HABER MERKEZİ
“Sen öyle bir ülkede ve öyle bir halk için savaşıyorsun ki, her şey acımasız bir terörle elinden alınmıştır. İnsan olma hakkını bile elinden almışlardır. Bu bağlamda senin vatan ve özgürlüğe ekmek-su kadar ihtiyacın vardır. Senin şeref ve onura ihtiyacın vardır. Tüm bunlar senin için düşman tarafından yok edilmiştir. Sen bunları kazanmak için özgürleşme mücadelesine adım attın. Ve sen bu nedenle o kadar öfkelisin ki, bunları ele geçirmek için özgürlük silahına sarılıyorsun. Eğer bu konuda bir yanılgın yoksa ve kararın kesinse vuruş tarzın belirlenmiştir. Değil kararsızlık, ikirciklik, eylemi planlamamak; bunlar kesinlikle söz konusu olamaz. Böylesi bir dava insanı müthiş vurucudur.”
Gençlik söz konusu olacaksa böyle olmalıdır. Engel tanımayan diye bir kavram vardır. Adeta su misali hiçbir şeye takılmadan yolunu izlemek gibi. Amaçtan kopmadan yürümek gibi. Hiçbir bariyeri tanımamak gibi. Sel gibi akmak gibi. Rüzgarların sırtına binerek uçmak gibi. Yelkenlerine rüzgarları alıp “ileri” der gibi. Rosinante’nin sırtına binerek tüm İspanya’yı dolaşmak gibi. Che gibi “Sloganlarımız, kulaktan kulağa yayılacaksa, silahlarımızı kavramak için başka eller uzanacaksa, başka insanlar mitralyöz sesleri ve yeni savaş naraları arasında cenazelerimize ağıt yakacaksa, ölüm hoş geldi, sefa geldi” demek gibi…
Başkan Apo: “Özgürlüğe yürüyen bir gençliği tutmak zordur” demektedir.
Nedeni açıktır. Emperyalist ve sömürgeciler için “Gençlik sistemlerin başına en başta bela olan kesimdir. Tarih boyunca bu çok iyi bilindiği için, eğitim adı altında gençlik kurban edilmekten tutalım, akla hayale gelmez uygulamalara tabi tutulmuştur. Hiyerarşik toplumun yükselişinde kadından sonra gençliğin bu duruma düşürülmesi belirleyici rol oynar. Gençliği kontrole alan düzenin kendini en güçlü hisseden düzen sayması boşuna değildir. Daha sonraki devletçi toplum sistemlerinin tümü gençliğe benzer bir uygulamayı dayatacaklarıdır. Zihni böyle yıkanan gençlik her işe koşturulabilir. Savaş dahil en zor işi meslek edinebilir. En önde tüm zor işlere sürülür. Özcesi yaşlıların zaaf ve gücünden kaynaklanan gençliği bağımlılaştırma ve güdümleme ilişkisi hızından ve yoğunluğundan hiç kaybetmeden hakim sistemlerin en güçlü sürdürücüleri kılınmışlardır.
Tekrar vurgulamalıyım: Gençlik fiziki bir olay değil toplumsal bir olaydır. Tıpkı kadınlığın fiziksel değil toplumsal bir olgu olması gibi. Bu iki olay üzerindeki çarpıtmaları kaynağına inerek açığa çıkartmak sosyal bilimin en temel görevidir.”
Dağlar bu sosyal bilim çarpıtmasının en derinden yeniden düzeltme stargahları, yani mekanlarıdır. Çünkü buralarda yapılan ilk ve temel iş yanlışları düzeltmektir. Yanlışa geçit vermeyerek doğruyu her şart altında yakalamaktır. Bunu yaparken de bireyin kendisiyle uyumlu olan ne varsa hepsini açığa çıkararak bireyi kendisiyle barışık hale getirmektir.
Evet, gençlik “Özgürlüğe yürüyen bir gençliği tutmak zordur” sözü tamda yerinde söylenmiş bir sözdür. Özgürlüğe yürürken kimse tarafında tutulamaz hale gelmek için öncelikli olarak tutulamayacak yerlere çıkmak gerekir. Öyle ki cehennem zebanileri gibi kendisini örgütlemiş olan kapitalist ve sömürgeci güçlerin pençesine takılmamak için onların yetişemeyecekleri yerlere yelken açmak gerekir.
İşte bu yerler öncelikli olarak kesinlikle dağların doruklarıdır. Dağların dorukları yıllardır özgürlük ruhunun ve heyecanının doruklarda yaşandığı mekanlardır. Özgürce haykırmak isteyenlerin gelecekleri biricik yer buralarıdır.
Bazı gençler diyecek ki biz duygularımızda hiçbir sömürgeciliğin ve kapitalist kirliliğin ulaşamayacağı arılığı yakalayabiliriz. Belki birkaç bin ya da bir kaç yüz binden bir genç duygularının arılığına güvenerek ayakta kalabilir. Böyle yapanlara ya da bunu başaranlara şimdiden başarılar diliyoruz. Ancak yaşam tecrübemiz bize göstermiştir ki gençliği tutsak alma girişimlerinden kendisini kurtaran genç ve gençlik neredeyse yok gibidir. Ve yine tecrübelerimize dayanarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki: Özgürlük dağları özgürlüğün tadılacak biricik yerlerdir. Buralarda birey yeter ki kendisini yeniden inşa etmeyi, yeniden yaratmayı esas alsın, gerisi sadece ve sadece ayrıntıdır. Gerisi sadece ve sadece teferruattır.
Evet, özgürlük ve özgürlük haykırışları için, çok seçenekli ve çok tercihli yaşam alanlarına tüm Türkiye ve Kürdistanlı halklarının gençlerini en derin ve samimi gerilla içtenliğimizle davet ediyoruz.
Yazımızı kapatırken yeniden:
“Özgürlüğe yürüyen bir gençliği tutmak zordur.” Hatta böyle bir gençliği tutmak imkansızdır.
Hayri Engin