HABER MERKEZİ
Bugün uygarlık sistemi, küresel çapta tarihin en derin bir kriz ve kaosunu yaşamaktadır. Doğa ve toplumu da yaşadığı krizle yok olmanın eşiğine getirmiştir. Yaşamın her alanına ilişkin yaşanan krizOrtadoğu ve ülkemizde yoğunlaşmış durumdadır. Bölge ve ülkemiz tarihin en çetin mücadelesine sahne olmaktadır. Bu mücadele temel de iki paradigma arasında yaşanmaktadır. Birincisi demokratik uygarlık çizgisi, ikincisi ise devletçi uygarlık çizgisidir. Krizden hangi çizgi başarıyla çıkacak, Demokratik modernite mi? Yoksa kapitalist modernite mi? Sonucu mücadeleyi kazanan belirleyecektir. Ya kapitalist modernite güçleri krizden ömrünü uzatarak bir çıkış yapacak, bununla da doğa ve toplumun payına cehennemde yanmak düşecek, ya da demokratik modernite güçleri kazanarak bin yılların sömürü sisteminin kölelik zincirlerini parçalayacak ve demokratik, eşit ve özgür yaşamı inşa edeceklerdir. Yani tambir final süreci yaşanmaktadır. Sözkonusu olan mücadele toplumun varlığını koruma ve özgürlüğünü sağlama mücadelesidir. Önder Apo kapitalist moderniteye karşı mücadelede ve Demokratik Modernitenin inşasında iki öncü gücün kadın ve gençlik olduğunu söyledi. Tarihe emek ve mücadeleleri ile damgalarını vurmuş, insanı insan yapan toplumsallığın inşasındave özgür yaşam değerlerinin yaratılmasında öncülük yapmışlar fakat buna karşın bir yandan da görmezden gelinmiş, horlanmış, sömürülmüş, aşağılanmış ve yok sayılmış bu iki toplumsal kesime, ilk kez Önder Apo ve PKK tarafından hak ettikleri değer gösterilmiştir.
Bu iki öncü gücün tarihsel gelişim sürecinde yine toplumsallıkta rolleri doğru anlaşılmadan demokratik, eşit ve özgür bir yaşama asla ulaşılamayacağı açıktır. Bu yazımızda iki öncü güçten gençliğin rolü üzerinde duracağız. Gençliği paradigma ve ideolojik yaklaşımımız temelinde ele alacak ve anlamaya çalışacağız. Doğal toplum yani ahlaki-politik topluma dayanan demokratik uygarlıkta gençlik ne anlam ifade ediyor ve nasıl bir rolün sahibi olmuştur. Bir de ahlaki-politik toplumun inkarı ve sömürüsü üzerine inşa edilen erkek egemen, sınıflı, iktidarcı-devletçi uygarlıkta nasıl bir rol oynamış veya oynatılmıştır. Çünkü gençlik toplumsal bir bütünlüğü ifade etse de, uygarlığın gelişmesi ile birlikte nasıl toplumsal bütünlük parçalanmışsa gençlikte parçalanmıştır. En genel anlam da özgür yaşamda ısrar eden gençlik ve köleliğin en derin karanlığına çekilmiş gençlik olarak yalınlaştırılabilir. Birincisinde ne kadar onurlu bir rol oynamışsa ikincisinde o kadar onursuzca bir rol oynatılmıştır.
Bir olgunun rolünü anlamak için öncelikle onu doğru tanımak ve tanımlamak gerekmektedir. Tarihte egemenlerin öz anlamından en çok kopardığı ve tersyüz ettiği olgulardan biri gençliktir. Nasıl kadın sadece biyolojik olarak tanımlanıp toplumsallıktan koparılarak çarpıtılmışsa benzer bir yaklaşım gençlik içinde yapılmıştır. Egemenler, gençliği sadece biyolojik bir olgu, çocukluk ile yaşlılık arasındaki bir evre olarak ele almış ve tüm toplumda, özellikle de gençliğin kendisinde bu yönlü bir algı oluşturmuşlardır. Gençliği zihniyet gücünden yoksun, duygularında tutarsız, toy, asi, avare, devamlı gemlenmesi, kontrolde tutulması ve terbiye edilmesi gereken toplumun cahil kesimi olarak ele almışlardır. Hem toplumun en cahil kategorisi hem de insanın yaşamında en tehlikeli dönemi olarak tanımlanmışlardır. Tabi zihniyette yarattıkları bu algı ile amaçları egemenliklerini güvenceye almak olmuştur. Bilinçli bir tarzda yaratılan bu tanımlama ve algıdan kurtulmadan gençliğin anlaşılmasında ve toplumun özgürleşme yolunda bir tek doğru adım atılamaz. Gençliğin doğru tanımlanması ve tarihsel süreç içindeki rolünü, karşılaştığı sorunları ve gelişen çözümleri kavramak günümüzde tarihi görev ve sorumlulukların yerine getirilmesi için güç sunacak ve zafere giden yolumuzu aydınlatacaktır.
Önderlik savunmalar da gençliğin ‘fiziksel bir olay değil toplumsal bir olay’ olduğunu vurgulamaktadır. Sadece fiziki-biyolojik açıdan ele alarak gençlik anlaşılamaz. Bu yönü asla görmezden gelinemez, ama sadece bununla sınırlamakta gençliğin inkârına götürür. Gençliği toplumsallaşmanın en dinamik gücü, özgür ve akışkan enerjisi, zihniyet ve duyguda kalıplara sığmayacak sınırsız gelişme, değişim-dönüşüm, yenilik, yaratıcılık vb. diye tanımlamak en doğru yaklaşım olarak ifade edilebilir. Özgür yaşamın tutkusu, moral, heyecan ve coşku gücünün somutlaşması olarak da değerlendirilebilir. Özcesi gençliğin doğru anlaşılması ve gençlik üzerinde yapılan çarpıtmaların aşılması için başlangıca, kaynağa inilmesi gerekmektedir. Çünkü tarihsel toplumdan günümüze gençliğin gelişimi ve karşılaştığı sorunları çözümleyerek doğru sonuçlara ulaşılabilir. Bizde başlangıçtan, kaynaktan başlayacağız.
Doğal toplum yaşamımızın hem başlangıcı hem de kaynağıdır. İnsanlığın milyonlarca yıl süren, doğayla uyum ve bütünlük içinde varoluşunu gerçekleştirdiği ve geliştirdiği demokratik-komünal özgür yaşam sürecidir. Bu dönem yukarı Mezopotamya da neolitik köy-tarım devrimi ile en görkemli çıkışı yakalamıştır. Doğal toplumun demokratik komünal yaşamı ve ahlaki-politik değerleri, insan tür olarak var oldukça da asla yok edilemez. Doğal toplum ve değerleri olmadan hakikatin inkarı ve hakikatten sapmayı ifade eden iktidarcı-devletçi sistem de var olamaz. Sömürü sisteminin var olabilmesi için sömüreceği ve gasp edeceği değerlere ihtiyacı vardır. Asalağın emeceği bünye olmadan var olamayacağı gibi. İktidarcı-devletçi sistemin kurulması ile birlikte iki sistem ve çizgi arasında sürekli bir mücadele dönemi başlamıştır.
Devam Edecek…