HABER MERKEZİ
3-MİT’in Kitle Propagandasında Kullandığı Elemanların Dili
MİT’in en örgütlü olduğu alanların başında basın gelir. Basın ajitasyon propaganda yapar. Toplumu devletin kullanımına hazır hale getirir. Dünyada basını bu amaçla en etkili kullan devlet TC’dir. Bu nedenle bir kural olarak Türk basının Ankara’daki temsilcilerinin hepsi ya doğrudan MİT elemanıdır ya da MİT direktifiyle çalışmak zorundadır. Aslında basında gazeteci adıyla çalışanlardan kimin istihbarat elemanı olduğunu anlamak için yazıp çizdiklerine, analiz adı altında verdikleri bilgilere bakarak anlamak mümkündür. Her hangi bir konuda hangi gazeteci ‘sahadan’ bilgiler veren bir ‘uzman’ ise o ya elemandır ya da MİT’in en güvendiği biridir. Daha önceki yazılarımda Çetiner Çetin’nin MİT’in ‘Başur Kürdistan PKK’ye Karşı Anti Propaganda Biri’mine bağlı çalıştığını belirtmiştim. Bu kurumun onlardaki ismi başka olmalıdır. MİT’in gazeteci diye bilinen bu elamanına verdiği bilgilerle şunları elde etme amaçlanıyor; Başur’da PKK’ye karşı savaşın ve işgalin basında nasıl verilmesi gerektiğini belirleme, başka bir ülkeyi işgal ettiği halde haklı olduğunu halka anlatma argümanlarını verme ve Kürtler içinde bölme ve çatışma yaratmak.
Son olarak kuzey ve doğu Suriye işgal planlaması çerçevesinde ABD ya da daha geniş manada NATO ile TC arasında bir anlaşma olduğu söylenmektedir. Bunun için bazı adımlar da atılmaya başlandığı görülmektedir. Bu anlaşma konusunda AKP ve Erdoğan tüm ekibiyle sessiz, Ergenekoncular karşı, MİT ise sahadaki zorlukları bildiğinden ve Irak, İran meselesini de konseptine dahil ettiğinden daha değişik anlatmaya çalışmaktadır. Yani MİT, atmaya çalıştığı her adımını PKK’yi zayıflatmak üzerine kurduğundan meselelere daha stratejik baktığını ima etmeye çalışmaktadır. En nihayetinde her üç ekip de ‘Kürtleri gerilettim, Kürtlere alan kaybettirdim, PKK’yi zayıflattım’ türündeki konuşmalarla bir birini ikna etmeye, ortaklık sağlamaya çalışmaktadır.
Türk devletindeki ekiplerin tümünün günümüzde ortaklaştıkları temel iki nokta var; PKK ve Kürt düşmanlığı ile ABD karşıtlığı üzerinden anti emperyalist görünmek. TC’nin Kürtlere düşmanlığını askeri, siyasi, diplomatik literatürle anlatmak mümkün olmadığı için ancak farklı kelime ve kavramlar kullanarak tanımlaya edebiliriz. Bunun için TC’deki tüm ekiplerin Kürtler konusundaki gerçekliğini ‘sapık’ ve ‘sapkın’ kavramları ancak anlatabilir.
TC’nin Kürt düşmanlığı, düşmanlık manasında da doğal bir durum olmadığı için sapıkça bir düşmanlık demek durumundayız. TC Kürtlerden korkuyor. Ve biz Kürtler bunu anlıyoruz. Nedenlerini biliyoruz. Hemen belirteyim ki bu korku Kürtler devlet olacak, Türkleri ve Türkiye’yi bölecekler iddialarından doğmuyor. Sapık, sapıklığının asıl nedenini söyleyemez. Sapık sapıklığının nedenini her zaman farklı gerekçelerle anlatıp durur. Her kesi kendisi gibi sapık sandığı için de her kesin kendisine inanmasını ve kendisini doğrulmasını ister.
Bu gerçeklik tam da TC’nin Kürtlere dönük düşmanca politikalarının yapılış biçimini anlatır. Örneğin tüm dünyanın onun gibi Kürtleri inkar etmesini, Kürtleri yok etmesini, nerede bir Kürt varsa tutuklamasını ya da öldürmesini istiyor. Bunu yapmıyorsanız da bana arka çıkın diyor. Devletler de bunu bildiği için TC’ye istediklerini kabul ettirerek kazanç üzerine kazanç elde ediyor. Kaybedenler de Kürt ve Türk halkı oluyor.
Türk devletinin, uluslar arası ilişkilerde dile gelen sapıklığı ben devletim, onlar ‘terörist’ nasıl olur da onları muhatap alırsınız argümanına dayanıyor. Bu izahat aynı zamanda Türkün Kürt kompleksidir. Türk derken de orta Asya’da bin bir zorluk içinde kaldığı için göçüp gelmiş, bin bir badire atlayarak ezilerek, sömürülerek bir yaşam ve mekana kavuşmuş Türklerden bahsetmiyoruz. Hakiki Türklerin durumunun Kürtlerden daha beter olduğunu biliyoruz. Ve Kürtlerden önce bu yoksul Türkmen halkın durumunun düzeltilmesini arzuluyoruz. Bunun için Türk ile Türkmen kimlikleri arasındaki farkı bilerek Türk adını kullandığımızı yeniden hatırlatmak istiyoruz. Benim nazarımda ama özellikle de bu yazı dizindeki Türk, sosyal ve kültürel olarak piç olanları ifade ediyor. Yani Türk derken, Kürt, Ermeni, Rum, Boşnak, Laz, Çerkez, Gürcü, Arap, Pomak, Terekeme, Hemşin, Abaz, Asuri vd… olup kendi öz kimliğini ve kültürünü inkar edip ben Türküm diyenleri kastediyoruz. Bu nedenle Türk, bir gurup dönme ve devşirmenin çıkar ortaklığının adı olup Türkmen halk kültürüne en uzak kimliği ifade ediyor. İşte bunlar Kürtler kimliklerine kavuştuklarında, diğer halklarında uyanacağını ve böylece piçlik hallerinin anlamının kalmayacağını, çıkar şebekelerinin dağılacağını bildikleri için Kürtlere karşı özellikle de PKK’ye karşı çok fazla kompleksli ve sapıklık ile düşmanlık etmektedir.
