HABER MERKEZİ
Şehide bağlılığın gereği olarak kurulan PKK’nin kırkıncı yılını kutlamaktayız. İlk şehidinden en son şehidine kadar bütün şehitleri saygı ve minnet ile anıyor, yürüdükleri yolun amansız takipçisi olacağımız sözünü veriyoruz. Yaşam ve ölüm diyalektiği felsefenin en temel konularının başında gelmektedir. Yaşam ve ölüm konusu felsefenin konusu olduğu kadar sosyoloji ve tarih konusudur da. Niçin yaşar niçin ölürüz; nasıl yaşar ve nasıl ölürüz, soruları kendini ve bir toplumu tanıma, anlamak isteyenler için önemli. Bu soruların cevabı, zamanın nasıl oluştuğunun göstergesi de olmaktadır. Bu temelde PKK’nin kırk yıllı nasıl oluştu, PKK nasıl bir toplum, bu toplum nasıl şekillendi, nasıl yaşadı, yaşıyor; akışkanlılığını yani canlılığını neye borçlu sorularının cevabı Önderlik ve PKK şehitleri nasıl yaşadı gerçekliğinde saklı bulunmakta.
Şehit, PKK ve Önderlik ilişkisi diyalektiktir. Birbirinden ayrılamaz. Biri anlaşılmadan diğeri ya hiç anlaşılmaz ya da eksik ve yanlış anlaşılır. Şehit, somutlaşan Önderlik ve PKK’dir. PKK, şehitler partisidir. Önderlik şehitlerin yaşam bulduğu ruh ve bedendir. Onları ayıramayız, ayrı ayrı yerler koyamayız. Nerede bir şehit varsa orada Önder APO’nun felsefesi; nerede PKK varsa orada Önderlik çizgisinde direniş, başarı ve zaferi temsilen şehitler vardır. Önder Apo Türkiye devrimci hareketin şehitlerine sahip çıkmayla Ankara?da yola koyuldu. Yarım dediği Haki Karer yoldaşın şahadetinden sonra partileşme kararı aldı, zindan direnişçilerinin ölümsüzleşmesi için silahlı halk savaşını başlattı, Béritan ve Zilanların görkemli duruşunu ileri taşımak için kadın ordulaşması, partileşmesini geliştirdi. Onlarca genç kız ve erkek komploları boşa çıkartmak için Önderliklerinin etrafında ateşten çember oluşturdu. Bütün bunlar PKK’yi 21 yy öncü partisi haline getirdi. Birbiri içine geçmiş, birbirini geliştiren ve büyüten üç olgu, özünde tek bir hakikat! Bu durum o kadar nettir ki, Parti yaşamı ve Önderliğin hâkim olmadığı an ve mekânlarda kendi olmaktan çıkış, soykırımı kabul etme ve teslimiyet farklı bir hakikat olarak karşımıza çıkar. Bir önderliğin, bir partinin ciddiye alınıp alınmadığı o önderliğe ve partiye katılma düzeyi belirler. Eğer bir önderlik ve parti önemli amaçlar ortaya koyabilmişse, ciddiye alınır.
PKK ve Önderliği bunu başarmıştır. Şehitler bu Önderlik ve partinin amaçlarının önemini kavrayıp, bu amaçlar uğruna ölümü göze alarak yola koyulmuşlardır. Böylece PKK ve Önderliğinin diğer hareket ve önderliklerden farklı olduğunu, ciddiye alınması gereken bir yol olduğunu şahadetleri ile kanıtlamışlardır. Şehit, şahittir. Yürünülen yolun, ulaşılmak istenen hedefin doğruluğuna hayatıyla şehitlik eder. Böylece kendileri de ne kadar ciddi olduklarını pratikleri ile kanıtlarlar. Basit, sıradan, vasat, aldatan yol ve yaşamlardan yıldız hızlı ile uzaklaşır, zorlu, işkenceli, ateşli yolda yürümenin doğruluğuna şahitlik ederler. Böle bir şahitlik bütün şüpheleri ortadan kaldıracak bir meşaledir. Bu nedenle PKK bir aydınlatma hareketidir, hakikate götüren ışıktır. Bu ışık karanlığın en derin olduğu zaman ve mekânda gerçekleşmiştir.
