HABER MERKEZİ
İlk Kadın Devriminin Mekanında İkinci Kadın Devrimi
Bir zamanlar insanlığın beşiği, ilk bayram yeri, tüm yaratımların kalbi ve tüm kutsallıkların yeşerdiği topraklar… Güneş ülkesi… Cennet ülkesi…
Yağmalanan, parçalanan, paylaşılan ve yok sayılan bir ülke. Yok sayılan ve yok edilen… Kendi toprağında yeşeren insana cehennem edilen… Lanetlenen…
Sonrasında yokluğundan kendini yeniden yaratan, var olmanın ateşten çemberinden geçen, insanlığın üzerinde yeşerdiği varlığını kanıtlamaya ırmak ırmak kan ve ter katan özgürlükler ülkesi… Kürdistan…
Alın yazısı kılınmış olan yok oluştan kurtuluşunu yaratan bir ülke ve hafızalara direnişle yazılan bir ülkenin insanları. Kürdistan ve Kürdistanlı kadınlar-erkekler…
Tarım, dil ve kültür devrimlerinin yapıldığı, bu devrim etrafında toplumsallaşmanın geliştiği Mezopotamya binlerce yıllık özgür toplumsallığa beşiklik etmiştir. Hiyerarşinin gelişmesi ve kadının düşürülmesi ardından tüm toplumsal alanlarda sınıflaşma geliştirilmiş ve egemenlik inşa edilmiştir. Merkezi uygarlık, tüm demokratik uygarlık değerlerine el koymayla başlayan, bunun üzerinden hiyerarşik, devletçi, ataerkil bir uygarlık inşa etmenin adıdır bu coğrafyada. Kürdistan kadın özgürlük mücadelesi, merkezi uygarlığın hakimiyetinden sonra ilk defa demokratik uygarlığın kendi içinden bir çıkış ve kadının varoluşu ve kültüre dönüşerek tüm toplumun bir kez daha belirleyeni olması anlamında tarihsel önemdedir.
Özgürlük mücadelesiyle birlikte Kürdistanlı kadınlar ve erkekler merkezi uygarlıkçı tarih boyunca oluşturulan ve hakim kılınan verili toplumsal rol modellerinin aşıldığı yeni bir yaşam, ilişki ve kişilik alanıyla tanışmışlardır. Kadından her zaman itaat, özveri ve adına fedakarlık denen köleliğin istendiği ataerkil bakış açısının ötesinde yeni bir kadın ve yaşam tarzını yaratma çabası, bu mücadeleyi kadın için ilgi odağı haline getirmiştir. Kürdistan toplumunda fedakar ana, kocanın iyi karısı-eşi, erkeğin kendini tatmin ettiği cinsel nesne olan köle kadın duruşuna karşı mücadele ile sömürgeciliğe karşı mücadele birlikte başlatılmıştır. Hatta, sömürgeci faşist güçlere karşı mücadelenin kadına içerilmiş olan verili geleneksel köle kimlik ortadan kaldırılmadan ve özgür kadın duruşu yaratılmadan mümkün olmadığı düşüncesi özgürlük mücadelesine yeni bir rota kazandırmıştır. Bu temelde Kürdistan özgürlük mücadelesiyle, sosyalist disiplinin zamansal dokusuna yeni bir motif olarak özgür kadın motifi işlenmeye başlanmıştır. Devrim kadınsız olmaz düşüncesi kadar köleleştirilen kadınla, erkek egemen sistemi olduğu gibi yaşayan, bu sisteme mahkum olan kadın duruşlarıyla da devrimin yapılamayacağı düşüncesi geliştirilmiş ve devrimci mücadelenin akışına bu düşünceyle yön verilmiştir.
Bu anlamda Kürdistan özgürlük mücadelesi, kuruluş aşamasından bu yana güçlü bir özgür kadın perspektifiyle beslenen, onunla moral ve organik ilişkiler içerisinde bulunan kadın bakış açısıyla var olan bir örgütlenmedir denilebilir. Kadınlar bu hareket içerisinde önemli bir değişim gücü olarak görülmüş; ideolojik, politik, askeri, siyasi, örgütsel çalışmalar kadın bakış açısıyla ele alınarak yönlendirilmiştir. Hareketin başlangıcından itibaren temel amaç “nasıl yaşamalı” sorusuna cevap arayışıdır. Bundan dolayı “Yaşam nedir, yaşamı oluşturan öğeler kimlerdir, nasıl yaşamaktadır ve mevcut yaşam anlayışı nasıl aşılmalıdır, yeni olan nedir, nasıl yaratılmalıdır” soruları yarım asırlık mücadele yılları boyunca tüm mücadeleye doğrultu vermiştir.
Kürdistan özgürlük hareketi, toplumun içinde bulunduğu kimliksizliği, dar sınırlara hapsedilmişliği analiz ederek bu gerçeklikten sıyrılmayı ve bu geri geleneksel gerçekliğe meydan okumayı hedefleyen bir hareket olarak doğmuştur. Kadını sömürgeci sistemin zindan sınırlarından koparmak kadar ataerkil toplumsal etkilerin görünmez duvarlarından da kopararak özgürlük alanlarına, özgür yaşam arayışlarına taşımıştır. Tüm köleliklerin temelinde kadın köleliğini, tüm egemenliklerin temelinde de erkek egemenliğini görerek, ideolojik altyapısını oluştururken bunu sadece sınıf ve ulus egemenliğiyle sınırlı tutmamakta, cins egemenliğine karşı da savaş açmaktadır.
Başlangıçta tüm diğer sosyalist ve ulusal kurtuluşçu hareketlerin tecrübelerini okuması ve bu okumaları kendi ulu- sal, bölgesel ve toplumsal karakterine uyarlayabilmesi hareketin önemli bir özelliği olarak öne çıkmıştır. Sosyalist mücadelelerdeki “kadınsız devrim olmaz” ve “kadının kurtuluşu toplumun kurtuluşudur” anlayışı Kürdistan özgürlük mücadelesinde de temel bir ilkedir. Bu dönem, Marksizmin etkisiyle salt eşitlikçi yaklaşımlar, yine bağlantılı olarak kapitalist sistemin çözülmesinin ardından sosyalizmin geleceği anlayışının sonucu olarak kapitalist sisteme ilerici rol atfetmek, dönemin öncüleri başta olmak üzere birçok kişide yaygın rastlanan karakter özellikleridir. Aşılmadığında liberal özgürlük anlayışına götürecek olan, hakim sistemdeki kadın ve erkek kişiliklerini aşamayacak olan bu yaklaşım, ilerleyen devrim yıllarında ciddi yaşam ve örgütlenme sorunları olarak kendini görünür kılmış ve aşılması zorunluluğu yaratmıştır.
Özgürlük mücadelelerini tahakkümcü zihniyetin etkilerinden kurtarmanın ve kalıcı başarıya götürmenin tek yolunun kadının aktif, bilinçli ve iradeli katılımını sağlayacak zeminin yaratılmasından geçtiği analizi bunda etkili olmuştur. Bununla birlikte mücadele yıllarında hareketi güçlendiren, toplumun büyük bir kesimi tarafından benimsenmesini sağlatan, bölgeselleştiren hatta evrenselleştiren gerçek de hareketin toplumsallığı ve bu toplumsallığının kökenine yerleşen kadın özgürlük mücadelesi anlayışının somutlaşmasıdır. Öyle ki mücadelenin önemli kesitleri kadın özgürlük mücadelesinin deneyimleriyle tanınıp bilinmektedir.
Aysun Genç