HABER MERKEZİ
Son Buzul Çağı’nın yaklaşık 20 bin yıl önce sona erdiğini belirlemek, toplumsal tarihin gelişiminde önemli bir kilometre taşıdır. Bu tarihle başlayan Ortadoğu tarihinde özellikle Zagros-Toros dağ sisteminin etekleriyle komşusu çöl bölgeleri, bu tarihin başlangıç döneminde insan türü için olağanüstü bir besin bolluğu, güvenlik ve üreme kolaylığı sunmaktadır. Bu üç etkenin birleşimi ise, bir canlı tür için olağanüstü bir yaşam şansı sayılmaktadır. Doğu Afrika çıkışlı ve yaklaşık evrimine 7 milyon yıl biçilen insan türünün serüveninde Doğu Afrika’yı boydan boya geçen Kızıldeniz’den, Doğu Akdeniz’in dağ eteklerinden Toroslara kadar varan hat doğal bir yayılma hattı çizmektedir. Bu yoldan tespit edilebildiği kadarıyla en az bir milyon yıllık süreden beri Asya ve Avrupa’ya hep insan akışının olduğu tespit edilebilmektedir. Toros-Zagros kavisi bu yolculukta hep temel istasyon rolü oynamaktadır.
Bu gün bu coğrafyaya Ortadoğu diyoruz. Jeolojik, biyolojik ve toplumsal önemini bu yakın tarihi gerçeklikten almaktadır. Ortadoğu artık herhangi bir coğrafya parçası değil, sahnesinde evrensel tarihin oynanacağı mekânı teşkil etmektedir.
Son buzul dönemi sonrasına kadar insan türünün 25-50 civarında niceliklerden oluşan klan tipi örgütlenmeyi aşamadığına ilişkin ortak bilimsel kanı paylaşılmaktadır. Klan toplumunu ilkel komünal birimler olarak küçümsemek sonradan gelişen bir ‘uygarlık şovenizmi’dir. İnsanlık, tarihinin yüzde 98’ini bu tip toplumla yaşamıştır. Toplumun oluşumunda ana hücre rolündedir. Tıpkı canlıların oluşumunda ana hücrenin milyar yılı aşan çabası ile bitkisel ve hayvansal tiplerin oluşumuna geçildiği gibi klan toplumun milyonlarca yıllık yaşam serüveni de heterojen topluma geçişi mümkün kılmıştır. ‘Çoklu Toplum Devrimi’ evrensel tarihin en temel aşamalarından biridir. Esas olarak ‘simgesel dil’in ‘işaret dili’nin yerine ikame edilmesiyle bu aşama kat edilmiştir.
İnsan simgesel dili, beden ve gırtlak yapısı nedeniyle büyük bir gelişim potansiyeline sahiptir. Düşünce devrimini mümkün kılacak olan da simgesel dil olanağıdır. Asıl simgesel dil devriminin Ortadoğu jeobiyolojik yapısına bağlı olarak son buzul dönemi sonrasında 20 binler civarında patlama yaptığı konusunda hem fikir bulunmaktadır. Yaklaşık 6 bin yıl öncesine kadar zengin bir bitki yapısına sahip olan Büyük Sahra Çölü’nden Arabistan ve İran çöllerine kadar Semitik olarak adlandırılan toplulukların Sami dil kökeni etrafında geniş bir ‘kabileler sistemi’ oluşturduklarına dair daha net tarihsel gözlemler, etnik ve antropolojik bilgiler mevcuttur. Afrika’nın çok zengin işaret dillerinden Semitik simgesel dil yapısına dayalı kabile sistemine geçiş, evrensel tarihin temel aşamalarından biridir. Bu dil ve kültür grubu gerek neolitik tarım ve hayvancılık devriminde, gerekse şehir (medeniyet, uygarlık) devriminde büyük rol oynayacaktır.
İkinci büyük simgesel dil devriminin Zagros-Toros dağ sistemindeki jeobiyolojik yapıya dayalı ve Hint-Avrupa grubu olarak da adlandırılan Aryenik kabile sistemindeki gruplarca oluşturulduğu yine tarihsel gözlemler, etnik ve antropolojik çalışmalarla daha net olarak kanıtlanmış bulunmaktadır. Tarım ve şehir devrimlerinde bu grubun başat rol oynadığı kanıtlanmış gerçeğin önemli bir özelliğidir.
Üçüncü büyük simgesel dil grubu, Sibirya ormanlarına dayalı ve güneyinde yaşayan Ural-Altay dil grubu olarak da adlandırılan kabile sistemlerince gerçekleştirilmiştir. Buzul dönemi sonrasında bu günkü Çin’e, Moğolistan, Türkistan ve Finlandiya’ya kadar yayılan bu grupların da evrensel tarihe katkıları ilk iki grup kadar olmasa da hem neolitik, hem şehir devrimlerinde önemli olmuştur.
Kafkasya, Amerika ve benzer daha izole olmuş bazı grupların marjinal de olsa gerek simgesel dil, gerek tarım ve şehir devrimlerinde rolü bulunduğuna dair tarihsel gözlemler, etnik ve antropolojik bilgiler mevcuttur.
Ortadoğu’da Uygarlık Krizi ve Demokratik Uygarlık Çözümü kitabından alınmıştır.