HABER MERKEZİ
Proletarya Devrimleri Çağı insanlık tarihinde yabancı egemenliğe, sınıf sömürüsüne ve doğaya karşı emeğin bitmez tükenmez mücadelesinin zaferlere ulaştığı, çöken sermayenin diktatörlüğüne karşı yükselen emeğin diktatörlüğünün bir yandan ulusal kurtuluş hareketleriyle diğer yandan demokratik halk hareketleriyle doğal olarak kurup geliştirdiği ittifakla, toplumsal yaşamın her alanında derinliğine ve genişliğine ileriye yönelik mevzilerin sürekli kazanıldığı ve güçlendiği, emperyalizmin çöküşe gittiği bir çağdır.
Çağımızın bazı temel özellikleri
Proletarya Devrimleri Çağı insanlık tarihinde yabancı egemenliğe, sınıf sömürüsüne ve doğaya karşı emeğin bitmez tükenmez mücadelesinin zaferlere ulaştığı, çöken sermayenin diktatörlüğüne karşı yükselen emeğin diktatörlüğünün bir yandan ulusal kurtuluş hareketleriyle diğer yandan demokratik halk hareketleriyle doğal olarak kurup geliştirdiği ittifakla, toplumsal yaşamın her alanında derinliğine ve genişliğine ileriye yönelik mevzilerin sürekli kazanıldığı ve güçlendiği, emperyalizmin çöküşe gittiği bir çağdır.
XIX. yüzyılın ortalarında Sanayi Devriminin başarıya ulaşmasıyla devrimler dönemini genelde tamamlayan burjuvazi, yüzyılın onlarında kapitalizmin emperyalist aşamaya varmasıyla gerici bir sınıf haline geldi. Bu döneme kadar dünya gericiliğinin merkezi rolünü oynayan feodal kalıntılarını temsilcisi monarşistler, yerlerini artık emperyalist metropollere bıraktılar.
XX. yüzyılın başlarında dünyada sömürgeleşmedik bir karış toprak bırakmayan emperyalist burjuvazi, kapitalizmin devrevi buhranlarını sürekli kıldı. Kapitalizmin eşitsiz ve dengesiz gelişmesi temelinde yeni bir emperyalist güç olarak yükselen Alman burjuvazisi geç katıldığı sömürge ve nüfuz alanları kapma mücadelesini gündeme getirince, dünya çapında bir emperyalist paylaşım savaşı kaçınılmaz oldu.
Savaş, sömürge ve nüfuz alanlarının paylaşılmasında emperyalistlerce yürütülen politik mücadelenin zorunlu bir sonucudur. Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı aynı zamanda buhranlarını barış yolu ile başka alanlara aktaramayan, buhrandan çıkış yolunu büyük bir kısmı ile insanlığı boğazlamakta gören kapitalizmin iflasını, bunun karşısında sosyalist devriminin kaçınılmazlığını gösterir.
Savaş sırasında ve sonrasında güçsüzlüğü olanca açıklığıyla gözler önüne serilen kapitalizmin buhranları daha da yoğunlaştı. Bu durumun sonucu olarak, işçi sınıfı ve sömürge halklarının mücadelesinde meydana gelen kabarma, emperyalist sistemi en zayıf halkasından kopardı. Çarlık imparatorluğunun ezdiği uluslar ve sömürge halklar ile Rus işçi sınıfı arasında kurulan ittifak Ekim Devrimi ile yeni bir çağı başlattı.
Ekim Devrimi bunalımsız, savaşsız olarak kendini yeniden üretemeyen kapitalizmin çöküş çağına girmesine ve insanlık tarihinde sınıfsız topluma gidişin ilk evresini başlatan Proletarya Devrimleri Çağı’nın doğmasına yol açan, tarihi önemi sürekli ve evrensel olan bir olaydır. Ekim Devrimi’nden günümüze kadar çağımızdaki gelişmeler belirli dönemlere göre şu özellikleri gösterir:
A- Birinci dönem (I9I7-I945)
a) Emperyalist kamp içerisinde, savaş sonrasında baş gösteren yaygın işçi sınıfı hareketleri ezildi. Emperyalist devletler, savaşta çöken ekonomilerini onarıp nispi bir refah dönemi yaratabildiler. Çok kısa süren bu dönem 1929’da yerini dünya çapında ekonomik bir krize bıraktı. Kriz ile birlikte dünyada ilk defa Almanya ve İtalya’da kurulan faşist iktidarlar iyice pekişti. Japonya hızla militaristleşmeye ve ardında Çin’i istilaya koyuldu. Savaşın galip tarafı olan İngiliz ve Fransız emperyalistleri, sömürgeler üzerindeki denetimlerini sürdürmeye ve önden gelen emperyalist devletler olarak varlıklarını korumaya çalıştılar. ABD yeni bir emperyalist güç olarak dünya hegemonyası için hazırlıklarını sürdürdü. Savaştan yenik çıkan Almanya ve Japonya ile birlikte İtalya hızla militaristleşmeyi sürdürerek, ikinci bir emperyalist paylaşım savaşının tohumlarını ektiler.
Emperyalist kamp içindeki diğer bir önemli gelişme de klasik burjuva demokrasisinin inkar edilmesi, bir avuç oligarşinin egemenliğinin pekişmesi, Sosyal demokrasi ve faşist ideolojinin politik bir güç olarak iktidara hızla tırmanmakta olmasıdır.
Her iki ideoloji ve siyasette özünde Proletarya Devrimleri Çağı’nda çöküşe giden kapitalizmin ömrünü zorla sürdürmeye ve maskelemeye hizmet ettiklerinden antikomünist ve karşı devrimcidirler. Biri halk kitlelerini azgın terör ve katliamlarla susturmaya çalışırken, diğeri sahte barış ve denge politikalarıyla uyutmaya çalışır.
b) Ekim Devrimi ile siyasal diktatörlüğünü kuran Rus proletaryası, Çarlık tarafından ezilen sömürge ve bağımlı ülke halklarıyla eşitlik ve özgürlük temelinde kurduğu ittifak sayesinde içte karşı devrimcileri, dışta emperyalist saldırıyı bozguna uğratarak sosyalist ekonominin inşasına yöneldi. Sosyalist bir ülkede giderek emperyalizmin ajanlığına oynayan Troçkizmle mücadele kesin bir başarıya ulaştı. Stalin’in önderliğinde, ağır sanayi devrimi başarılıp, toprakta kulakların direnmesinin 1930’larda kırılmasıyla kooperatif üretim hakim kılındı.
SSCB’de sağlanan bu gelişmelerden iyice çılgına kapılan emperyalistler, başta Hitler faşistleri olmak üzere, Sovyetleri savaşla yok etmeyi gündemlerine getirdiler.
c) Savaştan sonra Ekim Devrimi’nin etkisiyle sömürge ve bağımlı ülkelerde ulusal kurtuluş mücadeleleri yoğunluk kazanmaya başladı. Daha önceleri burjuva devrimlerinin bir parçası olarak gelişen ulusal kurtuluş hareketleri, bu aşamada proleter devrimin bir parçası haline geldiler. Avrupa’da işçi sınıfı hareketlerinin ezilmesiyle devrimin odak noktası Ekim Devrimi vasıtasıyla doğuya, bağımlı ülke ve sömürgelere kaydı. Ulusal kurtuluş hareketleri içerisinde, emperyalizmle uzlaşan burjuva önderliğe karşı giderek gelişen proletarya önderliği, halkların bağımsızlık ve demokrasi mücadelesinin teminatı ve başta gelen yöntemi oldu. SSCB’nin proleter enternasyonalizmi doğrultusunda sağladığı etkin yardımla beslenen ulusal kurtuluş hareketleri, emperyalizmin sömürge sistemini parçalamaya başladı. Bu doğrultuda gelişen Vietnam ve Çin Devrimleri dünya halkları için ilk örnekler oldular.
d) Rusya ve sömürge halklarının mücadelesinden önemli dersler çıkaran komünist ideoloji, örgütsel birliğini III. Enternasyonal’ın kuruluşunda buldu. Sömürge halkların mücadelesinde proletarya önderliğinin gelişmesi, marksist-leninist devrim teorisini daha da geliştirdi. Bolşevik Parti ve proletarya diktatörlüğü kavramları somutta gerçekleşip iyice berraklık kazandı. Komünist hareket içinde en tehlikeli sapma olarak gelişen Troçkizm, ideolojik ve politik olarak mahkum edildi.
DEVAM EDECEK…