Kırk beş yıl önce varlığı tartışmalı olan Kürt gerçekliği adına yeni bir yaşam yoluna koyulan Önder Apo, yaşam ve ölüm kavramlarını hakiki kılmak için amansız bir mücadele vermiştir. Kürtlük adına yaşamaya karar vermek öyle sanıldığı gibi sıradan bir karar değildir. Kendin olarak yaşamanın bütün yollarının kapatıldığı, yaşamın bütün anlamlarından boşaltıldığı, soyun kırımdan geçirildiği koşullarda yaşama karar kılmak demek ölümü göze almak demektir. Önder APO ve PKK ölümü göze aldı. Ölümü göze almak PKK şehitlik gerçeğinin en önemli özelliği olarak ele alınabilir. Ölünmesi gereken anda ölümü göze almamak, var olmayı red etmek anlamına gelir. Bu gerçekliği PKK’nin büyük şehidi Kemal Pir, Kürdistan sefer sonrasında Kürdistan vardır. Ancak kurumuş bir ağaçtır. Onu yeşertmek için kanımızı su, bedenimizi toprak yapmamız gerekir. diyerek ifade etmiştir. Ve çok sevdiği yaşam uğruna, ölmesi gerektiği anda, hiçbir tereddüt göstermeyerek PKK şahadet gerçeğinin başka bir özelliğinin, söz ve eylem birlikteliğinin oluşmasını da sağlamıştır. Var olmak için ölümü göze alan PKK’nin Mazlum Doğan, Ferhat Kurtay, Necmi Öner, Eşref Anyık, M. Hayri Durmuş, Ali Çiçek, Akif Yılmaz gibi anın gerektirdiği tutumu alan şehitleri büyük bir ahlaki ilke yaratmışlardır. Teslim alma, kendin olmaktan çıkartma girişimleri, diz çökertme dayatıldığında fedai olma ilkesi.
Beritan’dan Zilan’a Erdal’dan Zinar’a, Arin’den Avesta’ya, Mehmet Tunç-Asya’dan Çiyager’e kadar uzanan ve günümüze ulaşan fedailik ruhu, adeta yeni Kürt varlığının ruhunu oluşturur. Uğrunda canını feda edeceğin değerlerin olması gerekir. Kültürün, kimliğin, toplumun, bireylerin ve bunların toplamını ifade eden yaşamın anlam değerinin kalmadığı bir ortamda yapılması gereken öncelikle bunları gerçek anlamlarına, değerlerine kavuşturmaktır. Önder Apo ve PKK’nin yaptığı budur. PKK çizgisindeki fedailik herhangi bir yaşam için değildir, en anlamlı yaşam içindir. Anlam derinliği olmayan bir yaşam için canından olmak intihardır. Ki günümüzde bu çokça yaşanmaktadır. Bir vazgeçiştir, yaşamaktan vazgeçiştir. PKK’deki fedailikteyse vazgeçmemek, yaratmak, yaşatmak, yaşamak esastır. PKK’de yaşanan şahadetlerin tümü savunma şahadetleridir. Onlar savunmasız bırakılan halkların, kadınların, toplulukların gerçek savunucularıdır. Kendi olarak yaşamaya karar kılmak, bunun için ölümü göze almak ilk adım ise ikinci adım bunun savunmasını yapmaktır. Savunma elbette ideolojik ve politik olmak zorundadır. Bu nedenle PKK de şehitlik gerçeği ideolojik ve politiktir.
PKK’nin ideolojik ve politik bir duruş olduğu anlaşılmadan ne 12 Eylül faşist darbesine karşı duruş, ne NATO’nun gladyo operasyonlarının boşa çıkartılması, ne Önder Apo şahsında Ortadoğu halklarının geleceğine dönük gerçekleştirilen devletlerarası komplonun boşa çıkarılması ne de DAİŞ vahşetine karşı açığa çıkan direnişçi ruh anlaşılır. Kürt kimliğini, Kürt halkını, halkların önderi Önder Apo’yu ve bir bütün Ortadoğu ve toplumsallığı savunmak ideolojik ve politik ruhla donanmış kahramanların şahadeti ile mümkün olmuştur. PKK’nin şehitleri ahlak abideleridir. Onlar hiçbir yazılı kuralın, emrin, talimatın sonucunda şahadete gitmemişlerdir. Onlar tehlikenin var olduğu anda vicdanlarının sesinden başka hiçbir şey dinlemeyen hakiki toplumsal bireylerdirler. Onlarda benlik o kadar toplumsaldır ki; ölüme giderken mezar taşıma borçluyum yazın, keşke canımızdan başka verecek bir şeyimiz olsa diyebilmişlerdir. Onlar, tarihsel toplumun bütün değerlerini kendi şahıslarında temsil ettikleri gibi toplumsallığa karşı açılan savaşta toplumsallığın en güçlü savunucusu olmuşlardır. Aynı zamanda yeni toplumsallığın ölçülerini de şekillendirmişlerdir. Bu anlamıyla hem geleneğin hem de güncelin temsilcileridirler.