HESEKÊ
Rojava Devrimi’nin yıl dönümü olan 19 Temmuz’a yaklaşırken, Rojava Devrimi’nin yok ettiği DAİŞ çetelerinin ailelerinin kaldığı Hol kampına gidiyoruz. İşgal saldırıları sırasında ailesi ile birlikte bu işgal saldırılarında yer alan DAİŞ çeteleri yenildikten sonra ise aileleri Hol kampına yerleştirilmişti. Kimi Avrupa’dan, kimi Türkiye’den gelmişti İşte bu kadınlar ve çocuklardan bazıları Hesekê şehrine bağlı Hol kampında kalıyor.
DAİŞ çetesinin içinde kalan ve uzun süre onlarla birlikte yaşayan bu kadınlar konuşmaya çekiniyor. Devletlerden korkuyorlar. Neler yaşandığına dair konuşmak isteme çabalarımız yarım saat sonrasında sonuç alıyor. Ama konuşmasından ve çoğu yaptığı, yaşadığı şeyleri dile getirmemesinden tedirginliğini anlıyoruz.
Kamera’dan oldukça çekiniyor ama kamera kapandıktan sonra çok fazla şey söylemeye başlıyor. Yaşananlar ve göz yumduğu her şeyi söylüyor. Türkiye’den çok rahat bir şekilde çıktıklarını, çıktıklarında devletin olmadığını ama dönecekleri zaman devletin duvarlar örerek geri gitmelerine izin vermediğini dile getiriyor.
Konuştuğumuz çete, Ayşe Yaşar isimli bir kadın Ankara’lı. Ankara’dan geliyor. “İsmim Ayşe Yaşar, 5 yıl önce 2014’te geldim. Biz Ankara’dan çıktık. Büyük bir araçla Antep’e geldik. Antep’te bekledik. Sonra başka bir araç gelip bizi aldı tarla gibi boş bir araziye girdik. Orada indik, yürüdük ve geçtik. Sınırı çok basit geçtik. Sınırı geçerken bir kaç yerde bekledik, bir kaç araç değiştirdik bize hızla geçmemizi söylediler ve tren rayı gibi bir yerden koşarak geçtik. Direk antep sınırını geçerek Bab’a geldik.”
Geldikten sonra DAİŞ çetesi olan eşi 10 gün yanlarında kalıyor ve daha sonra DAİŞ çete örgütünün eğitimlerine giderek 1 buçuk aya yakın eğitimde kalıyor. Uçakların hava saldırısında ölüyor. “Yeni geldiğimizde eşim bir 10 gün yanımızda kaldı sonra eğitim almaya gitti. 1 buçuk ay gelmedi. Eşim buraya geldikten sonra bir eğitime gitti. Eğitimden geldikten sonra 2 veya 3 sefer nizama karşı nöbet tuttu. Daha sonra elektironikçi olduğu için oradan alıp elektronik üzerine tamir yapan bir yere verdiler. 7-8 ay bunun üzerine çalıştı daha sonra Bab’dan Minbic’e gelirken uçak vurdu ve vefat etti.”
Kadınların DAİŞ içerisinde görevlerinin ne olduğunu sorduğumuz da ise, “Kadınlar daişin içinde bir görev almıyorlardı.” diyor. Kadınların gördüğü sadece eşlerini bekleyip, çocuklara bakmakmış. Oysa kamp içerisinde gezerken gördüğümüz öfke bunun aksini kanıtlar nitelikte.
Sınırdan nasıl geçtiğini sorduğumuzda çok kolay bir şekil de geçtiğini ama dönmek istediklerin de duvarlar örüldüğünden bahsediyor. Hol kampından geçenlere dair, kaçakçıların aracılığıyla kaçtıklarını belirtirken, Türkiye’ye geri dönenlere dairse şunları dile getiriyor. “Mesela buradan kaçanlar var Türkiye’ye gidiyorlar sorgulanıp ceza almadan bırakılıyorlar. Çıkanlar oldu 6 gün sınırda beklediler. Daha sonra valilikten izin çıktı ve sınırı geçtiler. Hiçbir ceza almadan evlerine geri döndüler.”
Ankara’da yaşadığı dönem içerisinde Kürtleri, YPG-YPJ’yi çok farklı tanıdıklarını ama buraya gelip onlarla zaman geçirdikten sonra hiçbir şeyin söylendiği gibi olmadığını dile getiriyor. “Buraya esir olarak getirildiğimizden beri bize iyi davranıldı. Namusumuza, ırzımıza herhangi bir zarar gelmedi, haklarımızı savuna bildik. Her şeyin için bilmiyoruz mesela benim bildiğim hep dağlarda yaşayan kişilerdi. Ama içinde yaşıyoruz şimdi görebiliyoruz öyle olmadığını. Esir olmamıza rağmen isteklerimizi taleplerimizi bildire biliyoruz. Sanki hiçbir şey bilmeyen insanlar bir araya toplanmışlar. Yani böyle cahil, küçük yaşatan alınmış, ailelerinden alınmış dağa çıkartılmış. Hep öyle duyduk yani. Ama şimdi öyle olmadığını gördük.”
Son olarak eski hayatına geri dönmek istediğini yani Türkiye’ye dönmek istediğini dile getiriyor. “Sonuçta ben bir Türk vatandaşıyım, Türkiye’nin beni almasını istiyorum. Çocuklarımın bu koşullarda hiçbir şey öğrenmeden öylesine yaşayarak büyümesini istemiyorum.”
NC/Farşîn Sîdar-Firaz Çiya