Bunlardaki kompleks Kürtleri küçük görme, güçsüz gösterme, siyasi ve örgütsel değil öylesine bir gurup ilan etme, diğer yandan da devlet olmakla övünme ve devleti Allah gibi algılama ve algılatma yöntemiyle dışa vurur. Fakat öylesine bir zorlama içindedirler ki ilahlaştırdıkları devletlerini tam bir çete örgütüne dönüştürmek mecburiyetinde kalmışlar. Devlet olmayı her şey sanan bu ekip, Kürtlerdeki ideolojik ve kültürel gücü görmek yerine tam kırk yıldır Kürtler devlet kurarak güç olacaklar, bizi bölecekler deyip duruyorlar. Hem devleti kutsamak hem de devletlerini bizzat yıkıma götürmek gibi bir çelişki içindeler. Çünkü yolun sonuna gelip dayanmışlar.
Tüm teorilerini devleti koruma, kendilerini devletle var etme üzerine kurmanın bugün için getirisi götürüsü nedir sorusu başka bir meseledir. Ancak bunlar hem devletle yatıp devletle kalkıyorlar hem de devletlerinin taraf olduğu tüm anlaşma ve sözleşmelere ters hareket edeceğiz diyorlar. Biz artık anti emperyalistiz diyerek de mevcut durumlarına kılıf örüyorlar. ABD karşıtıyız diyerek puan toplamaya çalışıyorlar.
‘Güçlü devlet güçlü millet’ diye bir slogan icat etmişler. Devlet sahibi olup görece rahat yaşayan, sorunları az olan milletler var. Mesela Avrupa ve ABD kısmen böyledir. Ancak bir de 23 adet devleti olduğu halde cehennemi yaşam içinde olan Araplar söz konusudur. Demek ki millet devletle değil az da olsa demokrasi ile güç oluyor. Bunların devleti milleti güçlü yapan değil, kanını emen devlet olduğunu yaşanan ekonomi ve siyasi kriz yeterince gösteriyor.
Güçlü devletle anlattıkları Erdoğan AKP politikalarıdır. Temel argümanları ise ABD ve NATO’dan uzaklaşmadır. Oysaki artık şunu çok iyi biliyoruz; ABD, NATO ve AB karşıtlığını yapan Ergenekoncular, gerçek manada karşıtlık yapmıyorlar, neden din istismarcıları bize tercih ettiniz küskünlüğünü dilendiriyorlar. Bizimle ol, bizimle ittifak kur demeye getiriyorlar. ABD NATO karşıtlığı yapıyorlar ama NATO’dan da çıkmıyorlar. ABD ve AB ile yaptıkları, siyasi, askeri, ekonomik, kültürel anlaşmaları feshetmiyorlar. Elçilerini çekmiyor, elçileri göndermiyorlar. Kürtleri ve PKK’yi ABD, AB’nin kullandığı örgüt olarak ilan ediyorlar. Ve bunu ABD ile ortak operasyon merkezi kurdukları gün bile söylemekten utanmıyorlar. ABD ve NATO’nun üslerini kapatacağız diyorlar ama yeni üsler kuruyorlar. Dolar karşıtlığı yapıp milyon dolar biriktiriyorlar. Yerli ve millik diyor, paralarını ve şirketlerini AB bankalarında güvenceye alıyorlar. Bu çelişkiler daha doğrusu yalan ve iki yüzlülüğün listesi uzayıp gidiyor. İşte MİT tüm bu yalanları ve iki yüzlülüğü makul ve doğru göstermek için basındaki elemanlarını kullanarak halkı kandırıp kullanıyor.
Demek ki basında kim ki tüm bu olup bitenlere rağmen, ABD, AB ve NATO karşıtı konuşup bağımsızlıktan, yerlilikten, güçlü devletten, Rusya ile ilişkileri güçlendirmekten, Suriye ve İran ile ortak hareket etmekten dem vuruyor ve Kürtleri düşman ve tehdit gösteriyorsa o kişi elemandır ya da direktiflerle konuşuyor demektir. Kim ki rejimin ve devletin mevcut krizine rağmen, devleti övüp güçlüyüz istediğimizi yaparız diyorsa, PKK bitiyor sözünü de buna ekliyorsa o MİT’in özel psikolojik savaş görevlisidir. Çünkü bu söylemlerden hiç biri Türkmen halkın çıkarlarını ifade etmiyor. Etse etse Hakan Fidan, Hulusi Akar, Süleyman Soylu ve Tayip Erdoğan gibi devşirme çıkar şebekesine hizmet ediyor. Bu özel psikolojik savaşta kullanılanların verdiği bu hizmet karşılığında aldıkları şey ise bir miktar para ve daha önemlisi de ‘adam ve kadın’ oldukları hissini yaşayarak tatmin olma halidir.
Mehmet GÖREN
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi