HABER MERKEZİ
En büyük ve en kahraman insanlar her zaman tarihsel gelişmenin en hızlı alanlarında şekillenmişlerdir.
Bizim halk tarihimizde de KAWA’nın, insan yiyici zalim Dehaq’a karşı ayaklanması, yine buna benzer insanların beyinlerini yemekle uğraşan bir Nemrut’a karşı İbrahim Peygamberin direnişi sürekli yüceltilen efsanevi olaylardır. Görülmektedir ki, böyle alanlarda halklar, zalim sınıfın temsilcilerine ve vahşi toplulukların saldırılarına karşı direnebildikleri, bu direnmelerini zafere dönüştürebildikleri oranda büyük bir düşünme kabiliyeti ve büyük bir moral gücüne ulaşmakta ve bunun sonucu olarak kültürel ve manevi gelişmede üstün bir konuma kavuşmaktadırlar. Bu duygudan yoksun olan halkların ise, en kötü tutsaklıklar altında kurtuluşu şu veya bu hayali güçte aradıktan, bu nedenle de geriledikleri, normal gelişmeye ayak uyduramadıkları görülmektedir. En büyük ve en kahraman insanlar her zaman tarihsel gelişmenin en hızlı alanlarında şekillenmişlerdir. Halkların isyan ve zalimleri ne pahasına olursa olsun başlarından atma duygu ve düşüncelerine tercüman oldukları, onlara yol gösterdikleri oranda ortaya bu tür kahramanların çıktığı; bunların kimi yerde peygamber, kimi yerde bilim adamı, kimi yerde din adamı, kimi yerde filozof, kimi yerde büyük bir komutan, kimi yerde ise büyük bir devlet adamı biçiminde belirdikleri tarihsel bir gerçektir.
Partimizin Merkez Komitesi Üyesi ve kurucularından olan halkımızın en yiğit, en fedakar ve en bilinçli evlatlarından değerli komünist Mazlum Doğan Yoldaş halkımızın özgürlüğe, yeniden doğuşa ve bahara açılmasının sembolü olan Newroz gününde, aylar süren işkencelerden sonra eşine ender rastlanan bir direniş örneğiyle Diyarbakır Zindanlarındaki vahşeti protesto ederek yaşamına son vermiştir.
Direnme süreci içinde ortaya çıkan bu tip olaylar ve özellikle de bu olay, halkımızın ve direnme mücadelemizin içinde bulunduğu durumun kavranması, ileriye yönelik olarak devrimci mücadelenin gelişimi açısından temel teşkil etmesi, ders alınması ve üzerinde düşünülmesi gereken bir yığın öğretici hususla doludur. Bu vesileyle Mazlum Yoldaş’ın büyüklüğüne ve büyük geliştirici özelliğine bağlı olmamızın da bir gereği olarak, direniş mücadelemizden çıkarılması gereken sonuçları daha derin toplu bir biçimde yeniden sunmak bir yoldaşlık gereğidir.
Direnmenin ilk tohumları, baskının en çok yoğunlaştığı zeminde atılmak zorundadır. Türk hakim sınıfları -özellikle Mazlum Yoldaş’ın olayında açıkça görüldüğü gibi- esirlikten de öteye sürekli işkence altında olan, tüm dünya ile irtibatı koparılan, bir avuç kemik ve deriden başka bir şeyi olmayan bu insanlara karşı, çağın ve tarihin her türlü gericiliğini arkalarına alarak saldırmalarına ve bu anlamda baskı ve işkenceden ibaret olan güçlerini doruk noktasına çıkarmalarına rağmen, bu insanlara karşı işledikleri suçu gizlemeye çalışacak kadar büyük bir korku, telaş ve tükeniş içerisindedirler.
Ama onların uygulamakta olduğu bu anlamsız, çılgın ve vahşi tutum, sadece birkaç kişiye uygulanmakla sınırlı kalan bir tutum değildir. Onlar, tarihsel ve çağdaş gelişimle ters düşen ve hiçbir toplumsal gelişim rolüyle izah edilmeyen bu baskı ve imha sürecini tümüyle bir halk üzerinde uygulamak, tarihteki bu yönlü uygulamalarını günümüzde de sürdürmek istemektedirler. Onlar, insanlığın dıştaladığı ve insan olmanın hiçbir özelliğiyle bağdaşmayan yöntemlerle halkımızın ve onun en değerli temsilcilerinin kökünü kazıyabilecekleri iddiasında bulunmaktadırlar. Bu konuda çağın en gerici, en azgın, en kanlı mihraklarıyla ittifak halinde oldukları gibi, bir yandan tarihin en gerici, en tortu, en vahşi eğilimlerini birleştirerek, diğer yandan ise her türlü sahtekarlıkla kendilerini maskeleyerek, kuzu postunda bir kurt çehresine bürünerek, halkımıza karşı sinsi bir imha planını kendi önderliklerinde başarıya ulaştırmanın hesabını yapmaktadırlar.
Bu gerçekler tüm açıklığıyla ortaya konulmak, Mazlum Yoldaş’ın anısı dolayısıyla, halkın içinde bulunduğu bu vahim durumlar tüm özgüllükleriyle sergilenmek zorundadır. Biz bu konuda sınırlı da olsa açıklayıcı olabilirsek ve bu açıklamaları doğru bir örgütlenmeye dönüştürebilirsek, kendimizi kısmen rahatlamış hissedebiliriz. Mazlum Yoldaş’ın mensup olduğu parti bunu yapmayı becerebilirse, kendi yapısını bu temelde daha da pekiştirebilir ve halka bu anlayışla önderlik edebilirse ancak acılarını biraz hafifletebilir.
