HABER MERKEZİ – Kendini yok oluşlar üzerinden yaşatmaya çalışan iktidarlarının sonu hep hazin olmuştur. Bir halkı bir toplumu ve bir zümreyi yok etmek demek bütün insanlığı yok etmek demektir. Ancak diktatörlerin tarihine baktığımızda diktatörlüklerini ayakta tutmak için hep yakıp, yıkıp yok etmişlerdır. Yok etmesine etmişlerdir ancak halkların iradesi tarafından kendileri de yok olmuşlardır. Katliamlar üzerinde kendi yaşatmaya endekslenmiş bir zihniyetin dönem dönem hortlayıp ortaya çıktığını görüyoruz.
Osmanlı döneminde Moğollar barbarlığıyla ün salmışlardır. Girdikleri yerlerde işgal, katletme, talan, tecavüz ve sayamayacağımız buna benzer barbarlıkları ortaya çıkmıştı. Moğolların barbarlık zihniyeti bugün Erdoğan’da vücut bulmuştur. Yine katliam, yine bir halkı yok etme ve yine diktatörlüğünü yaşatma uğruna talan, katletme politikasını devreye koymuş vaziyette.
Türk devleti ve AKP-MHP faşist iktidarı Misak-ı Milli sınırlarına ulaşma hayali ile Güney Kürdistan’da Pençe operasyonu başlattı. Bu işgal operasyonunun gerekçesi olarak da PKK gösterildi ve bu doğrultuda saldırılara devam ediliyor. Ömrünü uzatma ve iktidarı elinde tutma hayallerinin tükendiği AKP iktidarı, iktidar her tarafa saldırmakta. Her fırsatta Güney Kürdistan topraklarını ele geçirip oradan da Suriye topraklarına girip Kürtlerin bulunduğu alanları işgal etme hayalleri ve soykırımcı politikasını devam ettirmekte ısrarlı.
Türk devleti bu işgal ve talan planlarıyla kendi yaşadığı ekonomik, siyasi ve sosyal krizin üstünü örtmeye çalışmaktadır. Bir yandan Kürt düşmanlığı üzerine var etmeye çalıştığı iktidarı, diğer yandan da Efrin’den başlayarak Kerkük’e uzanan bölgeleri hakimiyeti altına almayı hedeflemektedir. Yani Kuzey ve Doğu Suriye’den Türk devletine yönelik herhangibir tehlike söz konusu değil. En başat mesele Kürt düşmanlığıdır. Bilinmesi gerekir ki, “Güvenli Bölge” adı altında Fırat’ın Doğusuna yönelik düşünülen askeri operasyon başta Rusya ve ABD’nin onayı olmadan da yapamayacağı kesinliktir. Ancak ABD ve Rusya ne Kürtleri düşünür ne de Türkleri, onların tek hedefleri kendi çıkarlarıdır. Türk devletinin Güney Kürdistan’a yönelik başlattığı işgal operasyonu başta ABD ve NATO’nun desteğiyle gerçekleşti. Onun içindir ki Türk devleti bu kadar rahat ve pervasızca sivilleri katletmekte ve Güney Kürdistan alanına yerleşmekte.
Aynı şekilde Fırat’ın Doğusu için de bu geçerlidir. ABD ve Rusya’nın destekleri olmasa Türk devleti bir askerini bile Rojava’ya gönderemez. 2018 Türk devletinin Efrin işgali bize bir çok şeyi gösteriyor aslında. ABD ve Rusya Türk devletinin işgaline destek verip işgal zeminini hazırladı. Çünkü Türk devletiyle yapılan antlaşmalar bu doğrultuyada ve hayata geçirildi. Yani Güney Kürdistan’daki işgal operasyonu ve Türk devletinin Rojava’ya yönelik yapmak istediği işgal operasyonun da bu doğrultuda olacağı ihtimali çok yüksek.
ABD, bir yandan Türk devletini Rusya’dan koparıp yanına çekmeye çalışıyor, bir yandan da DAİŞ’e karşı en büyük direnişi gösteren ve yenilgiye uğratan YPG ile Kürt halkından da vazgeçmeyi istemiyor. ABD her iki tarafı da elinde tutmak için denge politikasını yürütme çabasında. Asıl belirleyici olan şey Türk devletinin ABD’ye vereceği tavizin büyüklüğüdür. Eğer ABD Türk devletinden istediği tavizi koparabilirse Rojava’ya yönelik yapılacak operasyona izin verecektir. ABD’nin Türk devletine vereceği operasyon izni ise bütün sınır boyunca büyük bir savaşa neden olacaktır. Sadece Kuzey ve Doğu Suriye değil, komşu ülkelere de sıçrayacak ve etkisi büyük olacak bir savaş olacaktır.
Türk devletinin “güvenli bölge” hamlesiyle hem içeride hem de dışarıda bir taşla iki kuş vurmak istediği açıktır, bu hamleyle hem iç kamuoyuna hem de ABD’ye mesaj vermeye çalışmaktadır. Ama burda önemli olan husus şudur ki; Türk devletinin güvenli bölgeyi tek başına oluşturamaycağıdır.
Türk devleti, güvenli bölge ısrarıyla hem Rusya’dan satın alınan S-400’ler nedeniyle olası ABD ambargosunu ertelemeye çalışmakta, hem de Kürtlerin ödün vermesini istemektedir. Bunu sadece Suriye’de değil, Türkiye ve Irak’ı kapsayacak şekilde Kürtlerin ödün vermesini sağlamaya yönelik hamleler yapmaya çalışıyor. Ancak Rojava ve Kuzey ile Doğu Suriye halkları, 7 yıldır içerisinde bulunduğu savaş koşullarına karşılık her zaman bir özsavunma içerisinde olmuş, öz gücü ile varlıklarını korumayı bilmişlerdir. Her karış toprağını direnerek barbar çetelerden özgürleştirmiştir. Fırat’ın Doğusuna yapılacak askeri operasyona karşı da halkın “Kobani ruhu”yla direnişe geçeceği unutulmamalıdır.
Sara GULAN
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi