HABER MERKEZİ – Rojava devrimi dosyamızın 4. bölümünde THKP-C/MLSPB üyesi Hakkı Kolgu ile devrim sürecini, devrime nasıl sahip çıkılması gerektiğini ve bundan sonraki süreçte gençliğe düşen görev ve sorumlulukları konuştuk.
Türkiye Halk Kurtuluş Cephesi/ Marksist-Leninist Silahlı Propaganda Birliği üyesi Hakkı Kolgu,”Partimiz THKP-C/MLSPB 6 Ekim 2014 yılında Rojava topraklarına ayak bastı. Birincisi bilmediğimiz bir coğrafya ve hiç savaş tecrübemiz yoktu. İkincisi ilk gelen grubumuz içinde hiç Kürtçe bilen yok vb. Bir an evvel IŞİD’e karşı savaşmak için cepheye geçme arzusu ve kısa süreli, sınırlı bir askeri eğitim aldıktan sonra cephede konumlandık. Devrimin ve devrimci güçlerin karşılaştığı bütün zorluklarla karşılaştık. Şöyle söyleyebiliriz savaştık örgütlendik, örgütlendik savaştık. Elbette IŞİD-DAİŞ hiçbir ahlaki-etik kuralı olmayan dehşet örgütleri yani faşist Türk terör devletinin ta kendisi. İşte biz bütün bu düşmanlara karşı savaştık ve savaşmaya devam ediyoruz “dedi.
Öncelikle bir gençlik örgütü olarak bizimle böyle bir röportajı yapmanız bizi heyecanlandırdı çünkü bizde bir gençlik örgütüyüz bugün hareketimiz saflarında yer alan militanların büyük bir bölümünün yaş ortalaması 25 geçmez ayrıca tarihsel olarak da bu böyledir Partimizin önderi Mahir Çayan THKP-C’yi kurduğunda 24 yaşında şehit düştüğünde ise 26 idi ve o zaman yani 1970’li yıllarda ortaya koyduğu tezler hem PKK’nin kuruluşunda esin kaynağı oldu hem de ortaya koyduğu tezler bugün birçok devrimci ve örgütçe kabul gören tezler haline geldi. O açıdan genç yaşlarda savundukları çizgide kesin ve net oluşları bunu pratikleri ile kanıtlamış olmaları bizi gururlandıran ve mutlu kılan asıl özdür.
Şimdi sorularınızı cevaplayabiliriz.
Türkiye devrimi için önemli bir yere sahip olan gezi direnişi süreci oldu, hemen ardından Rojava devriminin adımları atıldı. Bu süreci biraz açabilir misiniz?
Gezi süreci öncesi Türkiye nasıl bir atmosfer içinde idi kısaca buna değinelim 2013 yılı öncesinde Türkiye emekçi halkının işçisi, köylüsü, kadını, genci tam bir sükut içinde idi en azından öncüler emekçi halktan kendilerinin başaramadığı ve faturayı emekçi halka çıkardıkları bir aymazlık ve basiretsizlik içindeydiler. Hem Türkiye’de devrimin objektif koşulları mevcuttur, faşizm ve kriz süreklidir tespiti yapılıyor hem de emekçi halkın neden hakkını aramadığı, isyan etmediğinden yakınılıyordu ve sonuç bu halktan bir cacık olmaz noktasında vardırılıyor ve kendiliğindenciliğe teslim olunuyordu. Büyük bir çoğunluk devrim iddasın’dan vazgeçmişti ve vazgeçtikleri davanın faturasını halka çıkarıyorlardı yani tam bir umutsuzluk ve karamsarlık hali söz konusu idi. Tabi o zaman çözüm süreci vardı Barış, kardeşlik bir arada yaşam rüzgarları esiyordu Kürt halkının özellikle küçük ve orta sınıflarında güçlü bir talep ve beklenti söz konusu idi. elbette Kürt Hareketi süreci sabote edecek yada baltalayacak herhangi bir tavra girilmemesi konusunda oldukça hassastı reformist düşler almış başını gidiyordu kabaca genel atmosfer bu idi. Kürt halkı açısından umut Türk halkı açısından umutsuzluk
Türkiyeli devrimci, demokratik ve sosyalist çevrelerin çoğunluğu devrimden vazgeçmiş düzen içi liberal arayışların içinde kıvranırken ve halktan kendi iddasından vezgeçişlerini talep ederken bu iddaayı sürdüren devrimci azınlık huzursuz ve hoşnutsuz halkın devrim talebini nasıl örgütleriz çabası ve arayışı içinde idi. devrimci örgütlerin içi kaynıyordu hem reformist zeminde duran örgütler hem devrimci zeminde duran örgütlerin içindeki yeni jenerasyon genç militanlar örgütlerinin mevcut duruşlarını ve pratiklerini kabul etmiyorlardı, mevcut olan örgütler ne yol gösteriyor, ne yol açabiliyor, nede bir yol arayışları söz konusu idi. Aslında tarihsel çıkışlar bu yolu zaten göstermişti. fakat mevcut örgütlerin yönetim kademesindekiler 12 Eylülün sillesini yemişler cesaretleri kalmamıştı. eeee mevcut statükolarını nasıl sürdürecekler bilinen yolu tıkayarak, o tarihsel çıkışın genetiğini bozarak, onun reflekslerini körelterek başka türlüsü başa bela. Ama hesaba