HABER MERKEZİ – Burada öncelikle şunu belirtmemizde yarar vardır: Önder Apo, hem örgüte, hem de partiye çok yüksek değer biçmiş ve önem vermiştir. Her zaman Önderliksel yaklaşım böyle olmuştur. Kürdistan toplumunun atomlarına kadar parçalanmış olması, hücrelerine kadar örgütlenmesinin dağıtılmış bulunması böyle bir yaklaşımı gerekli kılmıştır.
Kürt toplumunun örgütten başka herhangi güç kaynağına sahip olmaması, kuşkusuz Kürt toplumu için; özgür, demokratik gelişimi açısından örgütün ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Önder Apo daha baştan itibaren bu gerçeği gömüştür ve bu nedenle de örgütü, disiplinli ve örgütlü duruşu her zaman önemsemiş, her şeyin üstünde tutmuştur.
Önder Apo, parti örgütüne çok büyük ciddiyetle yaklaşmıştır. Partiyi, sadece bir örgüt olarak görmemiştir. (Kaldı ki, örgüte de çok büyük bir önem vermiştir) Onunla birlikte parti örgütünün, salt bir örgüt olmaktan öteye, Kürt toplumu için bir ulusal ruh, duygu, bilinç, karakter, duruş, davranış, tutum ortaya çıkartacağını daha baştan bildiği için; partinin Kürt insanının ve halkının kimliği olacağını, ancak Kürdistan’da işlerin böyle bir öncü örgütle başarılabileceğini daha baştan değerlendirmiş ve partiye her şeyin başında, her şeyden öncelikli ve önemli bir yer biçmiştir.
Önder Apo partiyi adeta kutsallık derecesinde ele almıştır. Her şeye hakaret edilmesine göz yumabileceğini, ama partiyle oynanmasına asla göz yummayacağını her vesileyle dile getirmiştir. Çünkü Kürdistan’da, Kürt toplumunda yaratılacaksa her tür değer, en küçüğünden en büyüğüne kadar her şey ancak parti ile parti bilinci, ruhu, disiplini ve örgütlülüğü ile yaratılabileceğine, partisiz hiçbir şeyin Kürdistan’da elde edilemeyeceğine daha baştan itibaren inanmıştır. O nedenledir ki, PKK mücadelesi içerisinde örgüt ve parti konusu her zaman önem taşımıştır. Öncelikler içerisinde yer almıştır. Daha ilk çıkışla birlikte bir parti olunma hedefi ortaya konulmuştur. Ama “nasıl bir parti?” sorusuna da yanıt aranmıştır. Sonuçta bulunan cevap ise; gerçekten her şeyiyle Kürt insanını, Kürt toplumunu yeniden yaratacak, Kürt insanının ve toplumunun ruhu, bilinci, duygusu, davranışı olacak, Kürt insanını ve toplumunu şekillendirecek ve yeniden biçimlendirecek bir partinin oluşturulması öngörülmüştür. PKK’nin oluşumuna gidilirken, PKK gibi bir partileşme öngörülürken, parti anlayışı bu biçimde şekillenmiştir. Yoksa öyle sokakta var olan egemen düzen partileri gibi ya da reel sosyalizmin çürümüş, bürokratikleşmiş partileri gibi bir parti asla düşünülmemiş, öngörülmemiş ve kabul edilmemiştir.
Onun için de daha ilk başlardan itibaren bütün görevlerin başarıyla yerine getirmenin ön koşulu olarak partileşmek öngörülürken, aynı zamanda böyle bir parti yaratma çabası düşünsel ve pratik olarak sürekli geliştirilmiştir. Bu çerçeve de “Nasıl bir partileşme gerçekleşmeli?” sorusu hep tartışılmıştır. Adeta böyle bir parti adım adım yaratılmıştır.
