Sanal mecralarda kimin kulağı var?
- Sanal dünyanın bize sandığı sınırsız uygulamalar, sosyal mecralar. Her defasında kafamıza takılan sorular: Yazıştıklarımızı başkaları da görüyor mu? Facebook’un ABD seçimlerinde Trump’ın kampanyası için reklam içeriği ürettiği için 5 milyar dolar ceza ödeyeceği düşünülürse, evet. Ama henüz kayıt edilemeyen sesli aramalar mevcut. Ancak sosyal medyanın yankı odasında fikirlerimizin benzeşmesi tehlikesi, oluşturulan filtre balonlarıyla daha da içinden çıkılmaz çemberler yaratıyor.
Android cihazların şifrelerinin kolayca kırılabildiğini, ancak Apple cihazların şifresinin yalnızca FBI tarafından kırılabildiğini biliyoruz. Elbette bu asla kırılamayacağı anlamına gelmiyor. Bu bir yandan gizliliğini korumak isteyenleri Apple’a yönlendiriyor, ancak Apple bir tekel olduğu ve yazılımını denetlememize izin vermediği için güvenilirliği konusunda şüphe duyabiliriz. Aslına bakarsanız şirketlerden zaten hep şüphe duymalıyız.
En çok WhatsApp’ta konuşuyoruz. Ardından Facebook gruplarında, Facebook Messenger’da, Instagram’da, Twitter’da… Aranızda Signal veya Telegram kullananlar varsa daha güvenli bir tercih yaptığını söyleyebiliriz. O zaman tüm bu programların tek tek üzerinden geçelim hep beraber.
Facebook ABD seçimlerini belirledi
Facebook dünyanın en büyük teknoloji şirketlerinden birisi. Aslında “teknoloji” kelimesi olay internette geçtiği için var önünde. Facebook koskocaman bir reklam ve pazarlama şirketi. Bu reklamcılığının ABD seçimlerinde nasıl bir manipülasyon aracına dönüştüğünü hep birlikte izledik. Cambridge Analytica’ya sunduğu veriler ve izin verdiği mikro hedeflemelerle ABD’deki yurttaşların kanaatleri üzerinde etkili olarak Trump’ın seçilmesini sağladı. Facebook bunu, bizim onunla paylaştığımız ilgi alanlarımız ve bilgilerimizle yaptı. Paylaştığımız konum bilgisiyle evimize kadar bildi ve kararsız seçmenin kümelendiği her yerde özel farklı bir reklam göründü. Türkiye’den bir örnek verelim.
Bugün AKP’li olan ve AKP paylaşımlarını beğenen birisi aynı zamanda Turgut Özal sayfasına da ilgi gösteriyorsa onun ANAP çizgisine sempati duyduğunu düşünebiliriz ya. Hah, işte Facebook milyonlarca böyle kullanıcı için özel reklamlar üretilmesine izin verdi. Birisine Turgut Özal, bir diğerine Mehmet Ağar tonunda reklamlar çıkardı. Böylece seçmenin kanaati kesinleşti. Facebook milyonlarca kullanıcının gizliliğini ihlal ettiği için, geçen hafta sızan habere göre 5 milyar dolar ceza ödeyecek. ABD’deki demokratlar cezanın az olduğunu düşünüyor.
Reklam görüyorsak kategorize ediliyoruzdur
Facebook sadece bunu yapmadı. Instagram ağı popülerleşecek gibi olduğu anda onu satın aldı ve Facebook reklam ağına entegre etti. WhatsApp’ı da aynı şekilde aldı ve kendisine entegre etti, ediyor. Yakında WhatsApp’ta da reklamlar görmeye başlayacağız! Reklam görülüyorsa biz kategorize ediliyoruzdur. Kimiz, neleri severiz, hangi sayfaları beğeniriz, nasıl içeriklere gülen surat bırakır, nasıl içeriklere kalp koyarız. Yani bizi nasıl etiketleyebilirler bunu belirliyorlar. Böylece kapitalist tüketime katılmaya devam edebiliriz. Keşke burada kalsa ve yeterince korkunç olan bu tablo hakkında konuşmaya devam edebilsem. Maalesef eli yükseltmek zorundayım.
Facebook politikası devlet politikası
Facebook aynı zamanda inanılmaz bir içerik denetleyicisi. Türkiye özelinde devlet ne düşünüyorsa Facebook’ta bunu düşünüyor. Mesela Çözüm Süreci’ndeyken Abdullah Öcalan görselleri doğrudan silinmezken AKP’nin savaş politikalarıyla birlikte Öcalan görselleri sakıncalı hale geldi. Sıklıkla politikaları ihlal ettiği söyleniyor. Hatta öyle bir kategorizasyon var ki “rojbaş” ile başladığımız paylaşımlar içerisinde sanattan da bahsetsek, spordan da bir kontrolden geçiyor. Apaçık ırkçı bir paylaşımı şikayet ettiğimizde ise bir kural ihlali olmadığını söylüyorlar. Facebook’un politikası hakim devlet politikasına denk. Bu Instagram için de geçerli ve yarın WhatsApp için nasıl olacağını tahmin edebiliriz.
Sohbet geçmişi saklamayın
İşte bu sicile sahip Facebook gerek kendi içerisinde Messenger, gerekse de WhatsApp ile bizlerin mesajlaşırken en çok kullandığı platform oluyor. Böyle sicili olan bir şirkete nasıl güvenebiliriz? Yanıt açık: Güvenemeyiz. Bununla birlikte kişilerin telefonlarında bulunanlar hariç Whatsapp’tan Türkiye’de emniyete verilen bir konuşma içeriği yok. Henüz olmadığı hiçbir zaman olmayacağı anlamına gelmiyor ve zaten başlı başına telefonda kayıtlı olan konuşmalar üzerinden davalar inşa ediliyor. Bu yüzden telefonda sohbet geçmişi saklamanın hiçbir gereği yok.
Mesajlarınızı yedeklemeyin
Whatsapp uçtan uca şifreleme ile mesajları koruduğunu söylüyor. Uzmanlar bunun Whatsapp’taki haliyle yeterince iyi bir sistem olmadığını, şifre anahtarlarının ele geçirilebileceğini iddia ediyor, ama esas kırılganlığı sohbet geçmişini bulut sistemlerde yedeklemesi. Telefonunuzdan WhatsApp’ı silseniz bile Google hesabınız telefonda aktifse genellikle yedeğin saklandığı yer olan Google Drive’dan hepsini alıp hesabı kurmak mümkün olabiliyor. Bu yüzden bir diğer alınacak tedbir mesajları yedeklememek olabilir.
Whatsapp’tan sesli arama yaygınlaşıyor
Whatsapp’ın sunduğu sesli arama ise normal telefon dinlemelerine takılmıyor. Ses dosyaları da şifrelenerek iletiliyor ve bir yedeği kullanıcı tarafında olmadığı için mesajlardaki gibi bir risk ortaya çıkarmıyor. Kamu bürokrasisi de yoğun olarak Whatsapp üzerinden sesli aramayı kullanıyor. Bununla birlikte Whatsapp iletişiminde mesaj içeriğinin istihbarat tarafından görüntülenemediği ancak hangi kullanıcıların iletişimde olduğuna ilişkin bulgular elde edebildiği, DAİŞ sempatizanlarının Avrupa’da gerçekleştirdiği katliamlardan sonra bu yöntemle çeşitli hücrelerin çökertildiği konuşuluyor. Bu bir güvenlik sızıntısı mı yoksa Whatsapp’ın sunduğu bir olanak mı buna dair de çeşitli rivayetler var.
Telegram ve Signal nispeten daha güvenli
Whatsapp’a alternatif olarak kullanabileceğimiz iki mecra olduğundan söz etmiştik. Bunlar Telegram ve Signal. Google Play Store ve Apple Store’dan indirebilirsiniz. Güvenlik açısından çok daha iyiler ve daha da iyisi okununca silinen mesajlaşma şansı sunuyorlar. Böylelikle bir kullanıcıyla yazışırken dilediğiniz zaman otomatik silinen mesajlara geçebiliyorsunuz. Yine bir uçtan uca şifreleme sistemi kullanıyorlar ve uzmanların aktardığına göre bu şifre anahtarlarının kırılması çok daha güç. Anlık mesajlaşma için kişisel gizliliğini korumak isteyenler bu iki programı öncelikli olarak tercih edebilir. Bununla birlikte her türlü dijital yazışmanın bir risk barındırdığını söyleyebiliriz. Bu riskin başında da kendi cihazımızın başkasının eline geçmesi geliyor.
Devletler uzlaşmayacak şirket yok
Android cihazların şifrelerinin kolayca kırılabildiğini, ancak Apple cihazların şifresinin yalnızca FBI tarafından kırılabildiğini biliyoruz. Elbette bu asla kırılamayacağı anlamına gelmiyor. Bu bir yandan gizliliğini korumak isteyenleri Apple’a yönlendiriyor, ancak Apple bir tekel olduğu ve yazılımını denetlememize izin vermediği için güvenilirliği konusunda şüphe duyabiliriz. Aslına bakarsanız şirketlerden zaten hep şüphe duymalıyız. Dünyaya özgürlüğü getiren ve çıkarları için devletlerle anlaşmayan bir şirket yok.
TOR kullanın
Twitter bu noktada kullanıcı verilerini yasal otoritelerden daha çok saklayan bir mecra olarak öne çıkıyor. Bu yüzden istihbarat örgütleri de bu mecrayla özel olarak ilgilenerek herkese açık datadan anlamlı bilgiler üretmeye çalışıyorlar. DAİŞ gibi barbarların propaganda için kullandığı bir mecra. Hatırlanacağı gibi FETÖ’nün manipülasyon için kullandığı Fuat Avni hesabı da bu mecrada bulunuyordu. Hala Fuat Avni’nin kim olduğu ortaya çıkarılmış değil. Bu satırları okuyarak her istediğimizi Twitter’da yazarız, “ileri demokrasi” bir şey demez diye düşünmeyin. İlla bunu yapacaksanız hesabınız gerçek adınızla olmasın. TOR ve hatta VPN üzerinde çalışan bir TOR kullanın ve asla anonimleşmemiş bir bağlantı üzerinden bu hesaba erişmeyin diyebilirim. Eğer bu kavramlara uzaksanız biraz internette arama yapmayı, olmuyorsa da bu konuyu bir bilen bulana kadar bekletmeyi düşünebilirsin. Bu satırlar hepsini adım adım anlatmak için yeterli olmayacaktır.
Kendi VPN’ninizi kurun
VPN bahsi açılmışken birkaç bilgi vermenin gerekli olduğunu düşünüyorum. VPN, güvenli bir sunucu üzerinden internete açılmamızı sağlar. Ücretsiz VPN’ler yerine sektörde kendini kanıtlamış olanlara güvenmenizi, hatta “kendi VPN’ninizi kurun” araması yaparak biraz bütçeyle böyle bir servis kullanmanızı önerebilirim. Ağ trafiğinizi teslim ettiğiniz bir kuruluş bunu bedavaya kolay kolay yapmaz. Sizin verinizden bir kazancı olmalı. Bu da ihlal edilen gizliliğiniz olabilir. Yasaklanmış sitelere girmemizi sağlayan bu programlara karşı da uyanık olmakta her zaman fayda var.
Sosyal medya bir ‘yankı odası’
Sosyal medya tüm bunlarla birlikte kocaman bir vaha. Fikirlerimizi yayabileceğimiz, daha çok insana ulaşabileceğimiz. Öyle mi sizce de?
Size iki kavramdan bahsetmek istiyorum. İlki “yankı odası”. Aslında internet öncesi dönemde dolaşıma giren bir kavram bu. Aynı gazeteyi, TV’yi izleyen, benzer zevkleri ve hayat görüşleri olan insanlarla arkadaşlık ediyorsanız, çevreniz böyle insanlardan oluşuyorsa sesiniz yankılanır. Hep aynı şeyleri duyarsınız. Böylelikle çevrenizin ne kadar geniş olduğuna değil, ne kadar çeşitli olduğuna bağlı olarak yeni fikirlerle tanışma olasılığınız olur. Facebook arkadaşlarınız da böyle birbirine benzer insanlardan oluşuyorsa aslında bir fikir alışverişi de olmuyor.
Filtre balonu esiri olabilirsiniz
Eğer çevrenizin çeşiti olduğunu düşünüyorsanız alın size yeni bir kavram: Filtre balonu. Facebook’ta ve Instagram’da her paylaşım filtrelenir. Bu filtre ilgi gören içeriği kullanıcıya göstermek, bu sayede kullanıcının hep ilgi çekici içerikler görerek sitede kalma süresini uzatmak üzerine kuruludur. Yani siz daha sık etkileşime girdiğiniz arkadaşlarınızın paylaşımlarını görüyorsunuz. Ancak çok eski arkadaşlarınızın hayatında önemli bir olay olursa, bu paylaşımları da çok fazla yorum, beğeni vb alırsa sizin de önünüze çıkıyor. Yoksa bu çok eski arkadaşınızın her paylaştığını görmüyorsunuz. Böylelikle sizin politik paylaşımlarınızı görenlerin sayısı da azalıyor. Yani Facebook fikirlerinizle etkileşime girmeyenlere sizin paylaşımlarınızı göstermiyor. Kırk yılda bir belki…
Politik olarak işlevsel kullanılabilir
Bu yüzden Facebook ve Instagram’ın bizleri aynı zamanda böyle de başka odalara koyduğunu aklımızda tutalım. Bunu yaparken bir not olsun, Facebook grupları ve hikayeler bu döngünün dışında henüz. Oralarda fikir yaymak veya popüler bir gönderinin yorum bölümünde yazmak da… Yine de şunu unutmayalım, tek bir mesajla kimsenin fikri değişmeyecek ama zamanla olacak. Her ne olursa olsun, bu tip mecralar tamamen terk edilemeyecek kadar kamusal. Büyük kent meydanları gibi. Bu mecralarda tüm hayatımızı yaşamak yerine inceliği, içtenliği ve haklılığı paylaşmaya devam etmenin politik olarak işlevsel olduğunu düşünüyorum.
DENİZ KIZILKANAT / Politikart