HABER MERKEZİ
Özgürlük dağlarda yaşanıyor. Dağlar, insanlığın toplumsallığının sınandığı kutsal mekanlardır. Bu kutsal mekanlarda yaşamak birçok insan için “zor” olarak lanse edilip, gözler korkutulurken bu mekanlara karşı. Bu dağlarda özgür yaşamı geliştirmek ve bunu tüm insanlıkla paylaşmak ise ne kadar yazılsa da hep eksik kalacak büyük emek ve fedakarlıklarla dolu ateşten bir tarih- ateşten bir yaşamdır.
Tarihin başlangıcından insanlığa beşiklik yapmış, heybeti ile büyülemiş mekanlar da yaşama adım atmanın heyecanını anlatmaya bir cümle bulunamazken, çokça duyulan bir söz geliyor akıllara ; “ Dağlarda yaşam; anlatılmaz, yaşanır.”
İlerleyen tarihsel süreç içerisinde sömürgeciliğin gelişmesi ile dağlardan uzak alanlarda kurulan şehirlerde büyük kitleler halinde köleleştirilen toplumlar , “yaşayan ölüler” kitlelerini oluştururken bu nasıl oluyor sorularını akıllara getiriyor. Şehirlerde tutsak edilen bireyler şahsında toplumların öldürülmesi zaman zaman kanlı olsa da, seyreltilmiş köleleştirme uygulamaları ile zihinde tasfiye etmeyi gerçekleştiriyor. Zihinde; tasfiye olmuş, öldürülmüş kitleler içerisinde, doğan ve büyüyen her bireyde bu durumları gözlemlemek mümkündür. Kuşkusuz bu gözlemlemeyi o kitleler içerisinde yapmak neredeyse imkansızlığı ifade etmektedir.
Bu gözlemin yapılabilmesi için yegane adres olan yer ise kuşkusuz heybetli dağlardır. Bu dağlarda şehirlerde olduğu gibi; arabalar, motorlar, metrolar, uçaklar v.b yok. Beton yığınları içerisinde doğan, her yere araçlarla giden bireylerde zamanla “sinsi hantallık” hastalığı gelişiyor bunun sonucunda da kaldırımsız yada düz olmayan yerlerde yürüyemiyen, yürümekten uzak durma ortaya çıkıyor. Zora gelmiyen, rahata kaçan bir anlayış sinsice bir şekilde her bireyde enjekte ediliyor. Bu enjektasyon yapıldıktan sonra geriye artık bu kitleleri ustaca yönetmek kalıyor. Oysaki Dağlar ise kendi ayaklarının üzerinde duramayanların doğal yaşam sınavından başarılı olması mümkün olmamaktadır.
Böylesi bir hakikatin içerisinde bulunduğumuz bir süreçte Kurdistan Özgürlük Dağlarında Özgürlük Gerillalarının eğitildiği bir alanda bir grup gerilla ile yolculuk yapıyoruz. Yolculuk sırasında bir yeni savaşçı kampına varıyoruz. Kampta onlarca genç gerilla adayı sıkı bir eğitimden geçiyor. Eğitimi veren gerilla komutanı ile konuşurken ilk sözü ; “ Biz her şeyden önce; yaşamı ve yaşamayı öğretiyoruz.” Oluyor ardından eğitimleri izlerken yürümekte zorlanan bir genç gerilla dikkatimi çekti. O an tüm yoğunlaşmam o genç gerillanın üzerinde iken bunu fark eden gerilla komutanı bana sorma fırsatı vermeden anlatmaya başladı. “ Arkadaş; metropollerden gelmiş, hayatında ilk defa şehirden çıkmış. Doğalıyla yürümekte oldukça zorlanıyor. Ancak bunu kısa zamanda atlatacaktır.” Gerilla komutanın bu sözleri, bir gerillanın sözü olarak aklımda daimileşirken. Tekrardan yola koyuluyoruz, kurye olan gerilla arkadaşın öncülüğünde varacağımız yere gittikten bir süre sonra tekrar dönmemiz gerekiyor. Bu sefer kurye arkadaş farklı ancak alan tanıdık. Yolda giderken tekrardan o yeni savaşçı kampına gitmek istiyorum ve bu istemi kırmayan kurye arkadaş ile yeni savaşçı kampına gidiyoruz . Aradan çok bir zaman geçmemişti ancak aradan geçen bu günlerde hep aklımda olan genç gerillayı arıyor gözlerim ve buldum o genç gerillayı. Yanına gidip bir sohbet açınca, İstanbul’dan gerilla ya geldiğini, öğrendim. En çok ne konuda zorlanıyorsun diye sorduğumda ise , “ yürümek” dedi. Ve ardından hiç ara vermeden başından geçen yürüyememe sonucu oluşan maceraları anlatmaya başlıyor. Kahkahalar içerisinde başına gelenleri tek tek anlatıyor. O an yanımıza gelen Gerilla komutanlarından Cesur Dersim arkadaş sohbetimize dahil oluyor ve baştan beri sohbetin içindeymiş gibi bir olgunluk ve hakimiyet ile genç gerillaya ve bize tecrübelerini aktarmaya başladı. Beyaz saçlarına hiç aldırmadan atik bir şekilde hareket ediyordu bu heybetli dağlarda. Tecrübelerini aktarırken uzun bir cümle kurmuştu. “ Tüm dünya gerillanın ayağının altında bir patikadır. Gerillanın ayak bastığı her yerde yaşam yeniden yaratılır. Şehirlerde insanlar sınırlandırılır, özgüvenden yoksunlaştırılır. Ancak gerilla da ise insanın yeteneklerinin önü alınmaz, sınırlar konmaz ve özgüveni yüksektir. Birileri tarafından belirlenmiş yollarda yürümeye mecbur değildir. İhtiyaç duyduğu an kendi yolunu çizer ve hedefine ulaşır.” Her bir cümlesi bir yaşam tecrübesi olan bu konuşmadaki her bir cümleyi hemen yanıma not ediyorum.
Her bir patikaya girdiğimde aklıma geliyor bu sihirli konuşma.
Harun Xweza