HABER MERKEZİ
Allah konuşturuyor diye bir halk tabiri var. Bir gerçeği saklayanın farkında olmadan ya da akıl tutulmasıyla o gerçeği ifşa etmesini anlatır. Ben uzun bir süre ve birden çok kanala çıkan gazetecileri, uzmanları, Profları takip ederim. Çünkü ‘bunların malum yerlerce’ görevlendirildiklerini adım gibi bilirim. Mesela ceza hukukçusu Prof. Ersan Şen diye biri var. Dikkat edeniniz var mı. İlginç bir adam. İşi çok konuşup hiç bir şey söylememek. İşte bu yöntemimden kaynaklı TV kanallarına neredeyse her gece çıkarılanlardan biri olduğu için ‘takibimde olan’ şahsı daha iyi tanıyabilecek oldukça ‘tuhaf analizlerine’ denk geldim. Aslında uzaktan tanıdığım biri de. Bu kişi kaç defa Kandile de gitmiş biri. Rojava devriminin ilk günlerinde Rojava’ya da gitmiş bildiğim kadarıyla.
Bu adam Maxmur Mülteci kampı saldırısından bir kaç gün önce çalıştığı gazetenin de ait olduğu şirketin TV kanalında, Türk devletinin Başur ve Rojava işgal saldırılarını ‘büyük dehasıyla’ değerlendiriyordu. Kullandığı cümleler, yorumunu dayandırdığı askeri strateji ve taktik bilgiler beni daha derin düşündürdü. Daha önce de kendisi hakkında gazeteci mi değil mi şüphesine sahiptim. Ama o program konuşması şüphelerimde haklı olduğum kanaatini çok daha fazla güçlendirdi. Çünkü özellikle Başur Kürdistan’ı Haftanin’den Xakurk’a kadar PKK askeri faaliyetleri açısından değerlendirince, Abdullah Ağar ve Mete Yarar adlı özel kuvvetler subayı oldukları halde güvenlik uzmanı adıyla konuşturulan özel harpçi askerlerden biri gibi konuşuyordu. Sanki yıllarca elinde silah Kürdistan’da Kürt özgürlük mücadelesine karşı savaşmış biri gibi yani. Ekranlardaki çalımı, kendine güven gösterileri bende her zaman arkasının ‘çok sağlam’ olduğu düşüncesi yaratmıştır. Çünkü Kürt yurtseverlerini de hainlerini de psikolojik olarak biraz tanıdığımı düşünüyorum.
Asker olmadığını çok iyi biliyorum. Çünkü ailesini tanıyorum. O zaman bu adam bu bilgileri nereden alıyor? Bu çalım da neyin nesi? Jandarma istihbarattan sık sık brifing alarak programlara çıkıyor olabilir diye düşündüm. Ya da MİT’en bilgi alarak çıkıyordur. Çünkü MİT’çi olup başka görevleri olan gazeteciler var. Onların kullandığı yol ve yöntemlerden neyle görevli olduklarını anlıyoruz. Örneğin Hande Fırat adlı kadın. Bunun MİT elemanı olduğu daha önce basına yansıdı. Bunun işi kafa karıştırmaktır mesela. Erdoğan ve AKP propagandasını tersinden sorular ve sözlerle yapmakla görevlendirilmiş. Demek ki malum gazetecinin bu kadar askeri bilgiye sahip olması boşuna değilmiş. Kaynağı var. Ya da kaynak bizzat kendisi.
Şimdi gelelim asıl meseleye. Adını vermekte sakınca görmediğim kişinin ismi Çetiner Çetin. Bu adam Maxmur mülteci kampına Türk savaş uçakları saldırmadan üç beş gün önce çok ilginç bulduğum TV programındaki ‘analizlerinden’ birini de Maxmur kampı için yaptı. Ve dedi ki ‘Maxmur kampını örgüt (yani PKK) Dron üssü olarak kullanıyor’. Türk savaş uçakları mülteci kampını bombaladığı gece istihbarat kaynaklı bir site ‘PKK terör örgütünün Dron üssü vuruldu’ şeklinde haber geçiyor. Malum siste de bu haberin yayınlandığını bir dosttan öğrenince ilk aklıma gelen Çetiner Çetin oldu.
Acaba kampı bu adam mı hedef gösterdi. Öyleyse bu da Kürtlerin hedefinde olmalıdır. Yoksa dediğim gibi istihbaratçı mı? Öyleyse doğrudan savaş cephesinde yer alan biridir.
Bu şahısın konuşmalarında hep dikkatimi çeken şey özellikle Başur Kürdistan odaklı çalışması olmuştur. mesela diğer alanları konuşmaz bu. Sadece Başur ve biraz da Rojava. Başur’daki siyasi partilerle PKK arasında çelişki çıkarmak, savaş yaratmak için bir çok konuşmasına tanığım. PKK ile KDP’yi tehdit eder gibi konuşuyor. KDP ile de PKK’yi. Türk devletinin Başur işgali için yalan ve dezenformasyon yaratmaya çalışıyor. Geçen sene Kandil alanına dönük olası bir askeri saldırı gündeme geldiğinde bunun Kandil alanını, Akoyan vadisi tarafından görüntülerini alacağı bir noktadan çekim yaparken ki canlı ve heyecanlı anlatımı dikkat çekiciydi. Başur hakkında konuşunca Türk gazeteciler ve aydınlarında ki Kürt cehaletinden dolayı bu uzman kesilerek konuşuyor. Kendisi de ‘sık sık gider ve gelirim’ diyor zaten . Program sunucularının sık sık ‘sen daha yakından biliyorsun’ sorusu da şimdi aklımda daha bir anlam bulmuştur.
Demem o ki bu Çetiner Çetin MİT elemanıdır. Değerlendirmelerinden anlaşılıyor ki bu kişi MİT’in Başur Kürdistan merkezli PKK’ye karşı propaganda biriminde çalışıyor. İşi PKK’nin Başur varlığına karşı mücadelede gazetecilik adı altında yapılacakları yapmaktır. Çok ilginçtir Osman Köse adlı MİT’çinin öldürülmesinden sonraki günlerde TV’deki görüntüleri adeta bir suçlunun yüz ifadesi gibiydi. Biraz da korkmuştu. Çok düşünceli buldum. Acaba Osman’la mı çalışıyordu? Kısacası ben bu adamı ve aşağıdaki özelliklere sahip adamları Kürtlere tanıtıyor ve şikayet ediyorum.
Bu adamdan yolla çıkarak diyorum ki;
Biri uzunca bir zaman ve sık sık birden çok TV kanalına programlara çıkarılıyor ve odaklandığı kimi konu ve değerlendirmelerde bulunuyorsa o MİT’çidir. Ya daimi ve doğrudan ya da bir süreliğine görevlendirilmiş biridir.
Biri, gazeteci adı altında sık sık özel harp subayları ile programlara çıkarılıyor ve özel harpçilerin askeri bilgilere dayalı değerlendirmelerini ‘derinleştiriyorsa’ o PKK’ye karşı psikolojik savaş dairesinde görevlidir.
Sunucular ‘sen daha yakından biliyorsun, sen daha hakimsin, sen daha yeni döndün vb…’ sözlerle birinin katılımını destekleyip öyle konuşturuyorsa bu PKK’ye karşı psikolojik savaşın her hangi bir bölümünde çalışıyor demektir.
Sunucular ‘siz daha önce de bunu belirtmiştiniz, siz haklı çıktınız vb…’ sözlerle birini propaganda ettikten sonra Kürtler ya da PKK hakkında soru sorarken diğer konuklarda pür dikkat kesilmişse siz bilin ki o adam ya da kadın ya askeri istihbarat ya da MİT üyesidir.
Bir bilgiyi hatırlatarak tamamlayalım, Türkiye’de ajans, gazete ve TV’lerin Ankara’daki yönetimlerinin MİT ile çalışması zorunluluktur.
Dünya da basınını en çok istihbarat için kullanan Türkiye’dir.
Mehmet GÖREN/Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi