HABER MERKEZİ
Özgürlük Sosyolojisi yani özgürlük anlarını yaşadığımız yıllardan geçiyoruz. Önder APO, Savunmalarında özgürlük anlarının tarihsel toplumda her zaman yaşanmayacağını, bu anların en az on yıl en uzun elli yıl kadar sürebileceğin belirtmişti. 1970 finans kapitalin gelişmeye başladığı yıllarla birlikte giderek bir kaos aralığına yani özgürlük sosyolojisinin yaşam bulduğu bir zaman dilimine girdiğimiz bir gerçek. PKK hareketinin çıkışı, ekolojist, feminist, anarşist, barış gibi bir çok sistem karşıtı güçlerin boy verip geliştiği yıllar bu özgürlük sosyolojisi anını ortaya çıkardığı gelişmelerdir. 1990’lı yıllarla birlikte hem finans kapital güçlerin hem de reel sosyalist güçlerin içinde bulunduğu durumla birlikte bu kaos aralığı zamanın belirginleştiği bilinmektedir.
1990 yıllarla birlikte finans kapital ve reel sosyalist sistem, tüm boyutlarıyla kendisini sürdüremez duruma girmiş ve finans kapital güçler kaos anlarının yarattığı sistemsel krizini aşmak için arayışlarını geliştirmiştir. Krizin çözümünü Ortadoğu’ya müdahale ile geliştirebileceğini düşünen finans kapital güçler, 1999 Uluslararası komplo süreciyle Önder APO’yu esaret altına alarak kendi çözümünü bölgeye hakim kılmaya çalışmıştır, çalışmaktadır. 2001 Afganistan, 2003 Irak, Yemen, Tunus, Suriye vs Ortadoğu ve Kuzey Afrika?ya müdahalelerini peş peşe geliştirmiştir ve bu süreç devam etmektedir. Önder APO yaşanan bu kaos sürecini şu şekilde tanımlamaktadır: ?1990?larda kapitalist sistemle birlikte zıtlarının dağıldığına ilişkin verilerin dökümü oldukça fazladır. Sermayenin küreselleşmesinin daha çok finans alanında yoğunlaşması ilk işaretlerden biridir. Finans sistemi, paranın para getirmesidir. Yani bir kumar durumuna erişilmiştir. Ancak dağılma unsuru olabilir. Finans kapital, yerleşik yapıları hallaç pamuğu gibi atmaktadır. Ulusal kurumlar devletlerden ideolojilere, ekonomiden sanata kadar öz iradeleriyle tutunmamaktadır. Ama gücün küreselleşmesi, ABD İmparatorluğu dünya çapında eski dengelerin, yapıların anlamsızlığını, kendi açısından geçersizliğini yansıttıkça, dünyanın birçok bölge ve ulus devletinden krizlere, darbelere, kanlı etnik-dini çatışmalara yol açmaktadır. Bu gerçeklik de sistemle ilgilidir ve kaos niteliklidir.?
Günümüzde kapitalist sistem güçleri kaos aralığında kendi içindeki gerginliği giderememektedir. Halklar, ezilenler devlet ve iktidar kurumundan kopuşu giderek derinleşmektedir. İletişim çağıyla birlikte ezilenler toplumlar, topluluklar iktidarın ve devletin baskı ve şiddetin kaynağı olduğunu her gün biraz daha fazla görmektedir. Devletçi-iktidarcı güçlerin toplum içindeki teşhiri ve tecrit olma gerçeği artmaktadır. Toplumla iktidar-devlet güçleri arasındaki temel çelişki daha fazla gün yüzene çıkmaktadır. Bu durum da önemli bir kaos aralığının yaşandığını göstermektedir.
Önder APO, yaşanan bu kaos aralığının 2025 yılına kadar süreceğini belirtmektedir. Bu kaos aralığının yani Özgürlük Sosyolojisini geliştiren özgürlük anlarını doğru anlayıp değerlendirmemiz çok önemlidir. Özgürlük anlarının ve arayışlarının çok güçlü yaşandığı bu kaos aralığının her daim yaşanacağını bilerek, bunun için içinden geçtiğimiz günlerin, yılların normal günler gibi düşünür ve yaşarsak çözümsüzlüğü derinleştiririz
Öncellikle birey ve toplumda özgürlük eğiliminin en fazla olduğu bu kaos zamanını doğru tanımlayıp değerlendirmeliyiz. Zamanın ne kadar değerli olduğunu bilince çıkarmalıyız. Bu kaos aralığını finans kapital güçlerin, bölgedeki ulus devletlerin, irili-ufaklı bir çok gücün değerlendirmek istediğini, kendi çıkarı ve lehine sonuç almak için her anını kullandığını ve inisiyatifini güçlendirmeye ve topluma her yönüyle hakim olmaya çalıştığını iyi bilmeliyiz. Yani özgürlük eğilimi güçlü olan ve toplumsal özgürlüğü savunanların kaybedeceği tek bir saniyesi olamaz. 24 saat anlamlı yaşamak, günün her saatini, anını toplumun özgürlük mücadelesi için geçirmek, toplumsal devrimi ardına kadar açmak kaostan başarıyla çıkmanın tek yoludur.
Kaos aralığını özgürlük isteyen birey ve halklar olarak büyük bir devrim sürecine dönüştürebiliriz. Bu devrim, yeni bir çağın, demokratik modernite çağının müjdesini tüm özgürlük isteyen toplumlara verebilir. Demokratik Modernite çağının temel zihniyeti demokratik ulustur. Demokratik ulus kendi toplumsal sistemini, demokratik konfederalizmi geliştirerek kaos aralığından başarıyla çıkabilir. Bu açıdan Önder APO, gençliğin çıkış yapma şartını kapitalist sistemin sonul krizi olan bu kaosu, kaotik durumu kavramakla mümkün olduğunu belirtmiştir.
Demokratik modernite çağı kadının ve gençliğin çağıdır. Özgürleşen gençlik ve kadın demokratik modernitenin zihniyet dünyasını oluşturabilir. Demokratik ulus zihniyetini anlamak için Önderliğin düşünce biçimini öğrenmek önemlidir. Önder APO, tüm düşünce tarihini, mitolojiden başlayarak kuantum fiziğine kadar köklü bir analize tutarak ve anlam, yorum gücünü geliştirerek kendi düşünce biçimini, zihniyet dünyasını ve entellektüel düzeyini oluşturmuştur. Gençlik sezgi gücüne güvenmek kadar, ütopyasını geliştirmelidir. Ahlaki ve politik toplumsal karakterini, duygu-düşünce-bedenin bir bütün olduğunu, diyalektik olduğu kadar metafizik düşünebileceğini bilerek düşünce de pozitivizmin getirdiği parçalılığı aşmalı, toplumsal düşünmeyi öğrenmelidir. Sosyolojisiz hiç bir bilimin yapılamayacağını, sosyoloji olmadan yapılacak her bilimin, bilmenin, iktidarı güçlendirdiğini görmelidir. Bu açıdan gençlik düşünce dünyasını, entellektüel düzeyini ve pratiğini toplumsallaştırabilmelidir.
Demokratik ulus, toplumsallaşan bilinç ve pratiktir; ahlaki ve politiktir. Gençlik, iktidarcı-devletçi tüm zihniyet kalıplarını aşmalı, liberalizmin tüm hastalıklı ideolojisinden kendini kurtarmalıdır. Milliyetçilik, dincilik, cinsiyetçilik ve bilimcilik kapitalizmin ulus devlet sisteminin ideolojisidir. Tüm bu ideolojik zehirlenmeyi, düşüncede bin yıllardır yaşanan kirlenmeyi aşamayan bir gençliğin başarma şansı mümkün değildir. Bunun için özgür gençlik zihniyet devrimini gerçekleştirerek demokratik ulusu derinliğine bilince çıkarmalı, komünal düşünmeyi ve yaşamayı bilmelidir. Kendini bilen, tarihsel-toplumsal gerçeğinin özgürlük-kölelik ikilemini çözen, demokratik-ekolojik-kadın özgürlükçü paradigma ile özgür yaşam sistemini geliştiren gençlik hareketi yeni bir çağın müjdesini verebilir. Demokratik modernite çağına öncülük yapabilir.
Demokratik veya devrimci gençlik hareketleri, toplumun özgürlüğünü gerçekleştirebilmek için öncellikle özgür bireyler haline gelebilmelidir. Gençliğin yaş itibariyle enerjisi daha akışkandır. Anlamlı ve toplumsal düşünebilen ve yaşayabilen bir genç, yaşam enerjisini özgür düşüncede-duyguda yoğunlaştırabilir. Düşüncesi ve duygu dünyası özgür olan bir gencin deha düzeyinde gelişmelere yol açabileceği bilinmelidir. Yeter ki yaşam enerjisini doğru kullanabilsin! Yaşam enerjisini basit güdüler-duygular için yani salt bedenin ihtiyacı için kullanan bir gençlik köle olmaya mahkumdur. İktidarcı-devletçi sistem gençliğin yaşam enerjisini hep bedende yoğunlaştırmış ve gençliğin bedeninden her türlü yararlanarak kendi sistemini sürdürmüştür. Bu açıdan gençler, kendi yaşam enerjilerini anlamlı, özgür kılmalı ve enerjisini biçime kavuşturarak da pratiğini, kurumlarını geliştirebilmelidir.
Özgür bireyler olmadan demokratik ulusun bedenleşmesi, kendi sistemini, kurumlarını oluşturması mümkün değildir. Gençlik özgürlüğe en yakın kesimdir. Gençlik, verili sistemle sürekli kriz halindedir. Her krizi özgürlük lehine aşmasını bilen bir gençlik kesintisiz bir mücadeleyi, direnişi geliştirebilir. Bunun için kapitalizmin, ulus devletin ve geleneksel ailenin ortaya çıkardığı krizli kişiliği çözmek, özgür düşünen bireyler haline gelmek önemlidir. Önderliğin Savunmalarını en fazla okuması gereken, derinliğine anlaması gereken gençliktir. Gençlik, Önderliğin Savunmalarını gerekirse yüz kez okumalı, cümle cümle kavramalı ve Önderliğin düşünce biçimini, yaşam felsefesini, özgürlük ahlakını bilince çıkarmalıdır. Paradigmayı anlayamayan, bu konuda emek vermeyen bir gençlik, kendisine, yaşamına, mücadelesine asla anlam veremez.
Özgür birey olmak, özgür birey olmak içinde toplumsal düşünebilmek çok önemlidir. Sadece kendisini düşünce anlamında geliştiren bir gençlik de, toplumsal özgürlüğünü sağlayamaz. Bireyin özgürlüğü, anlamlı yaşamı ancak komünal yaşamla mümkündür. Komünal düşünmek ve yaşamak özgürlüğün olmazsa olmaz yasalarındandır. Liberalizmin bireysel özgürlük anlayışı hastalıklıdır. Kapitalist modernist düşünce biçimi bireysel olursan, bencil olursan, toplumsal ahlaktan, değerlerden koparsan özgürsün demektir. Kapitalizmin bireysel özgürlük anlayışı en derin köleliktir. Özgür birey olmak isteyen gençlik, kapitalizmin bu hastalığına, kölelik üreten bu zihniyete karşı kişiliğinde her an büyük bir mücadele yürütmelidir. Gençlik zihniyette başlattığı mücadeleyi moral ve ahlaki değerleriyle birlikte geliştirmeli ve kendisini eğitmelidir. Yaşamın her anında kendini eğiten, düşüncesini, duygusunu toplumuyla özgür kılan gençliğin başaramayacağı hiçbir şey yoktur. Önder APO bu konuda şunu demektedir: Gençliğin eğitimi büyük çaba ve sabır isteyen bir iştir. Bunun karşılığında dinamizmi ile destanlar yazabilecek ataklığa sahiptir. Amaç ve yöntemi iyi kavradığında başaramayacağı bir iş yoktur. Amaç ve yöntemli yaşamı temel disiplin olarak görüp seferber olduğunda, sabır ve inadı eksik etmediğinde, tarihsel davalara en önemli katkıyı gerçekleştirebilir.