Yol hattını tanımıyorum ama her halukarda zor olacağı kesin… Buna kendimizi hazırlayarak başladık. Yol boyunca epey zorluk yaşadık. Ama çok zevkliydi de. En güzel yanı da grup olarak birbirimizden hiç kopmamış olmak oldu. Temponuz da dengeliydi. Erzağımız’da epey iyiydi. Bu konu da da zorluk yaşamadık. Hele geçtiğimiz yerler ne kadar da güzeldi. Memleketim cennet gibi. Her köşesi gizli bir güzelliği koruyor sanki. Ama neyse ki bizim gözlerimize açıktır herşey…
27 Mart 2014
Şehit Jindar Ezgi