HABER MERKEZİ – Kuzey ve Doğu Suriye sınırında oluşturulması planlanan “güvenli bölge” konusunda Türkiye ile ABD’nin başını çektiği koalisyon güçleri arasındaki görüşmeler sürüyor. Masaya sürekli saldırı tehdidi ile oturan AKP’nin Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, Amerika Birleşik Devletleri (ABD)li askeri bir heyetin söz konusu gelişmelere ilişkin Türkiye’ye giderek, görüşme gerçekleştirdi. Uluslararası Koalisyonun hava sahasına izin verilir mi tartışmaları yaşanırken, Kuzey-Doğu Suriye bölgesinde yaşayan Arap, Türkmen, Asuri-Suryani vb halklar ise bu çerçevede bölgeye yapılacak bir saldırının sadece Kürtlere karşı değil tüm halklar kendilerine yönelik yapılmış bir saldırı olarak sayacakları belirtildi. Demokratik Suriye Güçleri’nin (QSD) kurulması planlanan bölgeye ilişkin 5 kilometre derinlik, kentlerin meclislerine bağlı asayiş güçleri ve koalisyon denetiminde Türk heyetlerinde bulunduğu kırsal kesimdeki noktalar ve devriyeler önerisini kabul etmeyen Türkiye’nin, ABD’li heyetiyle gerçekleştireceği görüşmede “Barış Koridoru” olarak adlandırdığı öneriyi masaya getirmesi bekleniyor.
SALDIRILIRSA ABD’NİN TEPKİSİ NE OLUR?
Uzun bir süredir tartışmalara konu olan “güvenli bölge” meselesine her iki taraf da farklı bakıyor. Türkiye, Suriye iç savaşının başından beri yürüttüğü politika çerçevesinde “Fırat’ın doğusu” olarak tabir ettiği Kuzey ve Doğu Suriye’yi tamamen denetimine almaya çalışıyor. QSD ve bölge güçleri ise, Türkiye başta olmak üzere farklı çevrelerden gelebilecek olası saldırılara karşı bölgenin güvenliğini sağlamak amacıyla hareket ediyor. Ancak hem ABD hem de uluslararası koalisyon ülkelerin medyası yetkililere dayandırdıkları haber ve analizlerde hava sahası kapatılacağı, koalisyona bağlı helikopterlerin sınır hattında devriye uçuşlarının yapıldığı, “Güvenli bölgesinin oluşturulması her iki tarafın da kabul görülecek çözüm formülleri arandığı” şeklinde yansırken, bu konuda görüşlerine başvurduğumuz bölgedeki gelişmeleri yakından takip eden uzmanlar ise ABD ve koalisyon güçleri yetkililerinin böyle bir savaşa karşı olduklarını ancak Türkiye’nin bu konuda ısrar eder ve saldırması halinde ise NATO üyesi bir ülke olan ve her an bir başka ulusal bloka kaymaya meyili olan gücün saldırısına müdahalle edemeyeceklerini belirtiklerini dile getiriyorlar. Bunun için ara formül arayışı için Ankara’ya askeri bir heyetin gönderildiği belirten uzmanlar, ancak bir gerçek var ki ABD’nin her iki tarafı da kendisine muhtac veya bağlaması için böyle bir savaşın kendi çıkarına olacağını düşünüldüğü kaydedildi.
ABD’DEN TÜRKİYE’YE UYARI: HAVADAN BİR SALDIRI ZARARINA OLUR
Bölgeden güvenli bir kaynak ise ABD’nin Türkiye’nin havadan yapılacak bir saldırıya ilişkin ise bir önerme yaptığını, hava saldırısına güveniliyorsa QSD’nin elinde hava saldırısını engelleyecek ağır silahların olduğu ve tam teşekkülü bir konuşlandırma yapıldığı için saldırının fazla etki etmeyeceği uyarısında bulunduğunu iddia etti. Son İdlib meselesinde olduğu gibi Suriye iç savaşında adım adım politikalarında yenilgi yaşayan Türkiye, bölge politikasının merkezinde oturtuğu Kürt düşmanlığı üzerinden bölgenin hakimiyeti konusunda kurulan masada yeniden rol sahibi olmaya çalışıyor. Türkiye şu ana kadar denediği siyasi, askeri ve diplomatik yollardan sonuç elde edemediğinden kaynaklı Suriye savaşında yeniden bölgesel bir rol sahibi olabilmek için 8 yıldır kurulan halklar sistemini kendisine “tehdit” olarak göstermeye çalışıyor. Bunun üzerinden de hem uluslararası hem de bölgesel güçleri zorlayarak, sistemin yıkılması için arayışlar peşinde. Bu arayışlardan biri de geçtiğimiz yıl önerilen güvenli bölge meselesi. Kendi planlarını hazırlayarak devreye koymaya çalışan Türkiye, özellikle askeri müdahaleyi dayatıyor. “Güvenli bölge” meselesinin nasıl olacağı ve güçlerin nasıl konumlanacağından, sınırlarının neresi olacağına kadar taraflar arasındaki arabuluculuğu yapan ise koalisyon güçlerinden ABD. Türkiye, istediğini alamadığı durumda seçenek olarak bölgeye askeri operasyonu dayatıyor. Bu talebini hem ABD, hem de Rusya’ya ilettiğini söylüyor. AKP Genel Başkanı dün yine “Fırat’ın doğusuna gireceğiz” dedi.
HAZIRLIKLAR VAR
QSD güçlerinin Türkiye-Suriye sınırından 5 kilometrelik alanda YPG güçlerinin çekilerek, kurulacak bölgenin yerel askeri meclislere devredilmesi önerisini taraflara sunarken, Kuzey-Doğu Suriye askeri ve siyasi yöneticiler ise olası saldırılara karşı hazırlıklı olduklarını, Fırat’ın doğusuna yapılacak olası saldırıda Efrin gibi olmayacağı yapılan hazırlıklar çerçevesinde savaşın çok boyutlu olacağı şeklinde bir çok açıklamalarda dille getirilmişti.
BÖLGE HALKLARI SALDIRIYI KENDİLERİNE YAPMIŞ SAYIYORLAR
Bölge yönetiminin bu önerisine karşı çıkan Türkiye ise bunun yerine bölgenin 30 kilometre derinliğinde olmasını, bu alanda oluşturulacak askeri noktaların ise Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) bırakılmasını istiyor. Böylelikle tüm bölgenin kendi denetiminde olmasını istiyen Türkiye’nin bu önerisini yaparken de Kürtlerin yaşadığı coğrafyayı tarif ettiğini belirtilirken, Kürt ve Arap coğrafyasının kesiştiği yer olan Suriye’nin içinden geçen uluslararası yol, sınırdan yaklaşık 30 kilometreyi işaret ediyor. Bu öneri ne saha, ne uluslararası güçler, ne de bölgesel Arap güçler tarafından olumlu karşılanmazken, bölgedeki Kürt, Arap, Asuri-Suryani, Türkmen ve birçok oluşumu içinde barındıran Demokratik Suriye Meclisi’nin (MSD), yapılacak olası bir saldırının sadece Kürtlere değil kendilerine yapmış bir saldırı olarak sayacaklarını ve bunun için de dışarıdan gelecek saldırıya karşı hep birlikte karşılık vereceklerini belirtildi.
Bu tartışmalar yaşanırken, günlerdir Kuzey-Doğu Suriye sınırına asker yığan Türkiye’ye karşı QSD güçlerinin de sınırın diğer tarafında askeri hazırlıklar yaparak sonuna kadar halkı koruyacakları belirtildi.
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi