HABER MERKEZİ
Gençliğin öz savunma bilinci
Önder APO Ahlaki ve politik toplumun günümüzde yaşadığı gerçeklik, yani öncelikli sorunu özgürlük, eşitlik ve demokratikleşmenin de öncesinde var oluşsaldır. Varlığı tehlikededir. Modernitenin çok yönlü saldırısı, her şeyden önce varlığını savunmayı öncelikli kılar. Demokratik modernitenin bu saldırıya karşı cevabı, öz savunma anlamında direniştir demektedir. Bu direnişin öncüsü de gençliktir. Gençlik doğru bilinçlendiği oranda bu direnişte yer alabilir ve öncülük rolünü yerine getirebilir.
Egemen sistem tarihinin en başından beri saldırılarının merkezine aldığı toplumsal kesimlerin başında gençlik gelmektedir. Kadını düşürmek ve kendi erkek egemenlikli düzenini oluşturmak için de ilk olarak gençliğe yönelmiştir. Gençliği denetimi altına aldığı oranda topluma gereğince yön verebilmiştir. Gençlik güçsüzleştirilip pasifleştirildiği derece toplum köleleştirilebilmiştir. Gençlik toplumsal görev ve sorumluluklarından koparıldığı ve işlevsiz kılındığı oranda da toplum kendi olmaktan çıkmıştır. Özcesi toplumun ahlaki-politik yapısından kopmuş gençlikle toplumlar daha derinliğine sömürülmüştür.
Egemen sistemin kadını düşürme temelli öncelikli olarak gençliği hedef alması ve kendi yanına çekme çabası bunun ürünüdür. Nitekim gençliğin düşürülüşü sonucunda egemen sistem kadına karşı saldırılarını yaşamın her alanında pratikleştirmiştir.
Ancak gençlik tarih boyunca özgürlük istemini hep korumuş ve bu temelde bir yürüyüşün sahibi olmuştur. Yaşlı erkeğin kadına karşı güç elde etmek için yanına çekmeye çalıştığı ve kendi çıkarları temelinde kullanmaya çalıştığı toplumsal kesim olması nedeniyle gençlik, tarih boyunca özgürlük arayışından vazgeçmemiştir. Özgürlük istemi ve arayışı, yaşanan toplumsal sorunlardan ve açığa çıkan ihtiyaçlardan kaynağını alır. Gençliği dinç ve ayakta olan toplumlar egemen sistem karşısında bugünlere kadar özünü koruyarak gelebilmişken; gençliği özünden koparılan ve denetim altına alınan toplumlar ise sistem içinde erimekten, sisteme tabi olmaktan ve kendi dışında her şey olmaktan kurtulamamıştır. Sistem tek bir yönlü saldırıda bulunmaz. Sistem her şeyi değerlendirerek, en zayıf yerden el atar. Bu şekilde sonuç da alır.
Sistemin temel saldırı noktası toplumsallıksa, temel savunulması ve korumaya alınması gereken de toplum olmalıdır. Toplumsal sürekliliğin sağlanması ve yaşanılır, özgür bir yaşamın oluşturulması da toplum gerçekliğini doğru kavramaktan geçer. Nasıl ki yaşlı erkek gençliği kadından kopararak toplumsallığından kopardıysa; bugün itibariyle aynı zihniyet gençliği toplumsallığından uzaklaştırma ve koparma amacındadır. Bu nedenle gençliğin en öncelikli görevi, insanlığın en temel öz savunması olan toplumsallığını anlaması olmaktadır. Gençlik toplumsallığını sağladığında ve toplumsal bilinçle mücadeleye giriştiği oranda yaşama da bütünsel bakabilir. Öz savunma da dönemsel olmak yerine, hayati olması bakımından, sürekliliğini gençliğin duruşunda, tutum ve davranışında sağlayacaktır.
Gençlik öz savunma bilincinden kopuk bir şekilde toplumu savunabileceğinden, koruyup kollayabileceğinden ve toplumsal yaşamın inşasında doğru rol alabileceğinden bahsedemez. Gençliğe bakış açısında yaşanan en temel yetersizliklerden bir tanesi de; bilinçli olsa da olur olmasa da olur yaklaşımıdır. Çoğunlukla olmasa da olur anlayışı baskın çıkmakta ve gençliği bu tarzda ele alma durumu yaşanmaktadır. Gençliğe misyon biçme, öncülük görevini gereğince yerine getirme ve ön açıcı olma konusunda yoğun bir bastırma durumu gelişmektedir.
Öz savunma bilinci toplumun tüm kesimleri açısından önemli olduğu kadar en çok da gençliğin buna ihtiyacı vardır. Tarih boyunca egemen sistemin her türden soykırım politikaları karşısında duran ve bu uygulamalara cevap olan gençlik olmuştur. Gençlik her zaman için ötekileştirilen, sömürü ve baskı altına alınan ve ezilen halkların haklı davasının savunuculuğunu yapmıştır. Yakın tarihimizde Che’den tutalım Mahirlere, Denizlerden İbrahimlere ve Kürt özgürlük mücadelesinde Hakilerden Kemallere, Ali Çiçeklerden Ferhatlara kadar toplumsal öncülüğü gençlik üstlenmiştir. Bu doğrultuda canları pahasına mücadele saflarında yer almışlardır. Saydığımız öncüler yaşanan toplumsal sorunlar karşısında farklı yöntemlerle öz savunmaya geçmişlerdir. Che gerilla mücadelesiyle hiç bilmediği, görmediği alanlarda halklarla omuz omuza mücadeleye girişirken, Mahirler yoldaşlarını kurtarma uğruna ölümüne mücadele etmiştir. Kimi işkencelere karşı onurluca direndi, kimi halkının özlemlerini gün yüzüyle buluşturmak için bedenlerini ölüme yatırdı. Kimi bomba olup kendini düşmanın beyninde patlattı, kimi ihanetin çemberini kararlı duruşuyla paramparça etti. Hepsinin ortak noktası: yaptıklarını doğru bilinçle örmeleriydi.
Bu temelde değerlendirildiğinde; egemen sistemin gelişen saldırılarının nereden, nasıl geldiğini anlayabilme, bunlara karşı nasıl bir duruş ve tutum içerisine girileceğini kavrayabilme doğru bilinçlenmeyle mümkündür. Doğru bilinç kendini tanımaktan geçer. Gençlik kendini, toplumsal gerçekliğini ve tarihselliğini bilince çıkardığı oranda egemen sistemin gelişen saldırılarını da boşa çıkarabilir. Bilgeler kendini bil derken nereden başlanılması gerektiğini bizlere söylemektedir. Başlangıç noktası insanın kendisi olmalıdır. Kendinden başlayan, kendisini objektif olarak ele alıp değerlendiren gençlik, karşısında mücadele yürüttüğü gerçekliği de daha somut anlayabilir. Kendi gerçekliğiyle, kişiliğinde yaratılmış hastalıklarla ve sistemin sapkın özellikleriyle yüzleşebilen gençlik, varlığını koruma ve yaşamını sürdürme mücadelesinde başarılı adımlar atabilir.
Özünde öncü olan gençlik, bugün birilerinin, bir yerlerin yönlendirmesi altındadır. Temel görevi toplumun öz değerlerini savunmak olan gençlik, egemen sistemin temel ve vazgeçilmez savunma aracı olmuş durumdadır. Nasıl ki toplumlar gençliği olmaksızın ayakta duramazsa, egemenler de gençliğin enerjisini kullanarak kendilerini ayakta tutmakta ve süreklileştirmektedir. Gençliğin enerjisini ve gücünü kendi çıkarları temelinde kullanan egemenler, ordularını gençlikten oluşturmaktadır. Gençlik egemen sistem pazarlarının en temel tüketicisi, ideolojisinin yaşamsal uygulayıcısı haline getirilmiştir. Doğru bir bilince kavuşan gençlik, egemenlerin askeri ve besleyeniolmak yerine toplumsal değer yargılarının öz savunucusu olacaktır.
Olabildiğine savunmasız kılınan gençliğin, günümüz koşullarında gelişen saldırıların nereden, nasıl, kim tarafından geldiğini anlayamayacak derecede bilinçsizleştirildiği-aptallaştırıldığı görülmektedir. Aslında bunları düşünmemesi gerektiğine de inandırılmıştır. Kendisine sunulan yaşama boyun eğdiği oranda yaşama imkânı bulabileceğine ikna edilmiştir. Bu temelde sistem imkânlar sunmakta, birçok kirli ve hastalıklı araçla kendisine çekmekte ve kendisine bağlamaktadır. Kendisine özgürlük diye yutturulan her şey aslında gençliğin, gençlik şahsında da toplumun tükenişini getirmektedir. Bilinçsizlikle nitelenen gençlik, sağlıklı kararlar alamayacağına inandırılmış durumdadır. Hafızası ipotek altına alınan gençlik, tarihinden, kültüründen, ahlakından, sanat ve estetiğinden koparılmıştır
Yaşamın her alanına saldıran egemen sistem gerçekliği anlaşılmak durumundadır. Gençlik bunu ancak sorgulayıcı özelliği ile yapabilir. Çok hızlı kavrama gücüne sahip olan gençlik, yaşamı sorguladığı oranda anlamlandırabilir. Dayatılan, yaşanılması zorunluluk haline getirilen hayat toplumsal sürekliliği sağlayamayacak derecede çürütülmüş, hastalıklı bir yaşamdır. Eğitimden tutalım ekonomiye, ahlaktan politikaya, kültürden sanata ve estetiğe kadar sistem saldırılarına maruz kalan toplumsal yaşam alanları korumaya alınmak durumundadır. Nasıl ki sistem saldırıları sadece askeri boyutta değilse, toplumsal yaşamın öz savunması da her alanda geliştirilmek durumundadır. Doğru bilinçlenme, ideolojik bir perspektife sahip olma gerekliliği bu nedenle büyük önem arz ediyor. Bu konuda özgür yaşamda ikna olan gençlik, uğruna ölümlere gittiği inançlarını sonsuza evirebilir. Bu da yaşamı sevmekten geçer. Yaşamdan umudu olanlar, yaşama ölümüne bağlananlar amaçlarını bilinçle yoğurup doğru sözün ve eylemin sahibi olur.
Bilinçli olmak duyarlılık demektir. Her an her şeye gerektiği şekilde cevap olmak demektir. Belki de bugün Kürt gençliğinin en temel sorunu yeterli düzeyde duyarlı olamayışıdır. Mesele birebir kendinin bazı uygulamalara maruz kalması değildir. Toplumsal olan gençlik topluma karşı duyarlıdır. Topluma karşı gelişen her türden saldırıya duyarlıdır. Örneğin; zindanlarda yoldaşlarına karşı gelişen kötü muamele ve olumsuz yaklaşımlar karşısında bazen hedefler belirleyerek sonuç alıcı pratikler geliştirmesi gençliğin duyarlı yaklaşımıyla bağlantılıdır. Bir gardiyan eğer çok rahat bir şekilde yoldaşlarımıza zindan içinde zindan hayatı yaşatıyorsa ve bu karşılıksız kalıyorsa, öz savunmada ne derece yetersiz bilinçlendiğimizi gösterir. Mahirlerin, Denizleri darağacından kurtarmak amacıyla geliştirdikleri eylemin kaynağında toplumsal duyarlılıkları yani doğru bilinçlenmeleri yer alıyordu. Sonucu kendi canları pahasına bile olsa yoldaşları için bunu yapma kararlılığını, duyarlılığını ve özveriyi göstermişlerdir.
Özcesi; gençliğin öz savunma bilincine sahip olması toplumların başarı şansını daha da güçlendirir. Madem savunulan toplumdur, o zaman toplumsal olunacaktır. Toplumsal bilinci önce kendisinde oluşturacaktır. Korunması gereken toplumun ahlaki-politik değer yargılarıysa, önce gençlik ahlaki ve politik olacaktır. Gelişen saldırılar karşısında korunması gereken bir bütün yaşamın kendisiyse, o zaman ilk önce gençlik özgür yaşama aşk düzeyinde, ölümüne bağlı olacaktır. Gençlik bunu başarırsa doğru olana ulaşır. Öz savunma bilinci toplumsal bilinçten başka bir şey değildir. Toplumsallık insanlığın en temel savunmasıysa, o halde öz savunma toplumsal bilincin geliştirilmesinden başka bir şey değildir.
Devam Edecek…