PKK’yi bir anlaşmayla ya da bir program ve tüzüğün kabul edilmesiyle, bir iki günlük yapılan toplantıyla kurulmuş bir parti olarak görmek, değerlendirmek kesinlikle yanlıştır. PKK, bir doğuştur, bir şekillenmedir, mücadele süreci içerisinde ortaya çıkan bir oluşumdur.
Öğrenci gençlik yaşamı grup döneminde ölçü kazandırdı
Belli bir ideolojik çerçeve oluşup, ideolojik gruplaşma yaratıldıktan sonra, hem partileşme kaçınılmaz hale gelir, hem de partinin özelliklerinin ne olacağı, nasıl şekilleneceği ipuçları biçiminde ortaya çıkmış olur. Nitekim bir ideolojik grup olarak şekillendikten itibaren PKK’nin nasıl oluşacağı, hangi özellikleri üzerinde gelişen bir parti olacağı da az çok belirginlik kazanmaya başlamıştır. Şunu iyi biliyoruz ki, PKK’nin doğuşu ve gelişimi Önder Apo’nun ölçü, özellik ve yaşam tarzıyla belirlenmiştir.
Bununla birlikte bir de, öğrenci dayanışması ve komünalizmi etrafında doğup gelişen bir ideolojik gruplaşma dönemi vardır. Öğrenci gençlik; ütopik, idealleri çok olan, düşünen, tartışan, iddiası ve iradesi büyük olan, yeni arayışçılığı fazla olan, özgürlük, eşitlik, demokrasi ilkelerine bağlı, tutkulu ve açık olan bir kesimi ifade ediyor. Genellikle de gençlik bu özelliklerle tanımlanır. Kuşkusuz öğrenci gençlik bu anlamda tüm gençlik kesiminin öncü kolu niteliğindedir. Hem gençlik ölçü ve özelliklerini en çok bilince çıkartan, anlayan bir kesimdir, hem de gençlik dayanışmasını okul ortamında en güçlü bir biçimde geliştiren, yaşayan, örgütlenmeye en açık, örgüt bilinci ve tecrübesini hızla geliştirebilen bir kesim konumundadır.
PKK komünalizminin öğrenci gençlik yaşamı temelinde çıkış yapmış olması aslında bir avantaj olmuştur. Bu kesinlikle yanlış görülmemeli ve yadırganmamalıdır. Belki bazı yönlerden eksik bırakan, tutucu kılan yönleri olmuştur. Ama insan dayanışmasının, ilkeler etrafında yoldaşça bütünleşmenin, arkadaşlık ölçü ve özelliklerinin yoldaş düzeyinde ilke ve amaç bağlılığı etrafında gelişmesinin çekirdeği adeta öğrenci gençlik yaşamı olmaktadır. Öğrenci gençlik komünalizmini bir tür sosyalist partileşmenin öncüsü olarak görmek hatalı değildir. Bir süre Ankara’da, yüksek öğrenim gençliği içerisinde böyle bir komünal yaşam etrafında oluşan ideolojik gruplaşma, Önder Apo’nun özgürlükçü, eşitlikçi, demokratik, paylaşımcı anlayış ve yaşam duruşuyla da bir bilinç ve sistem kazanarak Kürdistan’a taşırılmıştır.
Ankara’da öğrenci gençlik içerisinde oluşturulan ideolojik gruplaşma, 1976–77 yıllarında Kürdistan’da orta öğrenim gençliğine dayalı dinamik bir gençlik örgütü düzeyine vardırılmıştır. Orta öğrenim gençliği daha tecrübesiz, daha genç, daha fazla eğitim isteyen bir gençlik olduğu gibi; örgütsel yaşam konusunda da daha ham, aileye ve aileci özelliklere daha yakın bir gençlik olmaktadır. Yüksek öğrenim gençliği ise bu alanlarda daha ileri bir durumu ifade eder. Nitekim yüksek öğrenim gençliği içerisinde ilk ideolojik gruplaşmasını gerçekleştirmiş olması PKK açısından hem her türlü gençlik kesimini eğitecek, tecrübe kazandıracak bir kadro adayı, gücünü ortaya çıkartmayı sağladığı gibi, hem de yüksek öğrenim gençliğinin komünalizme açık yaşam tarzını her türlü gençlik örgütlenmesi içerisinde egemen kılmayı olanaklı hale getirmiştir.
PKK kuruluş kongresine doğru giderken Kuzey Kürdistan’ın hemen hemen bütün şehirlerinde, kasabalarında, okulların olduğu her yerde böyle bir gençlik örgütlülüğü ve komünal gençlik yaşamı söz konusudur. Özellikle 18 Mayıs 1977’de Haki Karer’in şahadetinden sonra içine girilen gençlik örgütlenmesi ve partileşmeyi geliştirme süreci, çalışmalarda ve örgütlülükte daha ileri ve yetkin bir düzeyin ortaya çıkartılmasına yol açmıştır.
PKK’nin Kuruluş Kongresine doğru giderken, örgütsüz gençlik ortamı, özellikle de öğrenci gençlik ortamı yok denenecek kadar azdır. Diğer yandan kongreye doğru giderken parti ve örgüt tartışmalarında da önemli bir düzey yakalanmıştır. Önder Apo, Haki Karer yoldaşın katledilmesi ardından onun anısına sahip çıkmanın gereği olarak partileşmeye karar verdiğini ve parti program taslağını bu temelde hazırladığını birçok kez dile getirmiştir. Kısaca belirtecek olursak, 1977 yazından itibaren partileşme süreci özgürlük hareketinin gündemine girmiş ve her yerde; nasıl örgütlenilmeli, parti nasıl olmalı? Sorusu tartışılır hale gelmiştir. Program taslağının hazırlanıp kadro kesimlerine sunulmuş olması da ister istemez bu tartışmaları daha örgütlü ve planlı bir hale getirmiştir.
Partileşme kararı ve Serxwebun’un ilk sayısı
Bu temelde 1977 yılının Kasım ayında, “Nasıl örgütlenmeli, partileşmeli?” sorusunun tartışıldığı bir kadro toplantısı Amed’de, Kurban Bayramı sürecinde yapılmıştır. Buradaki tartışmalar kuşkusuz ilginçtir. Önder Apo’nun örgüte ve onunda içinde partileşmeye büyük önem veren, bu hususları gündemleştirip, tartışan tutumuna karşı; Şahin Dönmez’in partileşmeye isteksiz, erteleyici yaklaşımı ortaya çıkmıştır. Böyle bir tartışma yaşanmış, başta Mazlum Doğan olmak üzere, ağırlıklı toplantıya katılan kadro bileşimi Önder Apo’nun partileşme düşüncesine destek vermişlerdir. Bu toplantı örgütlenme konusunda her hangi bir karar almamış, ancak bir tartışma sürecini; “Nasıl bir örgüt ve parti olmalı?” tartışmasını daha ciddi ve kapsamlı bir biçimde gençlik hareketinin gündemine sokmuştur. Ardından 1978 baharında Elazığ’da benzer bir toplantı gerçekleştirilmiştir; gündem yine aynıdır, “Nasıl bir örgüt ve parti olmalı.” Sorusu üzerine burada da benzer tartışmalar yapılmıştır. Bu toplantı da, Amed toplantısından farklı olarak belli bir örgütsel ayrışma ve ilerleme yönünde adım atıldığı gibi, bunu sağlayacak olan kararlarda alınmıştır.
Böylece bu toplantıyla birlikte bir yandan her türlü pratik-örgütsel çalışmaları yürüten gençlik örgütlenmesi geliştirilirken, diğer yandan teorik çalışma, ideolojik mücadele geliştirmek üzere yayın faaliyetinin örgütlendirilmesi ve basın-yayın çalışmalarının geliştirilmesi yönünde de bir karar alınmış; buna göre bir iş bölümü ve örgütsel görevlendirme içine girilmiştir. Bunun sonucunda “Kürdistan Devriminin Manifestosu” ortaya çıkartılmış, hazırlanmıştır. Hem program hem manifesto basılıp en geniş çevrelere dağıtılmış ve Serxwebûn dergisinin yayını 1978 Ekimi’nde başlatılmıştır. Kuşkusuz bütün bunlar da PKK kuruluş kongresinin hazırlanması açısından çok büyük önem arz eden çalışmalar olmuştur.
Üçüncü olarak, kongre hazırlığı anlamında pratik,taktik gelişmeleri ve mücadeleyi ifade etmek gerekir. Özellikle 18 Mayıs 1977 katliamının bu konuda PKK açısından bir dönemeç oluşturduğu bilinmektedir. Önder Apo da bu gerçeği savunmalarda netçe ifade etmiştir. Antep katliamı, Apocu gençlik gruplaşmasının önüne şu realiteyi koymuştur: Kürdistan’da ulusal kimlik ve özgürlük için propaganda çalışması bile meşru savunma temelinde yürütülmek zorundadır. Kendini savunmayan bir çalışmanın hayatta kalma ve başarılı olma şansı yoktur. Bu Antep katliamının açıkça ortaya çıkardığı ve öğrettiği bir ders olmaktadır. Bu temelde çalışma tarzında, örgütsel işleyişte yeni sistemler, tedbirli, kontrollü bir düzey giderek ortaya çıkartılmıştır.
Kendini savunan, saldırılar karşısında yenilmeyen, ayakta kalan, saldırgandan hesap sormayı bilen, deyim yerindeyse intikam alma gücünü gösteren bir hareket giderek şekillenmiştir. En başta Antep katliamının intikamı alınmış, ardından da değişik yerlerde gençlik kadrolarına dönük faşist, gerici, feodal, sosyal-şoven kesimlerden gelen saldırılara karşı bir aktif savunma içerisinde olunmuştur. Buda giderek Apocu hareketi; ajanlaşmış yapı, kişi ve kurumlara karşı şiddet temelinde mücadele taktiği biçiminde bir taktik anlayışa götürmüştür. Özellikle 19 Mayıs 1978’de Halil Çavgun yoldaşın feodal çetelerin, faşistlerin ve polisin işbirliğiyle katledilmesi, böyle bir taktik temelinde mücadele yürütme görevini bütün açıklığıyla ortaya çıkarmıştır. Bu temelde özellikle bu saldırının intikamını almak üzere Hilvan direnişi örgütlenirken, bu taktik anlayış gerici, faşist saldırıların, polis ve sosyal-şoven kesimlerin saldırılarının olduğu her tarafa yayılmıştır.
Bu şekilde 1978 yaz mevsimi sürecinde Hilvan başta olmak üzere, Kürdistan’ın bütün alanlarında faşistlere, polis saldırılarına, gerici, sosyal- şoven çevrelerden gelen silahlı saldırılara karşı, giderek yaygınlaşan ve yoğunlaşan bir silahlı direniş konumu içerisinde olunmuştur. Bu savunma direnişi, Kürdistan’ın bütün alanlarına yayıldığı gibi, önemli bir yoğunluk arz etmiş ve giderek siyasi ortamı, değişik sosyal kesimleri daha derinden etkiler hale gelmiştir. Bu da hareketi gençlik hareketi olmaktan çıkararak toplumun diğer kesimlerine; kadınlara, emekçilere, köylülüğe taşırmıştır.
PKK kuruluş kongresine doğru giderken Apocu hareket; gençlik hareketi olmayı aşmış, bir halk hareketi düzeyine özellikle de Kürdistan’ın orta kesimlerinde; Urfa, Mardin, Diyarbakır ve Batman’da yine Bingöl- Dersim ve Serhat hattına kadar ulaşmıştır.