katmadıkları bir şey vardı gençliğin hırçınlığı ve otorite tanımazlığı yani 2013 gelirken birçok örgüt çatırdamış, bölünmüş, ayrılıklar yaşanmış ve arayışlar pratikleşmeye başlamıştı. İşte böyle bir atmosfer içinde dipten gelen dalga köpürmüş, patlamış ve arayışlarla buluşma imkanları açığa çıkmıştı. Ve çete ruhlu Erdoğan’ı Fas’a kadar zahmetli bir yolculuğa mecbur bırakmıştı imdada her zaman olduğu gibi düzenin bekçisi CHP yetişmişti ve elbette elit dikta patronları öbür türlüsü hepsinin mahvına neden olacaktı. Tabi şaşkınlık içinde olanlarda vardı çözüm süreci sabote olacak, baltalanacak barış içinde bir arada yaşama umudu ortadan kalkacaktı olay tersine döndü, Kürt cephesinde endişe, kaygı, karamsarlık ve provokasyon uyarıları Türkiye cephesinde ise umut ve iyimserlik rüzgarları tezat işte.
Çapulcular ve Vandallar topluluğundan bir cacık olmuştu, elbette provokasyon uyarılarına aldırış etmeyenlerde vardı oda gençlikti iki ülke gençliği el ele verdi Rojava devrimine ve Kobane’de direnenlerin imdadına yetişti
Rojava devrim savaşında neleri yaşadınız? Sizi en çok etkileyen ne oldu bu süreçte bir anınızı anlatabilir misiniz?
Yukarıda aktardığımız bütün bu gelişmeler yaşanırken partimiz içinde devrimci bir kopuş yaşanmış ve arayışlar hız kazanmıştı. Kobane direnişi öncesi hareketimiz çabalarını yoğunlaştırmış arayışlarını pratikleştirmiş ve belli sonuçlar elde etmişti. Kobane direnişi esnasında ise İstanbul’da Kürt halkının direnişine destek amaçlı silahlı ve silahsız bir dizi eylemler gerçekleştirmekteydi hatta bu eylemlerde yer alan üç yoldaşımız biri Alper Çakas kobane ve Cizre kantonlarının birleştirilmesi hamlesinde şehit düştü. Biri Muhammed Arslan medya savunma alanlarında şehit düştü, aynı zamanda Alper Çakas’la birlikte aynı hamlede yer aldı. Bir diğeri ise Efrin işgali esnasında Türk işgalci devletine karşı savaşta şehit düştü. Burada altı çizilmesi gereken en önemli husus bu devrimde canlarını kaybeden insanların yaş ortalaması 18 ila 25 işte gençlik bu… 2. Soru içinde sordunuz sizi en çok ne etkiledi sorusuna vereceğim cevap ise Mahir Arpaçay’dır. Biraz hususi bir mesele.
Türkiye devrimci güçleri ikinci defa Filistin’den sonra onlarca devrimci ve düşleri peşinde koşan genci şehit verdi sadece Efrin’de işgale karşı direnişde 8 yoldaşımız şehit düştü onlarcası yaralandı. Bu Türkiye devrimci hareketinin tarihsel genetiğiyle asla oynanamayacağı, bozulamayacağı ve hala reflekslerinin ne kadar güçlü, diri olduğunun bir ispatıdır. , bunu özellikle vurgulamak istedim. birde devrim denilen olay sadece sağ kalanlar ve davayı sürdürenler açısından şehit düşen yoldaşları hatırladıkça içimizi acıtan bir olay değil, devrimde eğlenmesinide bileceksin “devrim ezilenler açısından eğlenceli bir olay” mesela bunlardan bir tanesini silah arkadaşlarımızın aktardığını anlatayım, Kobane direnişinde yer alan Türk devrimciler bir evde çetelere karşı direnişin içindeler ve birçoğu İstanbul, İzmir Türkiye metropollerinden gelmiş ve çoğu Kürtçe bilmiyor. Hevaller arkadaşlardan bir kod belirlemelerini istiyorlar ve muhaberayı bu kod üzerinden yapalım diyorlar. arkadaşlarda kendilerini Yusuf olarak kodluyor. Eee bizimkiler biraz fırıldak, Hevaller bir sesleniyor Yusuf, yanıt yok, iki yine yanıt yok, bu sefer üst üste Yusuf Yusuf, Yusuf Yusuf al sana eğlence gırgır şamata. Eee bizde varda Hevallerde yokmu ben Kürtçe bilmiyorum daha yeni gelmişiz Rumeylan cephesindeyiz bir evin çatısında mevzideyim nöbet tutuyorum arkadaş cihazla (telsiz) seslendi heval “Yek jor Yek jor” bende heval Kürtçe bilmiyorum Ez Türküm diyerek cevapladım. ardından heval bir üste çık bir üste çık, ben cevap verdim heval daha nereye çıkayım en üsteyim çatıdayım çıkacak başka yer yok al sana eğlence bütün cephede gır gır şamata malzemesi işte devrim acıların ve eğlencenin toplamı sıra şimdi eğlenceli kısmı anlaşılan o ki onunda bedeli yine acılardan geçecek
Rojava devriminde sol-sosyalist hareketlerin yeri çok önemlidir. Sizinde içinde olduğunuz hareket devrimde yer aldı halende yer alıyor, önümüzdeki süreçlerde nasıl yer alacaksınız?
Bir hususun altını özel olarak çizelim, bölgedeki hiçbir olay ya da gelişme artık sadece olayın cereyan ettiği alanla sınırlı kalmıyor. İşte biz sizin ifade edişinizle sol-sosyalist hareketler bu durumun ciddiyetinin ne ölçüde farkındayız. Mesela gezi direnişin esnasında el ele tutuşan ve direnişin içinde yer alan gençliğin önemli bir bölümü Kobane direnişi ile buraya aktı. Bu örgütlere ve örgütlerine rağmen gerçekleşti. Yani gençlik ataktır bürokratik süreçlerin işletilmesini ve kararların alınmasını beklemez.
Rojava devrimi bağlamında meseleyi ele alacak olursak bu 8 yıllık zaman aralığı içinde milyonlarca insan ülkemize göç etmek zorunda kaldı Türkiye metropolleri Suriyeli Arap ve Kürt mültecilerle doldu mültecilere dönük ırkçı, şovenist kışkırtmalar saldırılar almış başını gidiyor. Mesela Ekrem İmamoğlu’nun son açıklaması düpedüz ırkçı bir kışkırtmaya, katliama çağrı niteliğinde işte bu ırkçı, şovenist çağrılara, kışkırtmalara ve provokatörlere karşı bizlerin dikkatli ve uyanık olması gerek. Bunun yolu da Ortadoğu halklarının devrimci birliğinin örgütlenmesi, kurulması ile mümkün bütün çabamız bu yönde olacak
Türkiye’de ve Kürdistan’da çok kullanılan bir deyim vardır. işte zurnanın zırt dediği yerdeyiz Gelinen süreçte nasıl yer alacaksınız diye sordunuz? Gençlik pratik olarak cesur ve politik olarak da cesurca sorular sorar ve cevap talep eder. Zekice bir soru herkes her şeyin farkında bizde kesin ve açık olmak zorundayız. Rojava devrimi bağlamında sorduğunuz bu soruya Hüseyin Cevahir’in Doğu Anadolu Raporunda biz Türk ve Kürt devrimcilere yaptığı tarihsel uyarıyı hatırlatarak cevap olabiliriz. “Emperyalizm Ortadoğu’da planını hızla tatbik etmekte” “İşte durumun can alıcı noktası burası”… (Hüseyin Cevahir)
Rojava Devriminin Türkiye ve kuzey Kürdistana nasıl bir yansıması oldu? İleriki süreçlerde Dünya halkları açısından nasıl bir örnek teşkil ediyor?
Rojava devrimi kritik bir süreçten geçiyor. Buradaki devrimin sadece Türkiye’ye Kürdistan’a değil bir bütün olarak Dünyaya ciddi yansılamaları oldu. Mesele sadece burada olup bitenlerle ele alınamayacak kadar kapsamlı. Kaba bir benzetme olacak ama şurası bir gerçek “Avuç içi kadar bir coğrafya parçası fakat dünyanın ve bölgenin bütün güçleri kozlarını burada paylaşıyor”…
Özel olarak Türkiye’ye yansıması açık Türk terör devletinin 2011’den bugüne sürdürdüğü gerici ve işgalci savaşın Türk emekçi halkına faturası işsizlik, yoksulluk, açlık, mülteci sorunu vb. Kürdistan’da işgalci savaşın derinleştirilmesi ve sınırların ötesine taşırılması vb. Yani her şey iç içe işgal ve işgale karşı direniş. Devrim ve karşı-devrim o açıdan artık hiçbir olay ve gelişme yerelle açıklanamayacak kadar kapsamlı. Halklar açısından da bu böyle 2011 yılı öncesi Türkiye ve Bakur Kürdistanın da yaşayan halkları birbirinden ayrı olarak ele almak mümkün müydü? Yada onları birbirinden koparmak bu sosyolojik olarak mümkün değil. Bugün durum Arap halkı açısından’da böyle. Kürt, Türk, Arap Suriye’ye yönelik müdahale sonrası çok daha fazla iç içe geçti. doğrudan birbirini sosyolojik, ekonomik, politik, askeri, her açıdan ilgilendirmekte. Artık bu coğrafyada bulunan hiçbir ülkenin sorunu kendine ait değildir ve bizde buna uygun bir perspektif geliştirmek zorundayız.
