HABER MERKEZİ
Faşizm yenilgi yaşadıkça ne olur? Faşizm, yenilgi yaşarsa; katleder. Doğayı, insanlığı, toplumsallığı ve onu yenilgiye uğratan ne varsa onu yok etmek için yağmalar, işgal eder, sömürür. Bunları öyle sıradan politikalar ile değil insanın aklının alamayacağı korkunçlukta yapar. 12 Eylül’de Amed zindanında, yaşanan zulme ve işkenceye tanıklık eden imamı unutmak mümkün olmasa gerek. Öyle ki 12 Eylül’de Amed zindanlarında yaşanan işkenceleri tanrının cezası olarak görür. ‘Böylesi bir işkenceyi insanlar yapamaz’ der. ‘Biz öldük ve öbür dünyada tanrının buyruklarını yerine getirmediğimizden kaynaklı tanrı bizi cezalandırıyor’ der. ‘Burası cehennem’ diyor. Yanında bulunanlar ne kadar anlatmaya çalışsalar da imam buna inanmaz. Ve ziyaretine gelen oğlunu görünce cehennemde olmadığını ve yaşanan işkenceleri insanların yaptığını anlar. Anlarda yüreği kaldıramaz…
12 Eylül sürecinde Amed zindan direnişini kırmak için her türlü faşizm işkencelerini uygulayan TC devleti yenildi. Faşizmin yarattığı işkence zihniyeti yenilgi yaşadı, kazanan, insanlık iradesi ve PKK direniş ruhu oldu. Leyla Güven öncülüğünde başlatılan direniş faşizme yeniden darbe vurdu ve Türkiye seçimlerini de yenilgiye uğrattı. Son İstanbul seçimleri ile bu yenilgi daha görünür oldu. Faşizm yenildi, ardından katletme ve işgal operasyonları da ayyuka çıktı. Öyle ki Güney Kürdistan’da bombalanmayan alan kalmadı. Camiler, köyler savaş uçakları ile vuruldu. Köylüler, çocuklar yeniden katledilmeye başlandı. Kürdistan halkı bunları ilk defa yaşamamakta. Faşist soykırımcı zihniyetin yıllardır Kürt halkına yaşattığı bu zulmün elbette ki bir hesabı olmalı.
Yenildikçe deli dumura dönüşen faşizm ne yapacağını bilmeyen her önüne gelene saldırır duruma geldi. Tarihte sömürü zihniyetinin oluşum evresinden beri istila, soykırım, işgal hep var olmuştur. Güney Kürdistan’a yapılan istila, işgaldir. Efrîn’deki yaklaşımın aynısıdır. Birilerinin ‘anne bak kral çıplak’ demesine gerek yok, her şey ulu orta yaşanıyor zaten. Erdoğan-Bahçeli faşist kliği Kürdistan topraklarında yaptığı her şeyi kendine mubah görmektedir. Bu yaşananları kimse normalize edemez, meşru da göremez.
Tarihte hiç görülmediği kadar halkımıza zulüm yaşatılmaktadır. Kürdistan’da yaşananlara katliam demek için, kelleden duvar mı örülmesi gerek? Şimdi soruyoruz topraklarımızda faşizmin uygulanmadığı bir dönem var mı? Kan dökülmemiş tek bir karış toprak parçası var mı? Peki bu katliam değil de nedir? Her gün nerdeyse Güney Kürdistan’a yapılan saldırılarından dolayı bu topraklara bedenler düşüyor. Düşen her beden için faşizme elbette ki hesap sorulacaktır. Ölüm kapımızı çaldığında ah edip vah etmekle tiranları ortadan kaldırmış olmayız, bilakis onları güldürmüş olacağız. O nedenle bu tiranları ortadan kaldırmak yenilgiye düşürmek yiğit Kürt gençlerine ve yurtsever Kürt halkını düşmektedir.
Nuri Dersimi’nin dediği gibi; “Varlığını korumak, benliğini muhafaza etmek için, hiç bir millet bizim kadar uzun ve sürekli savaşlar yapamamıştır. Uzun tarihimiz boyunca, hiç bir kuvvet bize mağlubiyet itirafı yaptıramamıştır. Kürt alnı, Kürt yurdunun haşmetli zirveleri gibi, daima yüksek kalmış ve hiç bir fatihin önünde eğilmemiştir. Kürt hayatiyetinin hakikati, bu günün de şaşmaz hakikatidir.” Kürdistan tarih gerçekliği bize, Kürt gençliğine TC devletini mağlup etmeyi emretmektedir.
“Namusu olan her fert, sinesinde Kürt kalbi çırpınan her insan, damarlarında Kürt kanı cevelan eden her genç” seferber olup Xakurkê’ye akmalı. 14 Temmuz büyük direniş ruhu ile meydanlara akmalı ve bir kez daha TC’ye tarihi yenilgisini yaşatmalı. Bu gücü ve iradesi mevcuttur.
Yeni Özgür POLİTİKA/Axîn Mahir DİCLE