HABER MERKEZİ
Devletler ve sistemleri kadınlara ne adaleti verir ne de kadınların onların vereceği sözde adalete ihtiyaçları vardır.
Kadın cinayetleri, katliamları dünyanın her yanında olduğu gibi Hindistan’da en üst seviyeye ulaşmıştır. Ama Hindistanlı kadınların bir topluluğu vardır. Bu topluluk Pembe sopalı kadınlar olarak bilinir ve adaleti kimseden beklemeden kendi öz güçlerine dayanarak yani özsavunma ile gerçekleşitirirler.
Peki kadın mücadelesine yeni bir soluk getiren bu grup kimlerden oluşuyor?
Hindistan’da biliniği üzere Kast sistemi hala canlılığını korumakta ve buna karşın aynı şekilde Kapitalizmin, erkek egemen zihniyetin baskıları da kadınlar üzerinde etkin bir rol oynamaktadır. Yani Hindistan’da kadınlar iki defa ezilmekte idi. Pembe sopalı kadınlar ise, eşinden fiziksel şiddet gören, küçük yaşta evlendirilen, devletin aşağılamaya kalktığı, erkek egemen zihniyetinin fiziksel ve düşünsel olarak her türlü şiddetiyle karşı karşıya kalan bir grup öz gücüne güvenen kadından oluşur.
Bu kadınlar oturup dert yanmaktansa mücadele ve isyan etmeyi tercih emişler. İsyanları onları Pembe sopaları ile tanıştırmış.
Peki bu örgüt kim tarafından kuruldu?
“Gulabi Gang” 2006 yılında, Sampat Pal Devi tarafından, Hindistan’ın kuzeyinde kurulmuş bir örgüt.
Sampat Pal Davi, 5 çocuk annesi ve eski bir sağlık çalışanıdır. Kendisi de 9 yaşında evlendirilmiştir.Yani diyebilir ki her şey Sampat’ın isyanı ile başlamıştır.
Sampat bir konuşmasında şunlara değiniyor: “Kim yalnız başına savaşabilir” diyor bu örgütün kurucularından Sambat ve ekliyor; “Gücümüz mücadelemizden geliyor. Ben kadınların çektiklerini gördüm, benim savaşım sadece kendim için değil, ezilen tüm kadınlar için. Kadınlar bize katılıyorlar çünkü artık katlanmak istemiyorlar, bu onların da savaşı.”
Peki Türkçe karşılığı Pembe Çete olan ‘Gulabi Gang’ olan bu örgüt neler yapar?
Pembelerle kuşanan bu örgüt sadece kadınlara karşı yapılan haksızlıklara karşı, toplumun özü kadın olduğu için toluma yapılan haksızlıklara da cevapsız kalmaz ister karşılarında, koca, devlet, polis veya dünyanın olup olmadığı çokta önemli değildir. Önemli olan haksızlıklara başkaldırmaktır.
Toplumsal bir adaletsizliğe karşı yapılan bir eylemde gözaltına alınan ve on gün boyunca hakkında hiçbir suçlama olmaksızın nezarette tutulan birinin durumunu sormak için karakola giden Sampat, orada yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Ona ne olduğunu sorduğumda beni dinlemediler. Onlara beni dinleyin dedim ama bana bu işe karışmamı söyleyip beni oradan uzaklaştırmaya çalıştılar. Bense orada kalmakta ısrarcı oldum fakat aralarından biri benim üzerime yürüdü ve beni dövmeye kalktı. Ben de kendimi korumak için elimdeki defteri yüzüme siper ettim ve geri çekildim, bunun üzerine daha da sinirlenen polis bana vurmaya başlayınca ben de defteri bırakıp elime sopamı aldım ve onun kafasına vurdum… O günden beri bizden korkuyorlar ve ne zaman biri polisle bir sorun yaşasa – ki bu her gün oluyor- biz gidiyoruz ve kolayca çözüyoruz.”
Benzer başka bir örnek ise elektrik idaresinde yaşanıyor; faturalarını ödeyemeyenlerin elektriklerini kesen memurlar, bir de elektrikleri yeniden açmak için rüşvet istediğinde karşılarında Gulabi Çetesi’ni buluyor. Ellerinde lathi dedikleri uzun bambu sopalarla pembe giymiş kadınları karşılarında bulan memurlar, tam da o anda bir hata yaptıklarının farkına varıyorlar.
Başka bir örnek ise şöyle; köyde fakirler için ayrılan buğdayları deposunda öylece tutan memurun ofisinin kapısına dayanan Gulabi Çetesi, ayrılan buğdayları iki traktöre yükleyerek ihtiyacı olanlara dağıtıyor.
Onlar şiddet uygulayan erkeklerin ya da devlet yetkililerinin hayatlarını zindan ederken, kendi aralarında kurdukları dayanışma ile de birbirlerinin hayatlarını kolaylaştırıyorlar. Kendilerini şöyle tarif ediyorlar: “Biz hizmet edenlere, alt tabaka diyorlar oysa altta olanlar aslında bizi kendilerine hizmet ettirenler; çünkü biz, onların çamaşırlarını yıkayan, sokakları süpüren, saçlarını kesenleriz. Ve bu yüzden onlardan çok daha üstlerdeyiz…”
Gulabi Çetesi kadınlarının sayısı bugün Banda ve çevresinde neredeyse 100.000’e ulaşmış durumda. Onlar sömürüye karşı, yaşamları için mücadele ediyorlar. Kadın mücadelesi irade, kararlılık, direnç ve inanç ister Pembelerler kuşanmış bu kadınların bir anasözü der ki:“Bu yol çiçeklerle değil tersine dikenlerle kaplı bir yol ve yalnızca kalplerinde dünyanın çilesini taşıyanlar bu yolda yürüyecek cesarete sahiptir.”