Özel olarak Rojava bağlamında meseleyi ele alacak olursak gelinen aşamada kaygı ve endişe verici olaylar cereyan etmekte. Devrimin iç dinamikleri ile demokratik temelde sürdürülmesinin önünde ciddi engeller söz konusu. Askeri açıdan faşist Türk devletinin tehdidi ve olası saldırısı ortadan kalmış değil. Efrin ve Cerablusta işgalini devam ettiriyor. Devrim kuşatma altında. Xakurkê ve Başur’daki işgalci Türk ordusunun operasyonları sadece işgali derinleştirmek ve kalıcılaştırmakla sınırlı değil. Anglo-Siyonist güçler Kürt Hareketinin devrimci-demokratik damarını koparmaya ve genetiğini bozmaya çalışmakta, bunu faşist Türk devleti ile birlikte yürüttüğü bir operasyonla gerçekleştirmekte. Böylece devrimci-demokratik özünden koparılmış bir Kürt hareketine istedikleri planı dayatacaklar devrimci-demokratik dinamiklerini sakatlayacaklar Bölge ve Dünya halklarından uzaklaştıracaklar ve Rojava özelinde “yeni-sömürgecilik olgusunu adım, adım inşa edecekler Amaçlanan bu. “İşte durumun can alıcı noktası burası”…
Rojava Devrimi 8. Yılına giriyor bu devrim sürecinde ne gibi sorunlarla karşılaştınız? 8. Yılında gençlik Rojava devrimine nasıl sahip çıkmalı ve bu devrimi dünya gençliği nasıl değerlendirmeli?
Partimiz THKP-C/MLSPB 6 Ekim 2014 yılında Rojava topraklarına ayak bastı. Birincisi bilmediğimiz bir coğrafya ve hiç savaş tecrübemiz yoktu. İkincisi ilk gelen grubumuz içinde hiç Kürtçe bilen yok vb. Bir an evvel IŞİD’e karşı savaşmak için cepheye geçme arzusu ve kısa süreli, sınırlı bir askeri eğitim aldıktan sonra cephede konumlandık. Devrimin ve devrimci güçlerin karşılaştığı bütün zorluklarla karşılaştık. Şöyle söyleyebiliriz savaştık örgütlendik, örgütlendik savaştık. Elbette IŞİD-DAİŞ hiçbir ahlaki-etik kuralı olmayan dehşet örgütleri yani faşist Türk terör devletinin ta kendisi. İşte biz bütün bu düşmanlara karşı savaştık ve savaşmaya devam ediyoruz. Asıl cevaplamamız gereken ise gelinen aşamada devrimin kesintisiz kılınıp kılınamayacağı 3. Sorunun içinde sorduğunuz sorunun cevabını şimdi verebiliriz.
Emperyalizm devrimi kendi iç dinamiklerinden kopartarak kontrolüne ve denetimine almak istiyor ve yeni-sömürgecilik olgusunu adım, adım inşa ederek devrimin demokratik özünü tümden tasfiyeyi hedefliyor. Elbette bunu devrimin içinde işbirlikçileri olmadan başaramaz. Kesin ve açık olarak şunu vurgulayalım biz Marksist Leninist bir örgütüz. ikincisi çağımızda Anti-emperyalistlik ya da Anti-sömürgecilik Anti kapitalist bir öze dayanmaz ve toplumsal kurtuluşu yani sosyalizmi hedeflemez ise klasik sömürgecilikten kurtulan bir halk sömürgeciliğin en sinsi, en kurnaz olanı yeni-sömürgeciliğin boyunduruğu altına girer ve onun esiri olur Türkiye’de olan budur.
Biz devrimci sosyalistler olarak Ortadoğu ve Dünya gençliğine bu gerçekleri anlatmaya, katıldığımız ve bedel verdiğimiz devrimden asla vazgeçmeden devrim ve sosyalizm mücadelesini büyütmeye devam edeceğiz. Aynı zamanda emperyalizmin Ortadoğu’da tatbik etmek istediği palanı boşa düşürmenin çabası ve gayreti içinde olacağız. İşte gençlik bu kararlılık ve cesaretle devrime sahip çıkmalıdır.
NC/Arhat BA