Yiğit Kürdistan halkı!
Aranızdan Mazlum gibi büyük bir insanı çıkardığınız için, sadece varlığınızı kanıtlamakla kalmamakta, böylesine büyük insanları bağrından çıkarabilen bir halk olarak emsali az görülen bir özelliği de bünyenizde taşıdığınızı ispatlamaktasınız. Mazlum Yoldaş, gökten inmedi, sizin bağrınızdan çıktı. Sahip olduğunuz bir yığın olumlu özelliği kendi kişiliğinde somutlaştırarak, böyle bir direnişçi kişiliğe yükselebildi. Bugün dağlarda, köylerde ve kuytu köşelerdeki bir yığın insanın bağrında parça parça ve gizli duran, yoksul Kürt insanındaki mertlik, yiğitlik, dürüstlük, cesaret özelliklerinin bir kişilikte somutlaştığında ne büyük bir güce dönüşebileceğini en açık bu yoldaşımız kanıtlamıştır. Sizin bu özellikleriniz yoğunlaştırıldığında ve en somut ifadesi Parti Önderliğindeki ulusal kurtuluş cephesi olan birliğiniz yaratıldığında, bu direnişçi geleneğinizin nasıl harikalar yaratabileceğinden hiç kimsenin kuşkusu yoktur. Bugün tek tek devrim şehitlerinde gözüken bu özelliklerin yarın tüm halkımızın kişiliğinin ayrılmaz bir parçası haline geleceğinden de yine kuşkumuz yoktur. Özellikle partimizin aydınlatıcı, örgütleyici ve eyleme geçirici özellikleri aranızda yaygınlaşıp mücadelesi geliştikçe, her birinizin Mazlum Yoldaş’ın anısına yakışır bir seviyeye ulaşacağınızdan yine kuşkumuz yoktur. Yakından tanıdığımız bu yoldaşlarımızın anıları karşısında sizlerin de, bağımsızlık ve özgürlük mücadelenize daha büyük bir coşkuyla sarılacağınız, yoldaşlarımızın ideolojik, politik, örgütsel yaşamını rehber edineceğiniz ve bu temelde daha büyük bir güvenle bağrından kopan ve engin özünüzü temsil eden bu direnişçilerin anısına layık olarak onları tereddütsüz takip edeceğiniz kuşkusuzdur.
Sizler, böyle yoldaşlara sahip olmakla, sadece kurtuluşa duyduğunuz özlemi kanıtlamakla kalmıyor, bu konuda en güçlü dayanağa sahip olduğunuzu dosta da, düşmana da gösteriyorsunuz. Ve şuna çok iyi inanıyoruz ki; siz halkımızın bağrında bu özelliklerin milyonlarcası gizlidir. Bu yoldaşların önder kişiliğinde sınırlı olarak açığa çıkarılan bu özelliklerinizin bu temelde topyekun bir güce dönüşeceği ve düşmanın bu özellikleriniz karşısında baş eğeceği kesindir. Ulusal değerlerinize kasteden, toplumsal gelişmenizi bin bir hile, düzenbazlık ve baskıyla ortadan kaldırmak durumunda olan bu düşmana karşı, sizin ancak bu temelde cevap verebileceğiniz ve gücünüzü konuşturabileceğiniz bugün daha da bir açıklık ve gerçeklik kazanmıştır. En zor ve zayıf bir dönemde direnmeye bu biçimde sahip çıkarak kendimizi ona adeta katık ederken, sizleri de birçok sıkıntının içine çektiğimizi biliyoruz. Ama bundan başka bir çaremizin olmadığı, acılarımızı şehitlerimizin anısına yaraşır, soylu ve güçlü bir direnmeye dönüştürerek mevcut durumdan kurtulabileceğimiz de bir o kadar açıktır.
Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesine önderlik yapmanın çok zorlu bir görev olduğunun bilincinde olan PKK hareketi, bu zorlukları göğüslemedeki kararlılığını, PKK’nin direniş çizgisini kanlarıyla yazan şehitlerinin mücadelesinde kanıtlamıştır. Sıcak mücadelenin içinde büyük bir cesaret ve inançla en öne atılan ve direniş çizgisinin hayata geçirilmesinde hiçbir fedakarlıktan çekinmeyen Şahin Kılavuz, Cahit Dayan, Fuat Ertürk, Veysi Şimşek, Veysi Hantaş, Hasan Özçelik, Musa İlk, Beşir Aksoy, Adnan Zincirkıran, Gürcan Özcan, Cevdet Günerhan ve diğer PKK militanları; yakın geçmişte direnişleriyle bir dönemi kapatan ve Türk sömürgeciliğini siyasal yenilgiye uğratan Mazlum Doğan, M. Hayri Durmuş, Kemal Pir, Ferhat Kurtay ve diğer yoldaşlar yarattıkları eseri kendi kanlarıyla bezeyerek, PKK mücadelesinin artık yok edilemeyeceğini göstermişlerdir. Çünkü; bir dava, uğruna çekinmeden kan verilen ve elden ele yükseltilen bir bayrak haline gelmişse, onu yok etmek her türlü gerici ve saldırgan girişime rağmen artık mümkün değildir.
Halklar Önderi Abdullah ÖCALAN’IN çözümlemelerinden derlenmiştir.